Yılmaz Babaoğlu'nun Mirası
Karaman’ımızın özgün ve ilk sanayicisi Yılmaz Babaoğlu’ nu sonsuzluğa emanet ettik. Bir sanayici gibi düşündü ve düşündüklerini uyguladı ama sıradan bir halk adamı gibi yaşadı. Karaman sokaklarını belki de ortalama bir Karamanlı’ dan daha iyi tanıyordu. Çünkü hiç ummadığınız yerlerde, bir bakarsınız ki Yılmaz Abi yanıbaşınızda… Ya küçük bir arkadaş grubu ile yürüyüş yapmakta, ya da kendisinden yaşça çok küçük bir kişi ile hararetli bir sohbete tutuşmuş ve onun yaşamına değerli katkılar sunmakta…Pazarcılıktan sanayiciliğe uzanan değerli bir yaşam öyküsü... Bütün bunlar yazıldı çizildi. Birçok araştırmacı yazarın da ilgi alanına gireceğini ve daha boyutlu çalışmalar yapılacağını biliyorum. Ben Yılmaz Abi ile ileri derecede hukuku olan birisi değildim. Hani derler ya. “Merhaba, merhaba!” Öyle bir ilişki... Fakat ilk kalp sorunumu çok genç yaşta yaşadım. Çankaya Hastanesine gitmemi önerdiler. Yılmaz Abi’ den destek istedik. Hastaneye telefon açtı ve “gelen şahıs benim evladımdır. Öyle davranın” dedi. Öyle davrandılar. Hiç unutmadım.Ama O’ nu benim gözümde değerli kılan asıl unsur sokaktan kopmaması idi. Çünkü sokaktan kopan kim olursa olsun, zaman içerisinde maşeri vicdandan da kopar. Orada da kalmaz, giderek merhamet duygusundan da kopar ve insani ve milli değerlere yabancılaşır. Bu yüzden Yılmaz Babaoğlu vicdanlı bir insandı. O’nun vicdanını besleyen de halkının günübirlik dert ve sorunlarını yakından biliyor olmasıydı. Biliyordu ki, İş, aş, ekmek, ümük, varlık, yokluk sorunlarından kendisini yalıtmış kişi veya kurumların, iç dünyalarındaki adalet terazisi hiçbir zaman doğru tartı yapamaz. Vicdandan kopmuş bir yaşam ona göre değildi.Yani benim için Yılmaz Abi vicdan ve merhamet duygularını kaybetmek bir yana, sürekli olarak besleyen bir yüce gönül adamıydı. Her ne kadar bireysel yakınlığımız fazla değilse de, politikacı, gazeteci ve yazar kişiliğim gereği onun attığı adımları olanaklarım elverdiğince izlerdim. İnsanı kendisine doğru çeken tılsımlı bir gücünün olduğunu fark etmiştim.“Camiye kolay, okula zor gidilir” sözünü duyduğum zaman çok etkilenmiştim. Cami yaptıran bir kişi olarak söylediği bu sözün anlam derinliğinin bilinmesini umarım. Karaman’ a kazandırdığı eğitim ve öğretim yuvası okullarımız, milliyetçiliğin ne olduğunun açık delili olarak yaşamaya ve hayır üretmeye devam ediyorlar. Evladı ayaline neler bıraktı gitti bilemem. İlgili de değilim. Ama ülkeme neler bırakıp gittiğini düşündüm O’nu toprağa bıraktığımız günden bu yana… Okuyup büyük büyük adamlar olan aydınlarımızın, yurdum insanına yakınlıklarının mertebesini düşündükçe…Çok para kazanıp, çok zengin olanların yurdum insanından uzaklarda kendilerine ayrı bir dünya yaratarak yaşadıklarını gördükçe, Yılmaz Abi’nin miras olarak bize çok değerli bir mesaj bıraktığını görebildiğimi düşünüyorum.Tercih ettiği yaşam biçimi ile “Ey aydınlar, ey zenginler! Halkınız olmadan siz de olamazsınız. Sizi yaratan kaynak orasıdır. Ondan kopmanız demek, onun tüm değerlerinden de kopmanız demektir. Bu değerlerden koptuğunuz zaman siz artık bu millet için bir yabancısınız. Yabancıdan da gelecek hayır orada kalsın. Bu milletin asıl gücü sizinle yaşamın her alanında hemhal olabilmekle, sizinle bütünleşebilmekle vücut bulabilir.” diyordu sanki. Sizi bilmem ama bana kalan miras bu. Halkına yabancılaşan aydından da, zenginden de bu ülkeye bir yarar gelmez. Bu mesele ülkemin kanayan yarasıdır. Belki Yılmaz Abi’ nin yaşam tercihi o yolda olan birçok insana ilham olur.Onu, binlerce insana ekmek, aş veren tüm Karamalı’ların abisi ve en çok da bir gönül ve halk adamı olarak uğurladık. Nur içinde yat Abi… Hepimizde bir parça yaşayacaksın.