Gücünü Kendinden Alan Kadınlar…
Röportaj: Yasemin Küçükcicibıyık
Bugün 8 Mart!
Sorunlarımızın görünür olması için hayatın her alanında farklı zorluklarla mücadeleler vererek, dünyayı daha yaşanılası bir yer yapmaya uğraşan ve gücünü kendinden alan kadınlarımızla buluştuk. Çünkü bugün salt kutlamalara indirgenemeyecek kadar özel, çiçekle avutulmayacak kadar gerçek ve bir o kadar da kadının yaralarını saklayan bir gün!
Evde, sokakta, tarlada… Bürokraside, fabrikada, dükkânda… Sanatta, siyasette, sporda… Ülkemizi omuzları üzerinde yükselten her Türk kadınına bir teşekkür borcumuz var. Velhasılı eylemiyle emeğiyle, fikirleriyle yüreğiyle yaşama alın teri döken tüm kadınlarımızın varlığı bir başka kız kardeşi için önemli ve kıymetli… Çünkü birbirimizi dinlemeye, anlamaya, fark etmeye ve sorumlulukla yaşamaya her şeyden çok ihtiyacımız var.
Hayatın har alanında bir kadının izi umudumuz olmaya devam ederken “emeklerine sağlık” dilemek istediğimiz kadınlarımız sorularımıza içtenlikle cevap verdiler. Vali Yardımcısı Esengül Korkmaz Çiçekli, Beden Eğitimi Öğretmeni Gonca Bademci Coşgun, Akademisyen Gülşah Yalçın, Avukat İlkay Koçak Küçükbağcı, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hatice Bulut, Esnaf Perihan Şahin ile kadını ve kadının sorunlarını konuştuk. Katkı ve katılımlarının bir başka kadına ilham olması dileğimizle…
Vali Yardımcısı Esengül Korkmaz Çiçekli “Kadınlar çok güçlü varlıklardır ve şairin şu dizeleri önemli! ‘Kader gayrete âşıktır’…”
Esengül Korkmaz Çiçekli Kimdir? Aslen Erzincanlı olan Esengül Korkmaz Çiçekli 1978 yılında Ankara’da dünyaya geldi. Babası devlet memuru, annesi ev hanımıdır. İlk, orta ve lise tahsilini Ankara’da tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslar arası İlişkiler Bölümünü bitirdi. 2004 yılında kaymakamlık mesleğine başladı. 2008 yılında meslektaşı Mehmet Fatih Çiçekli ile evlendi. 19 Eylül 2024 tarihli Resmi Gazete kararı ile Karaman Valiliği’ne Vali Yardımcısı olarak atandı. 16 yaşında Yavuz Sultan Selim ve 11 yaşında Muhammed Ali isminde iki çocuk annesidir.
Peki, Esengül Korkmaz Çiçekli nasıl bir kız çocuğuydu? Mesleğini seçerken hayatında rol model aldığı kimler vardı?
Vali Yardımcısı Esengül Korkmaz Çiçekli: Aslen Erzincanlı bir ailenin çocuğuyum. Ankara’da doğdum ve büyüdüm. İlk, orta ve lise tahsilimi Ankara’da tamamladım. Nasıl bir kız çocuğuydum? Sorusuna gelince; yaradılış itibariyle öyle hanım hanımcık bir kız çocuğu hiç olmadım. Mizacım yaramaz bir kız çocuğu idi. Rol model konusunda yakınımda kadın idareci pek yoktu ama babam idareciydi, Tekel’de müdürdü. Sanırım bende babasından etkilenen kız çocuklarından biriyim.
Türkiye’de kamu yönetimi kademelerinde çalışan kadın sayısı konusundaki düşünceleriniz nelerdir?
Vali Yardımcısı Esengül Korkmaz Çiçekli: Eskiye göre çok iyi ancak yeterli düzeyde değil… Toplumun yarısı kadın, yarısı erkek… Hal böyle olunca hizmet alıcılarının da yarısını kadınlar oluşturmaktadır. Kadının sorunlarına cevap verebilecek ve onların duygularını anlayabilecek kadın idarecilere ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Toplumumuzda maalesef kalıplaşmış geleneksel bir rol dağılımı var. İlk kaymakamlık yıllarınıza geri dönersek olumlu-olumsuz sahada ne gibi tepkilerle karşılaşmıştınız?
Vali Yardımcısı Esengül Korkmaz Çiçekli: Açık söylemem gerekirse aslında benim kendimin önyargıları varmış. Şöyle düşünüyordum; 26 yaşındayım, gencim, kadınım. Nasıl olur diye endişelerim vardı. Ancak kısa sürede bu endişelerimin yersiz olduğunu anladım. 3-5 bin nüfüslu ilçelerde halk o kadar çabuk benimsedi ki; mesela Harmancık ilçesinde bir amca yanıma geldi, belli bir sorunu var. Gördü kadınım “sen şimdi benim sorunumu dinleyeceksin değil mi?” dedi ve geldi oturdu, sorununu anlattı. Bir kadın kaymakamla hemen iletişime geçebildi. Fakat sonradan öğrendim ki, ilçelerde kadın hâkimler çalışmışlar. Yani benden önce onları etkisi olmuş, kadının emeği ve izi bu anlamda kıymetli… Halktan şahsıma, cinsiyetime karşı hiçbir olumsuzluk yaşamadım. Fakat olaylara olumsuz bakanlar hep olmuştur, olacaktır da… Olaylar istediği gibi sonuçlanmadığında erkek kaymakam da olsa aynı tepkilerle karşılaşabilir. Onun dışında ne mesleğime, ne kadınlığıma karşı olumsuz bir şey yaşamadım.
Peki, hiç zorlandığınız anlar oldu mu? Olduysa kendinizi nasıl motive ettiniz?
Vali yardımcısı Esengül Korkmaz Çiçekli: Tabi ki oldu. Toplumsal olaylarda birkaç yaşadığım olay oldu. Özellikle şiddet olaylarında bizi üzen, olmasını hiç istemediğimiz şeyler var ve maalesef bunlar hayatın bir gerçeği ve idareciler de bununla karşılaşmak zorunda kalıyor. Ama bu sorunları çözmek için varsınız.
Gelelim Karaman’a… Yaklaşık 5 aydır Karaman Valiliği’nde Vali Yardımcısı olarak görev yapmaktasınız ve eşiniz Vali Bey ile birlikte çalışıyorsunuz. Avantajları ve dezavantajları nelerdir? Fikir ayrılıklarınız olur mu?
Vali Esengül Korkmaz Çiçekli: Aslında bizim için çok farklı bir durum olmadığını söyleyebilirim. Biz mesleğimizi hep beraber yaptık. Ben kaymakam iken yaşadığım sorunları Vali Beye anlatırdım, o bana anlatırdı. Birbirimizden ilham aldık, birlikte kafa yorduk, elimizi taşın altına koyduk. Kısacası her zaman tecrübelerimizi paylaştık. O yüzden 20 yılın sonunda bir olgunluğa erişmiştik. Birlikte öğrendik, birlikte deneyimledik ve bazı şeyleri beraber aştık. Fikir ayrılığı demeyelim de günün sonunda fikir terapisi yapıyoruz. Özetle kendi iç düzenimizde, aile yaşamımızda hiçbir farklılık olmadı. Birbirimizi tanıyor, biliyor ve tamamlıyoruz. Aynı sahada çalışmak ise elbette bir avantaj…
Evde de mesaimiz devam eder. Çocuklar bu durumdan bazen sıkılasalar da işimiz bizim hayatımızın önemli bir parçası ve çok insani bir meslek. Günün sonunda yaptığımız işle bir adım önemi gittik, bir adım geride mi kaldık ya da şunu da yapsak mıydık diye bir tartıya koyuyoruz. Akşamlarımız böyle geçiyor.
Peki, gün nasıl başlıyor sizin için…
Vali yardımcısı Esengül Korkmaz Çiçekli: Kadın farklı kimliklerini bir arada yaşıyor. 16 yaşında Yavuz Selim ve 11 yaşında Muhammed Ali isminde iki çocuğumuz var. Bende ilk iş olarak anne kimliğimle çocukların kahvaltılarını yaptırıp onları okula gönderiyorum. Evlatlarımız Karaman’a çok rahat alıştılar ve sevdiler, okullarına uyum sağladılar. Daha sonra iş mesaim başlıyor. Arta kalan zamanlarda yine çocuklarla birlikte zaman geçirmeyi seviyoruz. Vali Bey Karaman’ın lezzetleriyle tanışmak için ne nerede yenir diye bir liste hazırlıyor. Kentin lezzet duraklarını keşfetmeyi seviyoruz. Hafta sonları hem yaşadığımız şehri tanıyor, hem de çocuklarla birlikte ailecek yemek yemeyi seviyoruz.
Tekrar kadına dönersek; Karaman’da kadın istihdamı ve kadının sorunlarına yönelik tespitleriniz ve bu sorunlara yönelik projeleriniz nelerdir?
Vali Yardımcısı Esengül Korkmaz Çiçekli: Ben aile ve vakıftan sorunluyum. Hizmet alıcılarımızın yüzde 80’i kadın… Onların da işsizlik diye bir problemleri yok. Ancak şöyle bir talepleri var 8/5 mesaisi olsun istiyorlar. Karamanlı kadınların en önemli istihdam alanları sanayideki fabrikalar, gece vardiyasında çalışmak, çocuklarını yalnız bırakmak istemiyorlar. O nedenle 8/5 mesaili iş talep ediyorlar. Karaman kadın istihdamı fazla olan bir il. Bu arada ev hayatı ve çalışma hayatı arasında kararsız kalan bir kesimin olduğunu da gözlemledim diyebilirim.
Bir de evlilik ilişkilerini yönetmede sorunlar yaşayan kadınlarımız var. Bana gelen kadınların çoğu aile birliği ile ilgili sorunlar yaşıyor. Aile İl Müdürlüğümüzden psikolojik destek almalarını sağlıyoruz. Bazılarını istihdama yönlendiriyoruz. Paydaşlarımızla birlikte çözüm odaklı saha çalışmalarımız devam ediyor.
Engelli aileleri çok geliyor, tabi özellikle annelerimiz geliyor. Özel eğitim okullarından mezun olan çocukların anneleri çocuklarının geleceği için kaygı duyuyor. Onun üzerinde Vali Bey ile birlikte önemli bir proje çalışmamız var. Özellikle engelli ailelerin okuldan mezun olmuş çocuklarına yönelik bir proje olacak. Yaz mevsiminde de devam edebilecekleri sürdürülebilir bir proje olmasına itina ediyoruz. Hayata geçmeden çok fazla detayına girmek istemiyorum fakat bir an önce hayata geçmesi dileğimdir.
Kariyerinin başındaki gençlere tavsiyeleriniz neler olurdu?
Vali Esengül Korkmaz Çiçekli: Meslekte 21. yılımdayım. Yolun başındaki meslektaşlarıma tavsiyem şu olurdu; yaptıkları işi sevmeleri ve meraklarını hep diri tutmalarını tavsiye ederdim. Bizim meslekte kaymakam refikliği vardır, şimdilerde adına stajyerlik deniyor. Stajyer kadın kaymakam arkadaşlarıma hep şunu söyledim, bana da bunu meslek büyüğüm refikim söylemişti. Bu mesleğin yüzde 75’i beşeri münasebet, yüzde 25’i hukuktur. Hukuk dikiz aynası gibidir arada sırada mevzuat nedir diye bakılır ama yüzde 75’iletişimdir. Bizim mesleğimiz insan odaklıdır. O nedenle iletişimlerini geliştirmek ve sevmeleri gerekiyor. Eğer insanlarla iletişim kurmayı sevmiyorlarsa başka bir meslek seçsinler. Sonrası kişisel çabalarına ve kendilerini geliştirmelerine bağlıdır. İnsanı sevmeyen insanın dertleri ile hemhal olamaz, onu gerçek anlamda dinleyemez. Dinleyemediği için de çözüm üretemez. Devletin kapısını çalan insanları sabırla dinleyip, dertleri ile hemhal olmadan da bu iş sağlıklı yürümez. Ne kadar zeki ne kadar başarılı olurlarsa olsun mesleğimizin merkezi insandır. İşsizim diyen insanı kardeşiniz ya da anneniz gibi görmezseniz çözüm üretemezsiniz. Bazen belki sorununu çözemezsin ama bir çay söylersin onu dinlersin, devletin şefkatli elini omzuna koyarsın, gönlüne dokunursun. Bunu yapabilmenin yolu da insanı sevmekten iletişimden geçmektedir.
Bundan sonraki kariyer hedefleriniz nelerdir?
Esengül Korkmaz Çiçekli: Hiç kariyer hedefi koymadım. Kendi iç dünyamda tek hedefim işimi layıkıyla iyi yapmak, aldığım parpayı helal etmek oldu.
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü… Son olarak kadınlara neler söylemek istersiniz?
Vali Yardımcısı Esengül Korkmaz Çiçekli: 21 yıllık meslek hayatımda gördüğüm şey şudur; Kadınlar manen inanın çok güçlü varlıklardır. Eşi terk etmiş, engelli çocuğu var, bakıma muhtaç annesine babasına bakıyor, yanı sıra ekonomik zorluklarla hayat mücadelesi veriyor. Ona rağmen manen güçlü ve umutlu. Kendilerinin daima farkında olsunlar isterim. Cahit Zarifoğlu’nun bir sözü var “Kader gayrete aşıktır” diyor. O gücü hiç kaybetmesinler.
Avukat İlkay Koçak Küçükbağcı “Haklarını bilen kadın güç sahibidir.”
Başarılı avukat ve kadın hak savunucusu İlkay Koçak Küçükbağcı 13 yıldır Ankara Barosuna bağlı olarak avukatlık mesleğine devam ediyor. Son bir yıldır memleketi Karaman özelinde daha aktif bir şekilde avukatlık yapmaya devam eden İlkay Koçak Küçükbağcı ile kadını ve hukuksal hakları üzerine konuştuk. Küçükbağcı “Kadınların yaşama ve hayatta kalma hakkı, toplumsal cinsiyet eşitliği ile yakından ilişkilidir.”
Gelelim kadın haklarına...
Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından başta eğitim, aile ve siyasette eşit haklara sahip olan Türk kadını haklarını ne kadar biliyor? Bilmediğini sorguluyor mu?
Aslında sorum şu; Hakları konusunda Türk kadını değişiyor ve dönüşüyor mu?
Avukat İlkay Koçak Küçükbağcı: Kadınların hakları konusunda değişim ve dönüşüm yaşayıp yaşamadıkları hususu eğitim, kültür, toplumsal yapıya bağlı olarak bu durum değişmekte.
Ancak kadınların kendi hakları konusunda bilinç, değişim ve dönüşümüne ilişkin sorumluluğu tek başına kadına yüklenmesi nedeni ile kazanılmış haklar konusunda dahi toplumda, hukukun uygulanmasında ciddi sorunlar yaşıyoruz.
Bu ne demek? Şöyle ki; kadınların bu zamanki kazanımları, zaten kadınların insanca yaşam hakkı için verdikleri mücadele ile buraya geldi. Kadınlar bu mücadeleyi yüzyıllardır dünyanın her yerinde veriyorlar. Çünkü şiddete, ayrımcılığa, tacize, ölüme mahkûm edilen biz kadınlar buna mecburuz.
Kadın dayanışması, kadın mücadelesi, sivil toplum kuruluşları ve devletin kadınlara ilişkin attığı adımlar ile kadınlar elbette daha çok güçlenerek haklarını öğrenmeye, sorgulamaya, hakları için mücadele etmeyi arttırdılar. Ancak burada konu, kadının kendi hakkını bilmesi değil, erkeklerin insan hakları ve kadın haklarını bilmesi aşamasındaki sorundur. Bu sorumluluk da sadece kadına yüklenmemelidir. Güç eşitsizliği ve iktidar kurma amacı ile insanın en temel yaşam hakkının ihlal edilmesi, kadınların öldürülmesi ile karşı karşıyayız.
Şimdi hakları ve kanunları elbette kadınlar bilip güçlenmeli ve ancak bu yaşanan şiddet ikliminin ortadan kalkabilmesi için kim gerçekten “hak” kavramını bilmeli ve değişip dönüşmeli?
Ayrıca, hak ihlalleri kapsamında toplumun bilinçlenmesi için kurumsal ve politik söylemi inşa etmesi gereken devlettir.
Yasalarda kadınlara eşit haklar tanınmış olmasına rağmen Türkiye'de kadınlara karşı ailede, eğitimde, istihdamda ayrımcılık yapıldığını düşünüyor musunuz?
Avukat İlkay Koçak Küçükbağcı Evet. Düşünüyor, görüyor ve yaşıyorum. Toplumsal normlar, erkek egemenliği, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kültürel faktörler ve ekonomik engeller, kadınların bu hakları tam anlamıyla kullanmalarını zorlaştırmaktadır. Bu tarihsel ve fiziki, sosyal, psikolojik şiddeti doğuran bir eşitsizlik.
Kadınlar aile içerisinde kendilerine yüklenen “asli görev” tanımları içerisinde sıkışmış durumdalar. Karar alma süreçlerinde dışlanıyor ve yok sayılıyorlar. Aile içerisinde şiddete uğruyor ve orada kalmaya zorlanıyorlar. Toplumsal cinsiyet rolleri halen çok baskın bir şekilde aile yapısını şekillendiriyor.
Halen kız çocukları erkek çocuklarına göre daha değersiz görülüyor ve erken yaşta evlendirilip, istismara uğruyor. Kız çocuklarının eğitim alması halen yeteri kadar desteklenmiyor.
Kadınlar, istihdamda ciddi bir ayrımcılığa maruz bırakılıyor. İş gücüne katılım oranları geçmişe kıyasla artmış olsa da, cinsiyet temelli ayrımcılık hemen hemen her iş kolunda kadınların geride kalmasına sebebiyet veriyor. Mesela aynı işi yapmalarına rağmen kadınlar erkeklerden daha düşük maaş alıyor, kariyerlerinde daha az fırsata sahip oluyorlar. Evli olup olmadığımız, çocuğumuz olup olmadığı, çocuk düşünüp düşünmediğimiz işverenler tarafından -çocuklarımız konusunda salt sorumlu olması gereken kadınlarmış gibi- erkeklere değil kadınlara soruluyor.
Kadınların siyaset alanında halen temsil oranları çok düşük. Dolayısıyla toplumsal gelişim süreçlerinde de karar alma mekanizmasında “ses” olabilmeleri engelleniyor.
Cinsiyet eşitsizliği toplumun her kesiminden kadını daha sayamadığım birçok alanda maalesef geri plana itiyor.
Peki kadının en temel hakkı olan yaşama ve hayatta kalma hakkı için neler söylemek istersiniz?
Avukat İlkay Koçak Küçükbağcı: Aslında yaşama ve hayatta kalma hakkı temelde insan haklarıdır. İnsan hakları her bireyin ayrım gözetmeksizin doğuştan sahip olduğu haklardır.
Onurlu ve eşit bir şekilde yaşama hakkı, eğitim hakkı, özgür iradesini kullanabilme hakkı, çalışma hakkı, güvenlik hakkı, bedensel hakları, hayır deme hakkı, ayrı yaşama hakkı, boşanma hakkı, şiddetsiz yaşama hakkı, mülkiyet hakkı, sağlıklı yaşama hakkı, adil ve eşit ücret hakkı, ifade özgürlüğü… Bu saydıklarım erkekler için ne kadar gayretsiz ve sualsiz ait oldukları bir yerde değil mi? Ancak kadınlar bu hakları talep ettiklerinde sistematik şiddete uğruyor ve öldürülüyor. Onurları, çocukları, kişilikleri, bedenleri ve hayatları ile sınanıyorlar.
Şiddeti lütfen sadece fiziki şiddet olarak algılamayın. En yakınlarımız tarafından sistematik olarak psikolojik şiddete maruz kalıyoruz. Küçük düşürülüp, aşağılanıyor, suçlu hissettiriliyoruz. Duygusal ihtiyaçlarımız, -sevgi, destek, değer gibi- karşılanmıyor, kıskançlık adı altında esir alınıyoruz. Becerilerimiz, yeteneklerimiz küçümseniyor, aciz hissettiriliyoruz. Yalnızlaştırılıyoruz. Cinsel şiddete uğruyoruz. Çalışmamız, meslek edinmemiz, işimizde yükselmemiz istenmiyor dolayısıyla ekonomik şiddetle karşılaşıyoruz. Yani şiddet sadece fiziki şiddet değildir.
Kadınların yaşama ve hayatta kalma hakkı, toplumsal cinsiyet eşitliği ile yakından ilişkilidir. Devletin ürettiği politikalar, toplumlar kadınlar için fırsatlar sunduğunda, kadınlar sadece hayatta kalmakla kalmaz, aynı zamanda yaşamlarını daha kaliteli ve insana yaraşır şekilde, anlamlı bir şekilde sürdürebilirler.
Siz de bir kadınsınız ve annesiniz. Meslek hayatınızda sizi derinden etkileyen bir hikayeye tanık oldunuz mu? Paylaşmak ister misiniz?
İlkay Koçak Küçükbağcı:Aslında baktığım her davada, dinlediğim her hikayede kendimin hikayesinden, yakınımdaki kadınların hikayesinden bir parça görmek beni çok etkiliyor. Aslında yaşadıklarımız o kadar aynı ki. O kadınlarız “biz”.
Her olay içinde “biz” olan bir kadın, çocuk yani bir can var. Hepsi çok derin, ayıramıyorum.
Geçtiğimiz günlerde TÜİK evlenme ve boşanma istatistiklerini açıkladı. Karaman 81 il arasında 3. sırada yer aldı. Sizce boşanmaların en büyük sebebi nedir?
İlkay Koçak Küçükbağcı:Evlilik birliğinin sarsılmasına sebebiyet veren kültürel, ekonomik, sosyal birçok neden var. Karaman özelinde benim takip ettiğim davalardan da gördüğüm ve edindiğim izlenim öncelikle aile içi şiddetin çok yüksek olması ve evlilik birliği içerisinde sadakat yükümlülüğünün ihlali. Karamanda fabrikaların çok olması nedeni ile Organize Sanayi Bölgesinde çalışan işçilerinin çalışma saatlerinin aile birliği içerisinde yer alan sorumluluklara uygun olmaması, ekonomik koşullar, uyum sorunları, madde kullanımının yüksek olması gibi gerekçeler sunuluyor. Aile içerisindeki kadınların ve çocukların uğradığı şiddet bu söylemle aslında halı altına süpürülmüş oluyor.
Bakın bunlar hep alt başlıktır. Ana başlık “şiddettir.” Kadınlar cinsiyetleri nedeni ile kadın oldukları için bunlara maruz bırakılıyor. Çalışma koşulları, ekonomi, toplumsal normlar, madde kullanımı, patolojik sorunlar… Bu nedenlerle erkekler kadınlara uyguladıkları her türlü şiddeti hak görüyorlar. Kadınlar üzerinde güç gösteriyor, onları kontrol etmeye çalışıyor, öfke boşaltıyorlar. Aynı nedenlerle kadınlar eşlerine şiddet uygulamıyor değil mi?
Sanıldığının aksine kadınlar boşanmayı son çare olarak görüyorlar. Boşandıktan sonra ekonomik ve sosyal anlamda muazzam sıkıntı yaşayacaklarını bilerek aile içerisinde kendileri ve çocuklarının yaşadığı sistematik psikolojik, sosyal, cinsel, ekonomik, fiziki şiddete artık dayanamayıp, yaşadıklarını sineye çekecek gücü kalmadığından boşanıyorlar.
Aile kurumu; Tarafların eşitliği, yol arkadaşlığı, şefkati üzerine kurulu değil maalesef. Bakın verilere göre üç kadından biri şiddet, taciz ve tecavüze uğruyor. Bu eylemler en yakınlarındaki erkekler tarafından gerçekleşiyor ve kadınlar en çok evlerinde öldürülüyor. Bu kurum içerisinde kalsa da boşanma kararı alsa da aynı şekilde muamele gören bir kadın var orada.
Önce insan haklarına duyarlı ve kadın haklarına saygılı, eşitlikçi bir ilişki yaratan, özgür ve onurlu bireyler aile kurumunu var edebilir, sağlıklı çocuklar yetiştirebilirler. Aksi takdirde bu eşitsizlikte aile kurumu parçalanmaya mahkûm.
Boşanma sürecindeki kadının en büyük sorunlarından birisi avukat vekaleti için maddi imkansızlıkları. Ücretsiz avukat talebinde bulunma şansları var değil mi?
Avukat İlkay Koçak Küçükbağcı Tabi. Bu süreçte avukatlık hizmetlerinden yararlanmak ve yargılama harç ve giderlerinden muaf olabilmek için barolar ve mahkemelere başvurarak adli yardım talep edilebilir. Bu aşamada ödeyeceği bedellerin kendisi ve ailesinin geçimini zor duruma düşürüp düşürmediğine bakılarak ödeme gücünden yoksun olması tespit edilir.
Kamuoyunda çok tartışılan İstanbul Sözleşmesi için siz neler söylemek istersiniz?
İlkay Koçak Küçükbağcı İstanbul Sözleşmesi, kadınları şiddetten koruma, aile içi şiddetle mücadele ve toplumsal cinsiyet eşitliği sağlama açısından son derece önemli bir sözleşme. Kapsayıcı ve bütünsel yaklaşımı nedeni ile de yani devletlerin toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin yaşanmadığı bir dünya için nasıl çalışması ve çalışmak zorunda olduğu konusunda net bir yol haritası sunması bakımından da çığır açıcı. Ancak türlü manipülasyon ve çoğu doğru olmayan zan’larla bugün bu tartışmadayız.
Kadına karşı şiddetin dünya çapında bir sorun haline geldiğinden uluslararası işbirliği ve dil birliği ihtiyacı nedeniyle Türkiye’nin öncülüğünde bu sözleşme hazırlandı. Sözleşme metnini ilk imzalayan ülke biz olduk ve bu sözleşmenin mecliste kabulü oybirliği ile onaylandı. 2012 yılında tam da bu şekilde, eşitsizliği ortadan kaldırmak ve sorumluluk almak, bütünsel politikalarla toplumu şiddetsizliğe yönlendirme amacı ile kolları sıvayan Türkiye’nin aynı bilinçle İstanbul Sözleşmesinin yeniden imzalanması gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi Yaşatır.
Son olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde kadınlara mesajınız ne olurdu?
İlkay Koçak Küçükbağcı Tüm kadınların gününü kutluyorum ve kadın dayanışmasına, birbirimize sahip çıkmaya her birinizi davet ediyorum. Hiçbirimiz yalnız değiliz ve biraz önce bahsettiğim gibi “O” kadınlar “biziz.”
Ve öncelikle 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu her birinizin okumasını ve öğrenmesini rica ediyorum. Haklarını bilen kadın güç sahibidir.
Yasemin hanım, sizin bir kadın olarak Karaman’ın en güçlü kalemlerinden biri olmanız bu sohbeti çok daha anlamlı ve heyecan dolu hale getirdi. Bu güzel sohbet için teşekkür ediyorum.
Kadının Akademideki Yeri
Doç. Dr. Gülşah Yalçın ile Konuştuk
Mesleğine aşkla bağlı bir akademisyen o... Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Gülşah Yalçın ile kadının akademideki yeri, rolü ve etkisini konuştuk.
Gülşah Hoca’m sizi biraz daha yakından tanımak isteriz. Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Gülşah Yalçın: Tabi ki… Öncelikle Gülşah Yalçın kimdir derseniz Masal Ada ve Aden Uras’ın annesiyim, derim. Sonra Türkçe Eğitimi alanında uzman olduğum akademisyenliğim gelir. 18 yıllık meslek hayatımın 12 yılında Türkçe Öğretmeni olarak Millî Eğitim Bakanlığına bağlı farklı okullarda, ARGE birimlerinde ve ders kitabı ile dijital içerik hazırlama komisyonlarında çalıştım. Çalışma hayatıma son 6 yıldır akademisyen olarak devam etmekteyim. Okuma eğitimi, 21. yüzyıl becerileri, dinleme ve konuşma eğitimi, drama ve tiyatro ile geleneksel ve dijital oyunlar üzerinde çalışmalarım var. Bu çalışmaların ürünü olarak da 4 kitap ve 1 Türkçe Ders Kitabı, 22 makale, 18 bildiri, 4 kitap bölümünden oluşan çalışmalara sahibim.
Akademisyen olmayı ne zaman aklınıza koydunuz? Hayalleriniz ve hedefleriniz arasında akademisyen olmak var mıydı?
Gülşah Yalçın: Liseden beri hedefim Türkçe Öğretmeni olmaktı. Akademisyen olmayı lisans yıllarımda aklıma koydum, diyebilirim. Lisans eğitimim bittikten hemen sonra hem Türkçe Öğretmeni olarak atanmam hem de yüksek lisansa başlamam bir hayalimin gerçekleşip diğerine bir adım daha yaklaşmamı sağladı.
Eğitim ve hayat yolunda bir rol modeliniz oldu mu?
Eğitimimde ailemin emeğini ve rolünü inkâr edemem. Her zaman yanımda oldular ve bir meslek sahibi olmam için beni desteklediler. Rol modelim kesinlikle Türkçe Öğretmenim Ülker Hanım’dı. Onun Türkçeyi etkili ve güzel konuşması, zarafeti ve mesleğine olan aşkı benim de Türkçe Öğretmeni olmamı sağladı.
Gelelim akademi dünyasındaki kadına...
Kadın olmak kariyer gelişiminizi nasıl etkiledi? Siz bu süreci nasıl geçirdiniz? Kadın akademisyenlerin karşılaştığı en büyük sorunlar ve size göre çözüm önerileri nelerdir?
Gülşah Yalçın: Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Kadın olmak bana göre nimetlerin en yücesi. Neşet Ertaş’ın dediği gibi: “Kadınlar insandır, biz insanoğlu.” Toplumu var eden en büyük etkeniz. Sorumluluğumuz da görevimiz de çok fazla. Kadın, kariyerini öncelikle bu sorumlulukta yapmalı ve kendini geliştirmek için akıl ve bilimin ışığında çalışmalı. Kadının kendini geliştirmesi, akıl ve bilimin ışığında çocuğunu yetiştirmesi ve topluma iyi bireyler kazandırması demektir. İşte tam da bu sebeple kadın olmak kariyerimi olumlu yönde etkiledi ve umutla sabırla başladım akademik yolculuğuma. Bu yolculukta her şey mükemmeldi, hiçbir sorunla karşılaşmadım desem yalan olur. Akademide ilerlemek özellikle yüksek lisans ve doktora sürecinde yoğun çalışma gerektirir. Ev, aile ve akademik sorumlulukları bir arada yürütmek, kadın akademisyenler için ek bir yük hatta büyük bir yük olabiliyor. Kadın akademisyenler, akademik kariyerlerinin yanı sıra aile ve ev işleriyle ilgili sorumlulukları da sıklıkla üstlenmek durumunda kalıyor. Özellikle çocuk sahibi olan kadın akademisyenler için esnek çalışma saatleri ve ebeveynlik destek mekanizmalarının eksikliği, kariyer gelişimini zorlaştırabiliyor.
Karaman'da kadın akademisyen oranı nedir? (KMÜ'de kadın akademisyen sayısı nedir?)
Gülşah Yalçın: Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesinde 6. yılımı çalışıyorum. Birlikte çalıştığım kadın akademisyen arkadaşlarımın sayısı 343’tür.
Kadınların yöneticilik pozisyonunda aday olmasını zorlaştıran faktörler nelerdir?
Gülşah Yalçın: Akademik hayatımda 2.5 yıl TÖMER Müdürlüğü de yaptım. Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesinde, bu süreçte gerek göreve gelmemde gerekse bu görevi yürütürken yöneticilerim tarafından desteklendim. Genel olarak bakıldığında ise kadın akademisyenler, akademik dünyada çeşitli yapısal ve toplumsal engellerle karşılaşabiliyorlar. Bu sorunlar, genel olarak cam tavan sendromu, cinsiyetçi ön yargılar, iş-özel hayat dengesi, mobbing ve ayrımcılık, finansman ve terfi eşitsizlikleri gibi başlıklarda toplanabilir.
Peki bu durumu kolaylaştıracak çözüm nedir?
Gülşah Yalçın: Akademik yükselme kriterleri şeffaf hâle getirilebilir ve cinsiyet eşitliği gözetilerek düzenlenebilir. Kadın akademisyenlerin liderlik pozisyonlarında daha fazla yer alması teşvik edilmelidir. Kadın akademisyenlerin gelişimini destekleyen mentörlük programları yaygınlaştırılabilir. Başarılı kadın akademisyenlerin deneyimlerini paylaşmaları, genç akademisyenler için yol gösterici olacaktır. Doğum izni, esnek çalışma saatleri ve kreş gibi uygulamalar yaygınlaştırılabilir. Kadın akademisyenlerin ailevi sorumlulukları nedeniyle kariyerlerinden ödün vermemesi sağlanmalıdır. Akademik kurumlarda toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratılabilir, bilinçlendirme eğitimleri düzenlenebilir. Kadın akademisyenlerin projelerine özel araştırma fonları ve hibeler sağlanabilir, bilimsel çalışmalarının desteklenmesi için teşvikler arttırılabilir.
Gelelim geleceğin meslektaşları kız öğrencilerinize...
Onlara kendini iyi hissettiren 3 şey nedir? Diye sorsam...
Gülşah Yalçın: Destekleyici ve Güvenli Bir Ortam: Kendilerini ifade edebilecekleri, fikirlerini özgürce paylaşabilecekleri, hata yapmaktan korkmayacakları bir ortam kız öğrencilerimin gelişimini destekler. Aile desteği, anlayışlı öğretmenler ve samimi arkadaşlıklar bu güveni pekiştirir.
Başarı ve Takdir Edilmek: Başarılarını görmek, çabalarının fark edildiğini bilmek ve küçük de olsa takdir edilmek onların öz güvenini arttırır.
Kendi Potansiyellerini Keşfetmek: İlgi duydukları alanlarda yeteneklerini keşfetmek, kendilerini geliştirmek ve “Ben yapabilirim!” diyebilmek onları mutlu eder.
Gözlemleriniz ve sosyolojik tespitleriniz önemli... Günümüzde kadının dilindeki en yorgun sözcük sizce nedir?
Gülşah Yalçın: Günümüzde kadının dilindeki en yorgun sözcüklerden biri “denge” olabilir.
Kadınlar, hayatlarının birçok alanında sürekli bir denge kurmak zorunda kalıyorlar:
İş ve özel hayat dengesi
Annelik ve kariyer dengesi
Güçlü olmak ve duyarlı kalmak arasındaki denge
Toplumsal beklentilere uyum sağlamak ve bireyselliğini korumak arasındaki denge
Bu dengeyi sağlamak için harcanan çaba, kadınları hem fiziksel hem de duygusal olarak yorabiliyor. Özellikle akademik dünyada kadınlar hem başarılı bir akademisyen olmanın hem de toplumsal rollerini yerine getirmenin baskısını fazlasıyla hissediyorlar.
Peki Gülşah Hoca’nın dilindeki en umut dolu sözcük nedir?
Gülşah Yalçın: Dilimdeki en umut dolu sözcük “özgürlük”tür.
Özgürlük, kadınlar için sadece fiziksel bir bağımsızlık değil, düşüncelerini özgürce ifade edebilme, kendi hayatını şekillendirebilme, seçimlerinde baskı hissetmeme ve potansiyelini tam anlamıyla gerçekleştirebilme anlamına da geliyor.
Kariyerinde özgürlük: Kendi yolunu çizebilmek, cam tavanları aşabilmek!
Düşüncede özgürlük: Kendi fikirlerini cesurca savunabilmek, eleştirilmekten korkmadan konuşabilmek!
Hayatında özgürlük: Toplumsal yargılardan bağımsız kendi yaşamını şekillendirebilmek!
Özgürlük, umudun en güçlü ifadesi çünkü içinde “mümkün olanı”, “sınırsız hayalleri” ve “yeniden başlamayı” barındırıyor.
Son olarak bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü...
Neler söylemek isterdiniz?
Gülşah Yalçın: 8 Mart, kadınların emeğinin, direncinin ve mücadelesinin onurlandırıldığı gün. Aynı zamanda geçmişten günümüze devam eden eşitsizliklere, toplumsal cinsiyet ayrımcılığına, cam tavanlara, ekonomik adaletsizliğe ve şiddete karşı durmanın gerekliliğini savunma ve hatırlatma günü. 8 Mart sadece bir anma günü değil; aynı zamanda farkındalık, dayanışma ve değişim çağrısı bana göre. Son söz olarak şunu söylemek isterim: Daha adil, eşit ve özgür bir dünya için kadınıyla erkeğiyle daha güçlü olduğumuzu unutmamalıyız.
Karaman’da Tarıma Kadın Eli Değdi
Peki, Karaman’da Neler Değişti?
Karaman’da kadın çiftçilerin toplam çiftçiler içindeki oranı %11,8
Hatice Bulut ile Karaman’ı tarımı ve kadınları konuştuk.
Karaman’ın ilk kadın tarım müdürü Hatice Bulut kimdir? Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Hatice Bulut:1984 yılında Bursa’da doğdum. Çocukluk ve gençlik yıllarını Bursa’da geçirdim. İlk, orta ve lise eğitimimi Bursa’da tamamladım. Lise eğitimimin ardından Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesini kazandım. Üniversiteden mezun olduktan sonra, tarım sektöründe özel firmalarda çalıştım. Özel sektörde çalışmalarım sırasında bitkisel üretim, tarımsal verimlilik ve sürdürülebilir tarım uygulamaları üzerine çalışmalar yaptım. 2010 Yılında Tarım ve Orman Bakanlığı Kırşehir Tarım İl Müdürlüğüne atandım, burada Mühendislik ve Kırsal Kalkınma Şube Müdürlüğü görevlerinde bulundum. 2023 Yılının Eylül Ayında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Karaman İl Tarım ve Orman Müdürü olarak atandım. Özel sektör birikimim ve şu anda devletimizin tarıma verdiği büyük desteklerle başta Karaman olmak üzere tarım sektörünün gelişmesine katkı sağlamak için uğraşıyorum. Her zaman mesleğime büyük bir tutkuyla bağlıyım, bir ziraat mühendisi olarak şehrime, ülkeme neler katabilirimin derdinde oldum. Şu anda da tarım alanında aktif olarak teknolojiyi tarımsal üretime entegre ederek çevre dostu ve yenilikçi projeler geliştirmeye, şehrimizin önemli tarımsal ürünlerinden katma değer ürünler elde etme yolunda çalışmalar yapmaktayım.
Eğitim ve hayat yolculuğunuzda sizi etkileyen bir rol modeliniz oldu mu?
Hatice Bulut: Hayatımda rol model olarak aldığım isimler tabi ki oldu. Bir anne, bir eş olarak her insan ilk olarak kendi annesini rol model olarak alır. Bu doğal bir durumdur. Ama gerçekten de kendi annemin yaşantısını, fedakârlıklarını düşündükçe ben de kendi hayatımla kıyasladığımda ona çok benzediğimi fark ediyorum. Bu durumu yaşım ilerledikçe daha çok fark etmeye başladım. Tabi annemin dışında hayatlarına hayran olduğum, büyük fedakârlıklar yapmış insanlarda var, Erzurum Atatürk Üniversitesi mezunu olduğumu söylemiştim; orada Nene Hatun adında bir kahramanımız var. Karaman Tarım ve Orman İl Müdürü olduktan sonra Nene Hatun çok aklıma geliyor. Biliyorsunuz Tarihimizde 93 Harbi olarak anılan 1877 - 1878 Osmanlı - Rus Savaşı sırasında, Erzurum'daki Aziziye Tabyası'nın savunulmasında kahramanca çalıştı. Adını bu şekilde tarihe yazdırdı. Mücadeleye, küçük yaştaki oğlunu ve kızını evde bırakarak katılmıştı. O sıralarda 20 yaşlarında genç bir gelindi. Şimdi bazen oluyor insan devleti ve milleti için büyük fedakarlıklar yapmak zorunda kalıyor, benimde evde bekleyen üç çocuğum var bu sırada eşimi saymıyorum. Bazen oluyor onlarla vakit geçiremiyorum, bel ki yeterli ilgi gösteremiyorum. Tabi burada her zaman eşime çok dua ediyorum. Bu konuda o bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. Ama gene de bir anneyim; ister istemez bana ihtiyaçları oluyor. Burada tek tesellim ülkem için, şehrim için güzel bir şeyler yapmak belki Nene Hatun kadar olmasa da biz de vatan için bugünün Nene Hatunlarıyız diye düşünüyorum.
Göreve ilk başladığınız gün kendinize neler söylediniz?
Hatice Bulut: Göreve başladığım ilk gün ve her gün, şu anda dahil: “Hadi Sen Yaparsın” cümlesi benim her zaman kendime motivasyon olarak kullandığım cümlemdir. Bu iş hayatı olsun, özel yaşantım olsun. Her daim kullanırım. Bu cümlenin bir öncesi de var aslında o da her işe Besmele ile başlamam, Besmele çekip hadi sen yaparsın dediğimde çok şükür her zaman önüm açılmış, işlerimde ilerleme kaydetmişimdir. Aslında her şey küçük adımlarla başlıyor. Bu adımları attıkça her şeyin ardı arkası yavaş yavaş geliyor. Bakın size ufak bir örnek vereyim: Biliyorsunuz bu yıl Göksu Taşeli Projelerinde en çok hibe alan birinci il olduk. Bu projelerde bir proje dedik, sonra başka proje bulduk, onu bulunca başka projeler derken bir çığ gibi büyüdü ve bize birincilik ödülü getirdi.
Meslek hayatınızda sizi en çok etkileyen şey ne oldu?
Hatice Bulut: Çalıştığımız tarım sektörünün aslında her anı beni etkilemekte. Toprağa düşen bir tohumun sabırla büyümesi, koyunların kuzuları ile buluştukları o güzel anlar, yazın güneşin anlında çiftçilerimizin sırf üretebilmek adına çektikleri zorluklar, Kış aylarında insanların üretimin devamı için yaşadıkları sıkıntılar. Bunları aslında saymakla bitmez. Ben burada şunu düşünüyorum! Ben bu insanlara bu zorluklarda nasıl yanlarında olabilirim? İnanın bizim insanlarımız o kadar gönlü geniş insanlar ki, emin olun onlara sadece nasılsın? İyi misin? Dememiz bile onlar için çok önem arz ediyor. Her günüm aslında birçok şeylerle etkilenerek geçiyor. Genç arkadaşlarım geliyor yanıma, genç üreticiler onların heyecanı, inancı inanın hayran kalıyorum. Bu insanlara nasıl yardım edebilirimin derdindeyim. Bir kişinin bir işini halletmek bile bu anlamda bana yetiyor. O yüzden sadece bir an değil, işe başladığım günden bu yana üreticilerimizle olduğum her günüm unutamadığım günler arasında…
Tarımda bir kadın yönetici fikrine sizce toplum alıştı mı?
Hatice Bulut: Aslında ilk geldiğim güne göre Karaman alıştı diye bilirim. Tabi toplum için bunu söylemek biraz daha erken. Bakanlığımızda kadın yönetici çok ama İl Müdürü olarak Türkiye’de şu anda iki kişiyiz. Bu sayı arttıkça, toplumda bu olaya daha hızlı alışacaktır muhakkak. Ben buraya atandığımda kadından il müdürü mü olur ? diyen çok olmuştu. Tabi bu durum normal bir şey. Çünkü alışık olmadıkları bir durum. Şimdi gelinen noktayı da sizlerin taktirine bırakıyorum. Ama tabi sürekli sahada olduğumuz için bizlere de gelen güzel yorumlar, geri dönüşler oluyor. Ama şunu asla unutmamak gerekir; kadınlar bu sahada aslında hep var, tarımsal üretimin her alanında kadın var. Tarlada, markette, fabrikada sayamayacağımız her yerde var. İşin içinde hep biz varız, doğal olarak da yöneticilik de neden olmasın.
Peki kadınlar… Karşılarında sizi görünce ne yaptılar?
Hatice Bulut: Kadınların, karşılarında bir kadın yönetici gördüklerinde verdikleri tepkiler bulundukları çevreye, yetiştikleri kültüre ve bireysel bakış açılarına göre farklılık gösterebiliyor aslında. Destekleyip ilham alanlar olduğu gibi, temkinli ve yöneticisini anlamaya çalışanlarda var. Tabi rekabetçi ve ön yargılı olanlarda muhakkak oluyor. Ama ben kendi özelimde, çalışma arkadaşlarımla düşündüğümde, bir sorunla hiç karşılaşmadım bu zamana kadar. Beşeri ilişkilerde insanı anlamak, ona değer vermek bana göre çok önemli. İş muhakkak yapılıyor, ama önemli olan insani değerlerimiz ve bunlara yaklaşımımız. Bir de ben de taşradan, mühendislikten geldiğim için aslında onların dertlerini, tasalarını anlayabiliyorum. Bakın Mübarek Ramazan Ayının içerisindeyiz. Güzel ve bereketli bir ramazan ayı geçiriyoruz. Şimdi içimizde evli olan, anne olan ve ya ailesine bakmakla yükümlü olan bayan arkadaşlarım var. Bende İl Müdür olmadan önce Ramazan Aylarını güzel, bereketli geçirmek, bu ayın manevi huzurunu ailemle yaşamak istemişimdir. Onların bu beklentilerini anlayabiliyorum. Sonuç olarak; Kadın yöneticilere verilen tepkiler farklı olsa da, kadınların birbirine destek olması, rekabet yerine dayanışmayı güçlendirmesiyle bu süreç daha sağlıklı yürüyeceğini düşünüyorum.
Çalışma sahanızda kadınlara pozitif ayrımcılık yapıyor mususnuz?
Hatice Bulut:Tabi ki yapıyoruz. Şunu söylemem gerekir ki bunu aslında Devletimiz başta yapıyor. bayan üreticilere yaptıkları yatırımlarda, ürettikleri her üründe fazla fazla destek veriyor. Yeter ki bayan üretsin diye her türlü desteği veriyor. Bizlerde bunları duyurmaya çalışıyoruz. Biliyorsunuz, düzenli olarak köy toplantıları gerçekleştiriyoruz. Bu toplantılarda üreticilere yeni destekleme modellerini anlatıyoruz. Orada ben hatta tüm üreticilere bayanlara yapılan desteklerin daha fazla olduğunu, o yüzden bayan üretici sayılarının artırmaları gerektiğini vurguluyorum. Kişisel olarak da tabi ki yapıyorum. Kadın üretici kooperatiflerimiz oluyor, bunların bazı yerlerde tanıtılması gerekiyor. Onları fuarlara gönderdik. Bakanımız buraya geldi biliyorsunuz, çok güzel bir Karaman tanıtımı yaptık, bu tanıtımda özellikle bayan üreticilerimizi ve el emeği ürünlerini tek tek Bakan Beye tanıttım. Elimden geldiği kadar her zaman bayanları daha öne çıkartmak ve onları her platformda desteklemeye çalışıyorum. Bu benim bireysel olarak yapabildiklerim. Bunun tüm bayanlar arasında bir desteğe dönüşmesi gerek. Böylece daha çok kadınlar kazanacak.
Karaman ve kadın üreticiler deyince fotoğrafı nasıl görüyorsunuz? Tarımda kadının rolü nedir?
Hatice Bulut: Tarım, insanlık tarihinin en eski ve en vazgeçilmez sektörlerinden biridir. Bu alanda kadınların emeği ise yüzyıllardır büyük bir yer tutmakta. Kadınlar, tarlada üretim yapan, hayvancılıkla uğraşan, seralarda çalışan ve hatta tarımsal işletmeleri yöneten güçlü bireyler ayrıca üretimden hasada, pazarlamadan işletme yönetimine kadar tarımın her aşamasında aktif rol almaktadırlar. Ancak, çoğu zaman görünmeyen veya yeterince takdir edilmeyen bu emek, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir. Böyle olmasına rağmen kadın üreticiler, tarımda daha fazla söz sahibi olmaya başlamış, ekonomik ve sosyal alanda kendilerini kanıtlamışlardır. Bu güçlü kadınlar, hem ekonomik hem de sosyal hayatta daha fazla yer aldıkça, tarımın geleceği daha sürdürülebilir olacaktır.
Kadın üreticilerin en büyük sorunları ve projeleriniz nelerdir? Kısaca bahseder misiniz?
Hatice Bulut:Tarım sektöründe kadın üreticiler büyük bir emek harcasa da, karşılaştıkları pek çok zorluk bulunmaktadır. Kadınlar, hem fiziksel hem de ekonomik anlamda sektörde önemli bir rol oynarken, çoğu zaman görünmez kahramanlar olarak kalmaktadır. Bunları belli başlıklarda sayacak olursak; Bankalar ve finans kuruluşları, kadın çiftçilere yönelik özel krediler sunmada yetersiz kalmaktadır. Tarımda işimi büyütmek istiyorum ama yeterli sermayeye ulaşmakta zorlanıyorum diyorlar. Tarım sektörü genellikle erkek egemen bir alan olarak görülmektedir. Kadın üreticilerin karar alma mekanizmalarında yer alması kısıtlıdır. Çoğu zaman erkekler ön planda tutulur. Benim de kendi işletmem var ama hâlâ ‘eşine yardım ediyor’ diye düşünüyorlar. Kadın üreticilere yönelik eğitim programları, çoğu zaman kırsal bölgelerde yetersiz kalıyor. Yeni tarım tekniklerini öğrenmek istiyorum ama ulaşabileceğim eğitimler çok az diyenler için biz kadınlara yönelik köylerde eğitimler düzenliyoruz. Kadın üreticiler, ürettiği ürünleri doğrudan pazara ulaştırmada sıkıntı yaşamaktadır. Büyük tüccarlar veya aracıların devreye girmesiyle kadın üreticiler, ürünlerini daha düşük fiyatlara satmak zorunda kalmaktadır. E-ticaret ve dijital pazarlama gibi modern satış yöntemlerine erişimde kadınlar sıkıntılar yaşıyor. Kuraklık, su kıtlığı ve değişen hava koşulları, kadın üreticilerin mahsullerini korumasını zorlaştırıyor. Doğal afetler (sel, don, aşırı sıcaklar) üretimi tehdit ediyor. Kadın üreticilerin bir araya gelerek güçlenebileceği kooperatifler ve dayanışma ağları yeterince yaygın değil. Sonuç olarak;
Kadın üreticiler, tarım sektörünün vazgeçilmez bir parçasıdır. Ancak karşılaştıkları zorluklar nedeniyle hak ettiklerini tam anlamıyla alamamaktadırlar. İşte bu yüzden Bakanlığımız kadın üreticileri daha fazla desteklemekte, böylece hem tarım sektörünün verimliliği artırmayı hem de kırsal kalkınmayı amaçlamaktadır.
Bakanlığımızın çiftçi kayıt sistemi verilerine göre, Karaman ilindeki kadın çiftçilerin toplam çiftçiler içindeki oranı %11,8 dir. Türkiye genelinde kırsal kesimde kadınların işgücüne katılım oranı %31,4 iken, kentlerde bu oran %23,7'dir. Bu veriler, kırsal bölgelerde kadınların tarımsal faaliyetlerde daha aktif rol aldığını göstermektedir.data.tuik.gov.tr+2dergipark.org.tr+2kadingirisimci.gov.tr+2Genel eğilimler göz önüne alındığında, kırsal kesimde kadınların tarımsal üretimde önemli bir paya sahip olduğu söylenebilir. Bu durum, kadınların tarımsal üretimdeki katkısının artırılması ve desteklenmesi gerektiğini göstermektedir.
Peki, kadın çiftçilerin tüm çiftçiler içindeki oranı nedir?
Hatice Bulut: Karaman ilinde tarım sektöründe kendi işinin patronu olan kadın çiftçi sayısına dair spesifik bir veri mevcut değildir. Ancak, genel tarımsal istihdam ve kadın girişimciliği verileri üzerinden bazı çıkarımlar yapılabilir: Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) Verileri: 2024 üretim yılı verilerine göre, Karaman'da ÇKS'ye kayıtlı toplam çiftçi sayısı 15.309 iken kadın üreticilerimizin sayısı 1807 dir. tarimorman.gov.tr (KARAMAN Tarımsal Yatırım Rehberi 2024 T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Tarımsal Yatırımcı Danışma Ofisi
Türkiye Genelinde Kadın Çiftçiler: Tarım ve Orman Bakanlığı'nın verilerine göre, Türkiye'de tarımsal istihdamın yaklaşık %50'sini kadın çiftçiler oluşturmaktadır. turktarim.gov.tr (https://www.turktarim.gov.tr/Haber/581/tarimda-surdurulebilirligi-saglamada-en-onemli-rol-sahibi-kadinlarimiz)
Bu bilgiler ışığında, Karaman'da tarım sektöründe kendi işinin patronu olan kadın çiftçi sayısını kesin olarak belirlemek zor olsa da, genel eğilimler ve mevcut veriler, kadınların tarımsal üretimde önemli bir paya sahip olduğunu göstermektedir.
Son olarak 8 Mart için mesajınız ne olurdu?
Hatice Bulut: Toprağa çalışmaları ile hayat veren, emeğiyle üretimi var eden, bereketin ve dayanışmanın temsilcileri olan tüm kadın üreticilerimizin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun! Kadınlar yalnızca tarımsal üretimin değil, aynı zamanda toplumun ve ekonominin temel taşıdır. Sabahın ilk ışıklarıyla tarlaya, seraya, bağa giderek emek veren, hayvancılıkla uğraşan, kendi işletmesini yöneten ve toprağın bereketini elleriyle büyüten kadın çiftçiler, ülkemizin gıda güvencesini sağlamada en büyük rolü üstlenmektedir. Tarım sektörü, kadınsız eksik kalacaktır. Hayatın getirdiği birçok zorluk, engeller var. Ama emeklerimiz asla boş kalmayacak, kadın çiftçilerimizin, azmi ve kararlılığıyla bu engelleri aşmaya yetecektir. Bu inançla daha güçlü kadınlar, daha güçlü bir tarım sektörü ve daha güçlü bir ülke için! 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’müz kutlu olsun!
Karaman Buğday Pazarında Çaylar Peri Abladan…
Perihan Şahin “Pes etmeyi hiç düşünmedim”
Halk Oyunları antrenörü ve eğitmeni Perihan Şahin babasının 30 yıllık ekmek teknesi çay ocağını işletmeye devam ediyor. Perihan Şahin “Babamın yaktığı ateş devam etsin istedim. Zorlukları oldu mu? Oldu elbette. Ama zorluk hayatın her alanında var pes etmek ise kadının hayatında yok. Müşterilerimin yüzde 95’i erkek. Başlarda şaşırdılar fakat daha sonra onlarda alıştılar”
Perihan Şahin’in en büyük motivasyon kaynağı kadınların her alanda iyi olacağına dair inancı… Kadın ne iş yaparsa yapsın en iyisini yapar diyen Şahin iki çocuğu ile hayat mücadelesi veren örnek ve kahraman kadınlarımızdan sadece birisi…
Son olarak Perihan Şahin’e kadın çay işletmeciliği ile birlikte nelerin değiştiğini soruyorum:
Perihan Şahin: Kendi ayakları üzerinde durabilen bir kadın olma duygusu ve sonrasında bir kadın işletmecinin böyle bir sektörde olmasından dolayı müşterilerin de daha nazik bir üslupla yaklaşmaları
“farkındalığı” oluşturduğunu söyleyebilirim.
Beden Eğitimi Öğretmeni Gonca Bademci Beyaz
Karaman’da 25 yıldır kız çocuklarının spor yoluyla güçlenmesi için büyük çaba veriyor
Karaman’da filenin sultanları ona emanet dersek abartmış olmayız. Beden Eğitimi Öğretmeni Gonca Bademci Beyaz pek çok kız çocuğunun çilesine basketbol filesi ile umut oldu. Karaman’da 25 yıldır kız çocuklarının spor yoluyla güçlenmesi için büyük çaba verdi. Ömrünü spora ve öğrencilerine aşkla adayan Gonca Bademci Beyaz aynı zamanda Karaman’ın ilk kadın basketbol il temsilcisidir.
Gonca Hocam kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Gonca Bademci Beyaz: 1976 yılında Ermenek’te dünyaya gözlerimi açtım. Doğup büyüdüğüm o yerde benimle birlikte spor sevdam da büyüdü. Bu yolculuk Karadeniz Teknik Üniversitesi’ni bitirdikten sonra Karaman’a atanmam ile devam etti. O günden bu güne aynı heyecan ve aşkla mesleğime devam ediyor, öğrencilerime ışık oluyorum. Halk oyunları branşı mezunu olmakla birlikte Karaman’da basketbol ve birçok branşta çocuklarımı sporla buluşturmanın, onlara umut ışığı olmanın haklı gururunu yaşıyorum.
O ısığın ve enerjinizin yakın tanıklarından birisiyim. Bu gücü nereden alıyorsunuz?
Gonca Bademci Beyaz: İşimi çok seviyorum. Bir tek çocuğa umut olabilirsem ne mutlu bana… Özellikle bazı kız çocuklarının çilesine basketbol filesi ile umut olmayı başardık. Meslek hayatımdaki en büyük ödül bu benim için… Spor çocukların iletişim becerilerini ve öz disiplinlerini geliştiren en önemli araçlardan birisidir. En büyük hedefim kız çocuklarının da erkek çocukları gibi spora katılımlarını sağlayabilmekti. Epey yol kat ettiğimizi düşünüyorum. Kız çocuklarının spora katılımını destekleyen herkese teşekkür ederim.
Peki, en büyük hedefiniz nedir?
Gonca Bademci Beyaz: Her yıl özellikle kız takımı çıkarmak. Maalesef kız çocukları ile spor arasında birçok engel var. Biz bu engelleri yine o kız çocuklarının anneleri ile birlikte yavaş yavaş aşmaya çalışıyoruz. O nedenle en büyük hedefim her yıl kız takımı çıkarmak. Çünkü bilir ve inanırım ki sporun cinsiyeti yoktur. Sahalarda kız çocuklarına da yetecek kadar yer var.
O zaman şöyle sorayım Karaman için hayaliniz nedir?
Gonca Bademci Beyaz: Karaman’ımızı birçok yerde temsil etmenin doyumsuz mutluluğunu yaşadım. Bu yıl basketbol il temsilciliği görevini üstlendim. Türkiye’de bulunan beş il kadın temsilcisinden biriyim. İlk gün ki aşkla Karaman’ımıza ve de kız çocuklarına elimden geldiğince hizmet etmeye devam edeceğim. Karaman için hayallerimden birisi kız çocuklarının annesi ve babası ile birlikte sahaya, stadyuma gelmesiydi. Anneler eksik olmasınlar en büyük destekçimiz oldular. Var olsunlar!
Peki, bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü… Son olarak neler söylemek istersiniz?
Gonca Bademci Beyaz: Bir daha dünyaya gelsem yine Gonca Öğretmen olarak gelmek isterdim. Yine kızlarıma destek olmak, yollarına ışık olmak isterdim. Bu çok muazzam bir duygu ve en büyük motivasyon kaynağım. Bu anlamlı günde özellikle kız takımlarım ve verdikleri mücadele geliyor aklıma… “Hocam biz senin kuyruğunuz” diyen can kızlarım geliyor aklıma, yüzümde hoş bir tebessüm beliriyor. Biz buna kız neşesi diyoruz. Neşemiz, azmimiz, inancımız ve başarılarımız daim olsun. Bu vesile ile annelerimize çok teşekkür ederim, eksik olmasınlar bana hep destek oldular. Birbirimize inanmak çok kıymetliydi. Çok badireler atlattık ama bir gün bile vazgeçmedik. Karaman’da spor konusunda bilinçli bir bakış açısı geliştirebildiysek ne mutlu bana… Mutluyum.
Geleceğin sağlıklı ve güçlü kadınları bugünün sporcu kızlarıdır. Yeter ki kızlarımıza inanalım ve fırsat verelim. Son olarak size ve gazetenize de böyle bir fırsat tanıdığınız için teşekkür ederim. Hep yanımızdaydınız, biliyorum.