YAVUZ BÜLENT BAKİLER’İN ARDINDAN…

Yayınlanma: 01.10.2025 13:12 Güncelleme: 01.10.2025 13:12

“… Bizim türkümüzde gurbet var artık. Hasret var, yürek var, toprak var balam Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları'na dek uzar Kim demiş vatanımız Edirne'den Kars'a kadar…” YBB Ankara’da öğrencilik ve gençlik yıllarım oldukça faaldi. Memuriyet hayatına başladıktan sonra, 1977 yılında, TRT’ye geçtiğim yıllarda Yavuz Bülent Bakiler’i tanıdım. TRT’nin eski binasında genel müdürlük katında çalışma odalarımız aynı koridordaydı. O yıldan itibaren yakından tanıdığım, sohbetlerine katıldığım, kültürel faaliyetlerimizde davet edip şiirler okuttuğum samimi, vatansever milliyetçi, Türkoğlu Türk bir ağabeyimdi. Ondan sonra da ilişkimiz, çalışma şartlarımızın elverdiği ölçüde, devam etti. Yukarıya ilk kıtasını yazdığım Bizim Türkümüz şiiri Türklük ve Türkçülük konularında en çok okuduğum ve yazdığım bir şiirdir. Bana göre Türk dilini en güzel kullananlardan biriydi Yavuz Bülent Bakiler ağabey. Ayrıca Türkçeyi en güzel konuşanlardan da biriydi. Etkili ses tonuyla gerek kendi şiirlerini gerek başkasının şiirlerini okuduğu anlarda muhataplarına büyük bir coşku aktarırdı. Okurdu. Çok okurdu. Kültür Bakanlığında müsteşarlık yaptığı zaman çok önemli ve çok fazla sayıda kitaplar bastırdı. Kültür hayatımız için kazançtır. Konuşur gibi şiir yazar ve mısraları okuyanın hem kalbine hem beynine akardı adeta. Ülkenin ve milletin dertlerini anlatan çok güzel şiirleri vardır. “Üsküp’ten Kosova‘ya” adlı kitapla başlayan ve arkası gelen düz yazıları da okumaya başlayanın bir daha bırakamayacağı edebi kitaplardır. Milliyetçi gençliğin hiç değilse bir dönem milli şuurunun ve milli kültürünün gelişmesine katkıda bulunmuştur. Ama Şark Meselesinin ortaya çıkmasından yaklaşık 150 yıl sonra, bunun yeniden hayata geçirilme faaliyeti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni itibarsızlaştırma ve Anadolu’yu Türksüzleştirme projesinin ortaya çıkmasıyla birlikte, Yavuz ağabeyin dini hassasiyetleri, onu bu faaliyetlerin gerçek yüzünü göremeyecek duruma getirdi maalesef. Emperyalistlerin değirmenine su taşıyanların destekçisi ve sözcüsü konumunda oldu. Yaptıklarıyla, yazdıklarıyla, söyledikleriyle, radyo ve televizyon programlarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların itibarsızlaştırmasına katkıları olduğunu inkâr edemeyiz. Bunu hazmetmemiz mümkün değildi, hazmedemedik. O dönemdeki ilişkilerimiz hal hatır sormaktan ve çok soğuk bir birkaç sözden öteye gitmedi. Hani test sınavlarında bir kural vardır ya, dört yanlış bir doğruyu götürür diye.İnsan bu yaşa gelince, yapılacak bazı yanlışların tüm doğruları götüreceğini görüyor ve yaşıyor. Yavuz ağabeyin bize göre bu yanlışı bütün doğrularının önüne geçecek, ülkemize ve milletimize büyük zararlar verecek ve onu beka meselesiyle karşı karşıya getirecek nitelikteydi. Yaşadığımız bazı olaylardan hareketle onun daha iyi tanınmasına vesile olacak bir yazı yazmak isterdim. Doğrusu bir hazırlık da yaptım. Ama sonra vazgeçtim. Yine de hayırla yâd etmenin daha doğru olacağını düşünüyorum. Ben, bütün samimiyetimle Allah rahmet eylesin ve mekânı cennet olsun diyorum. Bu dileğime katılanlara da katılmayanlara da söyleyecek bir sözüm yoktur.

Devamını Okumak İçin Tıklayınız