Yollarımız "Hasarlı Hayatlar" ile kesişiyor. Sonra...
Çoban Ateşi/Y.KüçükcicibıyıkSonra...Mükük gibiyim.Bir süre sessiz.Mükük gibiyim, ne yazacağımı bilemediğimden. Oyalandım cahilliğimden. Oyalandım dimağıma vuran lezzetin daha da bir uzun sürmesini istediğimden."Mükük"Kitabı okuyanlar bilir. Değerli ağabeyim yazar Osman Nuri Koçak'ın yeni kitabı "Hasarlı Hayatlar"ın ilk hikaye kahramanı. Ve diğerleri... Hayatın içinden öylece sessiz sedasız geçip giderken yollarımız "Hasarlı Hayatlar" ile bir yerlerde kesişiveriyor. Her hikâyede bir tanıdığa rastlar gibi... Dönüp arkanıza bir daha bakma hissini veriyor. Okuruna bu yakınlığı sağlayan Osman Nuri Koçak güçlü ve akıcı kalemiyle kıymetli bir esere daha imza attı.Sadece bir eser mi ? Hikâyelerin yaşandığı dönem, ağıtlar, akışkanlıklar, geleneksel düşünceler ve dili bakımından "Hasarlı Hayatlar" kendi içinde çok değerli bir miras olarak da kültür tarihimize önemli kayıtlar düşüyor.İçinden gerçek hayatların geçtiği "Hasarlı Hayatlar" yaşadığı dönemle ilgili bize önemli ipuçları veriyor. Bu ipuçları o kadar tanıdık ve o kadar bizden ki... Mesela bu ipuçları rahmetli anneannemin örtmede asılı duran yeşil yeleğinin ta kendisiydi benim için. İç tarafına pazenden diktiği gizli bir cebi vardı. Biz çocukken bize o cebinden gavurga ile leblebi şekeri verirdi. Büyüdükçe o cebine kıvrılıp uyumayı istediğim çok oldu. Şimdi hiç tanımaz olur muyum ben Ümmü Kadını... Kurt ulumasına benzeyen o ağıdını. Figanı kor alevlere dönen kardeş acısını... Ümmü kadınların ağıdı torunlarının gözünde hep iki damla gözyaşı olarak kalacak. Adından da anlaşıldığı gibi "Hasarlı Hayatlar" ı okurken pinçik pinçik oldu kalbim. Çünkü bu yaralar, bereler hep aynı... Çok tanıdık, çok aşina.Yeteneğine, derin iletişim bilgisine ve kıymetli emeğine saygımla ne kadar yüceltsem az kalır üstadım.Ne zaman yazdıklarını okusam içimdeki o kuyu doluyor. Bu sefer taştı.Mükük gibiyim.