Osman Nuri KOÇAK
Geçenlerde
Bifa Lisesi’nin hazırladığı bir şiir dinletisini izledik.
Sıradan
bir şiir dinletisi formatının ötesinde, bir kareografi dâhilinde yapılan bir
etkinlikti. Seçilen şiirler ve bunların sıralaması ile icra ediliş tarzları
düşünülmüş ve hesaplanmıştı. Şiirlerin
seçimi kurtuluşumuza doğru atılan ilk adımın yüzüncü yılına uygun şiirlerdi.
Her ne
hikmetse, Kurtuluş Savaşına giden süreç ve onun kurgulanış biçimi birilerini
hep rahatsız etti. “ Keşke Yunan galip gelseydi” diyecek kadar kalbi
mühürlenmiş olan bu kesimlerin orada anlatılmaya çalışılan büyük vatan
destanını anlamaları beklenemezdi.
Katılımcılar
fazla değildi.
Fakat
azlık veya çokluk içinde yaşadığımız zamanın koşullarına göre değişkenlik
gösteren nitelemelerdir.
Bizzat
o dinleti gecesinin düzenlenmesine ilham oluşturan Ulusal Kurtuluş destanımızın
başlangıç öyküsü bu azlık veya çokluk esası üzerine kurgulansaydı bu gün
buralarda olamazdık. Davranışlarımızı azlık ve çokluk değil de, haklılık ve
meşruiyet üzerine bina edebilirsek verdiğimiz mücadele daha bir anlamlı olur.
Çok az kişiyle başlayan ama sonuna kadar hak ve hukuk mücadelesi şeklinde
sürdürülen bir savaşın anılması ve yeni kuşaklar arasında ulusal bir bilince
dönüşmesi için yapılan çalışmalar da aynı ruh hali ile sürdürülür ise değerli
olur.
O akşam
Yunus Emre Salonunda olan da buydu.
Kimse
katılıma ve sayıya takılmadan yüreklerinin tüm coşkusu ile üstlerine düşeni
yaptılar. İzleyenler olarak biz de takılmadık sayıya. Lâkin beş yüzün üzerinde
öğrencisi, elli dolaylarında öğretmeni olan bir okulun kendi etkinliğine bu
kadar şaşı olmasını anlamakta biraz müşkülat çektik.
Elbette “Yunan kazansaydı” diyen kimse yok
onların içinde. Yani bir düşmanlık saiki ile belirlenmiş tutum olamayacağına
göre, duyarsızlığımızın nedeni ne? Okul Müdürü’ nün de katıldığı bir etkinliğe
nasıl olur da öğretmen ve öğrenciler ve veliler katılmaz. Bunu sorgulamak
gerekmez mi?
Ben
sorguluyorum.
Ulusal
coşkularımızı kaybetmeye başladığımız bir iklim kuşağına girdik. Sebebini bu
olarak görüyorum. Bunun nedenleri ve nereye kadar böyle gideceği sorunsalı uzun
ve başka çalışmaların konusu. Ancak böyle gitmemesi için yapılacak çok şeyin
olduğu da bir gerçek.
Hamza
Şanlıtürk faydalı bir ışık kaynağı gibi. Hangi okula ve hangi mekâna giderse
ışığı da oraya götürüyor. Okul müdürlüğünün elinden nasıl alındığını biliyoruz.
Ama o bir öğretmen. O bir Cumhuriyet öğretmeni. O, Atatürk’ ün öğretmeni. Her
bulunduğu yerde farkını belli ediyor.
Bifa’ da da farkını belli etmiştir.
Bu
yeter.
Dilerim
ki bu duyarsız iklim çabuk sona erer. Yeniden yönümüz güneşe ve aydınlığa
döner. Hamza Hoca’ların gayretleri boşa gitmez. Teşekkürler hocam…
Hamza Beyi tanıyanlar bilir, ulusal konularda duyarlılığını, şiir dinletisi hazırlamada ustalığını, Bifa Anadolu Lisesi öğrencileri ile hazır***an dinleti, içeriği ve sunumu izleyicilerden tam not aldı. Okul Müdürlüğü gibi öğretmenliği de mükemmel. Hamza Bey'i, şiirleri sunan öğrencileri ve müzikleri yapan Hüseyin Bey'i kutluyorum. Teşekkür ediyorum.
Hamza hocam Karaman’da bir idoldür onun için çoğu kişilerin işine gelmez çünkü Atatürk çü demokrasi aşığı aydın düşünceli bir arkadaşımız müdürlüğü tartışmasız mükemmel
Cumhuriyet oğretmeninin kaderi...