2020 ye veda ederken…
Her gün az veya çok bir şeyler yazarım.
Bir kitabımın önsözünde “anı yazmak ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır” diye bir alıntıya yer vermiştim. Düşündükçe bu tanımlamayı daha da genişletmek gerektiğine inandım. Sanki şöyle demek daha doğru gibi geliyor bana. “Yazmak, ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır” daha doğru gibi. Çünkü tüm anlatım türleri, etkileri oranında ölümsüzlüğü beslemiyorlar mı?
Son zamanlarda öykü yazmaya daha çok zaman ayırıyorum. Bu durum anı veya başka formlarda yaptığım çalışmaları bıraktığım şeklinde anlaşılmasın. Onları da ihmal etmeden sıcak tutmaya çaba sarf ediyorum.
Bunca yılın sonunda bir şeyi daha belirgin olarak fark etmeye başladım. Başta kendimin beğendiği ve paylaştığım arkadaşlarımdan da olumlu izlenimler aldığım öyküler, ya kendimin ya da başkalarının, yüreğime dokunan yaşanmışlıklarından ilham alan öykülerim olmuşlardır.
Yüzde yüz kurgu öyküleri hep bir şeylerden yoksun kaldılar.
Dramatik bir öykü, sesli okuduğum zaman beni ağlatmıyorsa çok eksiği var demektir. Bu nedenle yazdıklarımı çalışma odamı kapatır ve makul aralıklar ile mutlaka sesli olarak okurum. Bu durum imla hataları ve cümle kurgularının hatalarını da çabuk bulmama yarıyor. Ama dediğim gibi en çok duygusal sağlama amacıyla uyguluyorum.
Yaşamamışsan, yazamıyorsun.
Âşık olmamışsan ömründe bir kez, başkalarının tarifi ile aşk öyküsü yazılamayacağını anladım. Kerem ile Aslı bu dünyada oldular mı acep? Ama o kadar çok âşık Kerem oldu, Aslı oldu ve Kerem’ ce, Aslı’ ca yandılar ki, olmadılar demenin ne değeri var. İsimler sadece ayrıntı. Her âşık Kerem ve Aslı olmuş ve onların duygularını yaşamışlardır.
Özgürlüğünüze dokunulmamışsa, etkileyici özgürlük eserleri yazmak çok da mümkün olmuyor. Belki, sizi etkileyen başka özgürlük öykülerini içselleştirebilirseniz, istediğiniz duygu yoğunluğuna ikinci derecede yaklaşma olanağı bulabiliyorsunuz.
Vatansız kalmayınca coşkulu vatan öyküleri de yazmanız mümkün görünmüyor. Bu gün Nazım gibi bir memleket özlemini o duygular ile yazabilen var mı? Gene onun “Kuvay-ı Milliye’ si veya Namık Kemal’in Vatan yahut Silistre’ si gibi bizleri derinden etkileyen hangi yeni yapıtı görebiliriz?
Mehmet Akif’ in İstiklal Marşı, işgal edilmiş bir vatanın direnci olmasaydı bu duygu yüküne ulaşması mümkün olabilir miydi? “Çanakkale Şehitlerine abidesi” gene öyle…
Bir kez doğa ile solukları bir birine karışmamış, kalbi patlarcasına dağların zirvelerine meydan okumamış, karın, yağmurun anlamlarına kafa yormamış, bir ağacın, bir kuşun adını ve doğadaki görevlerini merak etmemiş, kurumuş bir yürekten, coşkulu doğa öyküleri çıkar mı?
Açlığı, fakirliği, adaleti, hakkı, kardeşliği, barışı, meşru savaşı ve refahı, üzerinde dişe diş savaş verecek yüreğe sahip olamamış, bağımsızlık öykülerini dinlemeyi, özgürlük türkülerini hançeresinin tüm gücüyle söyleyebilmeyi becerememiş hangi kalem, hak ettikleri ölçüde onları satırlara dökebilir ki?
O kadar çok konu üzerinde öykü denemeleri yapıyorum ki, lezzeti berbat olanlar kafamda kurgulayarak yaşamadıklarımı yazmaya çabaladıklarım oluyor. Tadından haz aldıklarım, yaşadıklarımdan ilham aldıklarım hep. Elbette biraz da hayallerimin sınırlarını zorlayan kurgular… Hayal kurmadan, okuyucunun hayallerini tetiklemeniz mümkün mü? Yaşadıklarıma hayallerimden dokuduğum kumaşlardan elbiseler dikiyorum iğne iplik. Ustalık da zaten işin terzilik boyutunda… Kumaşın kalitesi çok önemli ama ya terzi…
Herkes yazıyor da, yazdıkları giyeneksiz, çıplak kalıyorsa o iş biraz zor.
Ben çıplak kaldığını düşündüğüm yazılarımı güneşe çıkarmıyorum.
Şükrediyorum. Hayallerimi besleyecek acı ve tatlı şeyleri tüm coşkularımla yaşayabildiğim için. Yaşadığımız hayata ve bir kenarda ölmeden ölerek defin sıralarını bekleyenlerden olmadığımız için de levh-i kalem’e teşekkür ediyorum.
Bu duygular ile dünya üzerindeki yetmişinci yılımızın ilk gününü ve ilk yazısını sizlerle paylaşabilmenin lezzetini bir bilseniz…
Hulâsa; Yaşamazsanız yazamıyorsunuz be usta…
Birçok insan 2020 ye intizar ediyor. Yaşanılanları ellerimizle çağırdığımız için yaşıyoruz. Biz çağırmasını bilmiyorsak yılların kabahati ne?
Umarım 2021 i doğru kodlar, doğru çağırırız.
Tüm insanlığın umutlarını yeşerten bir yıl olması dilekleri ve selam ile …
Eline ,yüreğine sağlık sevgili gardaşım sağlıklı ömürler diliyorum.
yaşarsan karşındakilere birşeyler anlatabilirsin,anlattıkların anladığı gibi yaşamayada başlar.bu günümüzüde çokça ihtiyacımızın olduğumuz şey
Kalemine yüreğine sağlık abicim. Gerçekten tüm umurlarımız yeşersin