Unutmayalım kadın gülerse, toplum da güler…
“Her kadının hayat hikâyesi kendisine kanar.
Özel Haber: Yasemin küçükcicibıyık 56 Yaşındaki Zehra Ana, yaşadığı evlat acısından sonra çok zor günler geçirir. Halk Eğitim ve Belediyenin açtığı sanat kurslarına katılan Zehra Ünal Yılmaz: “KANAYAN YÜREĞİME RESİM FIRÇASI ARKADAŞ OLDU, ACIMI FIRÇANIN DARBELERİYLE SUSTURMAYA ÇALIŞTIM” Mümine Hatun Hanımlar Lokalinde açılan resim, kitre ve katı sanatı kurslarına katılan 56 yaşındaki Zehra Ünal Yılmaz ile Kitre kursu atölyesinde buluştuk. Sabah çaylarımızı yudumlarken başlayan sohbetimizi kimi zaman şen bir kahkaha, kimi zaman boğazımızda bir yumruk acısı böldü. Zehra Ünal Yılmaz, Karamanlı evli ve 4 çocuk annesi. 27 yaşında hayatının baharındaki kızını kanser hastalığından kaybeder. O günden sonra kendi ifadesiyle dünya üzerine çöker kalır. Bir yıl boyunca ağır depresyon tedavisi gören Zehra Ünal Yılmaz “Evlat acısının bir tarifi yok. Bütün umudumu kaybettiğim anda, kızıma olan özlemimi resimlerimde anlatmaya başladım ve hayatıma yeni bir kapı açıldı. Kanayan yüreğime resim fırçası arkadaş oldu, acımı fırçanın darbeleriyle susturmaya çalıştım. Bazen avazı çıktığı kadar bağırdı acılarım, ortaya en güzel resimlerim çıktı.” 2010 yılında resim kursuna başlayan Zehra Ünal Yılmaz, ilk resim sergisinde resimleri ile dikkat çeker. Resimleri, her kesimden yoğun ilgi görür ve sipariş çalışmalarına başlar. Aldığı övgüleri şu sözlerle anlatan Yılmaz “ Başarmak, hangi yaşta olursa olsun, insanın kendine olan güvenini sağlamlaştırıyor. Ben bu hayat üzerinde çok zor günlerden geçtim. Ama ilk kez kendimi resim yaparak güvende hissettim, mutlu hissetmeye başladım. Evladımın yokluğunda tesellim oldu boyalarım ve fırçam…” Peki, Zehra Ana, sizin gibi olan kadınlara neler söylemek istersiniz? “ En çok duyduğum şey “ben yapamam, edemem” sözü oluyor. Bende onlara diyorum ki, denemeden, bilemezsiniz.” “Her kadının hayat hikâyesi kendisine kanar” diyen çok bilge bir gönlü var Zehra ananın… Biraz cesaret ve inanmak gerek diyor. O konuştukça, ben susuyorum. Çünkü şiir gibi konuşan bir kadın duruyor karşımda, gözleri çok güzel bakan… Sonra öğreniyorum ki, şiir de yazıyor Zehra Ünal Yılmaz… Bu kez de kahvelerimizi şiir dinletisi eşliğinde içiyoruz. “Fırkatla kavruldum, susuz çöl gibiyim Kimsesiz garip divane bir kul gibiyim. Elimle büyüttüm, şimdi ise el gibiyim, Sebepsiz ayrılıklara sitemim var benim…” Şiirde ikincilik ödülü alan Yılmaz, şiir yazmayı ve okumayı seviyor. Küçük yaşta annesiz kalan Zehra ana, annesini kaybettiği gün kızını da kaybeder. Kardeşlerine küçük anne olur. “Hayat bana biraz fazla yük verdi. Ama her yükümden birçok tecrübe edindim. En önemlisini söyleyim mi size, hayat devam ediyor. İyisiyle, kötüsüyle, umuduyla, acısıyla devam ediyor. Hayata küsmedim…” deyip o güzel gözleri uzaklara dalıyor. Mümime Hatun Hanımlar Lokaline üç tekerlekli bisikleti ile gelip giden Zehra Ünal Yılmaz, evinde kaldığı günlerinde örgü bebekler örüyor. Ördüğü bebeklerini satıp, kendine kazanç sağlayan Zehra ana, sosyal medyayı kullanmayı de öğrenmiş. Kendisine ait açtığı facebook sayfasında el emeklerini sergileyip, satış yapma imkânı bulduğunu anlatıyor. Kurstaki diğer öğrencilerin Zehra anası, ablası olan Zehra Ünal Yılmaz, arkadaşları ve öğretmenleri tarafından çok seviliyor. Kitre bebek Öğretmeni Filiz Sertan Kızıl “ Kurslarımızın Zehra anası o… yardımsever, hayal dünyası renkli, bazen hüzünlü bazen neşeli bir kurisyerimiz. Fakat onu yakından tanıdıkça, yaşama dair önemli ip uçlarını kendisinden deneyimliyoruz diyebilirim.” Zehra Ünal Yılmaz teşekkür ederken, gözlerinin içindeki ışıltıyı görmenizi isterdim. Yarası olan herkese, bu tür kurslar iyi bir ağrı kesici sözleriyle sanat kurslarının önemine değinen Yılmaz “ Bu tür kursların açılmasında emeği geçen herkese, müdürümüz Fadime Ünlü’ye, kurs Öğretmenlerime, kurstaki tüm arkadaşlarıma yürekten teşekkür ederim. Burada çok güzel dostluklar edindim. Gelmediğim gün bir boşluk hissetmeye başladım. Her kadının içinde bir yeteneğin saklı olduğuna inanıyorum ben… Ben yeteneklerimi bu kurslar sayesinde keşfettim. Keşfettikçe de mutlu oldum.” Diyor… Kitre bebek kursunda yaptığı Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan kitrelerinin, Belçika’da bir tanıtım fuarında sergilenmek üzere satın alındığı gün çok mutlu olduğunu anlatan Zehra ana “Benim çok hayallerim vardı. Ama hiç biri gerçek olmadı. Fakat hiç bir şey için geç olmadığını öğrendim. Bir kadın kuruluşu tarafından Belçika’da sergilenmek üzere satın alınan kitre bebeklerim bana yeniden kendime güvenmeyi öğretti. Çok ama çok mutlu oldum. Lütfen beni örnek alsınlar, hiç bir şey için asla geç değil, siz yeter ki bir adım atın. Unutmayın sözümü emiii denemeden, bilemezsiniz…” “ Bir zamanlar şarkılara, türkülere bile küsmüştüm” diyen Zehra Yılmaz Ünal sohbetimizin sonunda “anlatsam roman olur” diyor. Kendisi ufacık tefecik ama dev gibi bir yüreği olan güzel gözleri bana mutlu bakıyordu. Son olarak mutluluk nedir? Diye sordum. “Mutluluk; Başkasının mutlu olduğunu görmek… Bir bakışla, bir çift sözle küçücük şeylerle mutlu oldum ben… Hayat çok kısa, ne getirip götüreceği hiç belli değil, kırıp dökmeden, sevgiyle, saygıyla yaşamak bence mutluluk… Yasemin Hanım, ben bugün benim için geldiğiniz için çok mutlu oldum biliyor musunuz?” Bu mutluluğu görerek ve bilerek ayrıldım Zehra ananın yanından… Mutluluk, bir kadının emeğinde, acısında, kederinde, sevincinde ve umudunda saklı aslında…Geriye bir tek şey kalıyor, keşfedebilmek kendimizi… Bu keşif yollarından birisi de kültür ve sanat kursları olsa gerek. İçimizde yaşayan yüzlerce Zehra ana olduğunu da çok iyi biliyorum. O nedenle bu tür kursların giderek artması bir kadının yüzündeki gülümsemeyi değiştirir. Unutmayalım kadın gülerse, toplum da güler… “ Evlat acısının bir tarifi yok. Bütün umudumu kaybettiğim anda, kızıma olan özlemimi resimlerimde anlattım.”