Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi Anma Törenlerinin Düşündürdükleri
AV.ARB. Ömer KARAYUMAK Türkçe’nin resmi devlet dili olarak ilan edilişinin 742. Yılı münasebetiyle “ Karaman Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre’yi anma” törenlerinin dünü ve bugünü üzerinde özel arşivimde yaptığım taramada 26 Nisan 2016 tarihinde detaylı bir yazı kaleme aldığımı gördüm. Makalenin içeriğine baktığımda anladım ki aradan on üç yıla rağmen ne hazindir ki hiçbir şeyin değişmediğini eski hataların, vurdumduymazlığın, bana neciliğin hala hiç değişmeden devam ettiğini üzülerek müşahade ettim. Tam on üç yıl önce aynen şunları yazmışım: “Kelimelerin arkasına gizlenmeye, ne şiş yansın ne kebap cinsinden lafı eveleyip gevelemeye de gerek yok. Büyük işler yapıyormuş gibi görünüp hiçbir sonuca ulaşmayacak, hiçbir sorunu çözemeyecek resmi demeçlerle göz boyamanın da anlamı yok. Herkesin eteğindeki taşı döküp teklif, düşünce ve fikirlerini açıkça ifade etmenin zamanı geldi ve geçti bile. “ Karaman Türk Dil bayramı ve Yunus Emre ‘yi anma” törenlerinin tanıtımı, organizasyonu ve içeriği üzerinde ne yazık ki kırk yıldır bir arpa boyu yol alınamamıştır. Dahası gittikçe daha da kötüye gitmiş, 1960 lı yıllardan beridir devam eden anma törenlerinde arzu ettiğimiz amaç ve sonuca ulaşılamadığını artık herkesin kabul etmesi gerekmektedir. Amatörce bir tanıtım sistemi, her yıl daha da kötüleşen organizasyon bozukluğu, kimlerle ve ne şekilde görüşüp konuşulacağı bilinmeyen bir iletişim noksanlığı, en önemlisi de ne yapacağımızı , ne istediğimizi bilememenin şaşkınlığından kurtulmanın zamanı gelmedi mi halâ? “ Demek ki zamanı gelmemiş, demek ki zamanı ileriye değil geriye sarmışız.demek ki zaman tünelinde seyahat ederken vitesi hep geriye takışız. Doğru oturup açık konuşalım. Son derece yanlış bir tanıtım ve organizasyon metodu uygulanıyor halâ. Çağımızın getirdiği iletişim araçları, bilgisayar,internet, network ağları ile bütün dünya ile dakikada iletişim, tanıtım ve pazarlama imkanları var iken , kırk yıldır aynı şeyleri tekrar ede ede Karaman halkına bile “yeter yahuu!” dedirten çağdışı metotlarda neden ısrar edildiğini anlayabilmek mümkün değildir. Bu uğurda tamamen iyi niyetlerle işini gücünü bırakarak, sadece Karaman’a bir şeyler yapabilmenin arzusuyla yanıp tutuşan, gerektiğinde zamanını, parasını, varını yoğunu harcayan Karaman’lı hemşehrilerimize şükran borçluyuz.Ancak bir acı gerçeği de burada dile getirmeden geçmek, son derece büyük haksızlık olacaktır. Sadece Karaman sevgisi, Karaman aşkı yüzünden bu ulvi gaye uğruna bir takım akademisyen hocalarımız ve arkadaşlarımızla birlikte bir belge, bir bilgi bulabilmek için elimizden gelen her türlü fedakârlığı yaparken, mikrofon fanatiği bir takım kişi ve grupların,narsist ve egoist duygularını tatmin etmek amacıyla her yapılan hizmete sahip çıkmaları karşısında nasıl hayal kırıklığına uğradığımızı, tören meydanlarında bile yer verilmediğini; üstüne üstlük bir takım kendini bilmez kişiler tarafından insafsızca karalanarak nasıl küstürülüp bir kenara konulduğunu, kendi yalnızlık köşelerine çekilmek zorunda bırakıldıklarını da bilmek zorundayız. Ne var ki, meşhur bir Arap atasözünde belirtildiği gibi” hepsi yapılamayanın hepsi terkedilmez” . Karaman’ın tanıtılması, pazarlanması, Karaman’ın sosyal, kültürel, tarihsel ve ekonomik büyüklüğünün bütün bir dünyaya yayılması ve duyurulması için yepyeni, bir anlayışa, çağdaş ve bilimsel bir düşünce yapısına profesyonel bir tanıtım ve organizasyon sistematiğine ve metodolojisine şiddetle ihtiyaç vardır. Elini taşın altına sokmaktan korkan insanlar için en kolay şey her yapılanı tenkit etmektir. Hayatında hiçbir dernek, vakıf, sivil toplum örgütünde görev almamış, hiçbir miting ve toplantıya katılmamış, ulusal ve uluslararası hiçbir geziye çıkmamış, yerli ve uluslararası fuarlarda yer almamış, hiçbir seminer, panel, konferans ve açık oturumları takip etmemiş siyasi ve yerel yöneticilerin veya onların idaresindeki insanların her yıl aynı nakaratla tekrarlanan vizyonsuz, misyonsuz resmi nutuklarıyla bir yere varılamayacağını hepimiz biliyoruz. Yine biliyoruz ki “ Karaman Türk Dil bayramı ve Yunus Emre anma törenleri” bu mantalite ile bu kafa yapısı ile devam ettiği sürece her geçen yıl daha da geriye gidecektir.Kadim bir medeniyetin sosyal, kültürel, ekonomik, tarihi tanıtımını ,şehir ve medeniyet kavramının içinde baş köşede yer alan, folklorunu, edebiyatını, sanatını, tarihsel ve doğal zenginliklerini, örfünü, adetini, yaşam biçimlerini, düşünce yapısını , bu şehrin ileri gelen kurumlarının yapması gereken tanıtım hizmetlerini tutar da bir üniversitenin üzerine yüklemeye kalkarsak sonucun da fiyasko olacağını önceden görmemiz ve bilmemiz gerekir. Akademik ve Bürokratik problemlerden başını kaşımaya fırsat bulamayan bir üniversitenin zoraki olarak yerine getirmeye çalıştığı bu zor görevi de hiç kimse kınamaya ve tenkit etmeye kalkmamalıdır. Artık aklımızı başımıza almak zorundayız. Bu tür organizasyonlar günü kurtarmak için , “ biz yaptık oldu” kabilinden kısır ve cılız programlarla sonuç alınacak işler değildir. Emek ister, çalışmak ister, özveri ister, akıl ister, tecrübe ister. Uzmanlık ister. Bir yürüyüşle, birkaç zoraki nutukla masal söyletişiyle şiir dinletisiyle, üniversite öğrencilerine yapılan bir iki konuşmayla , araya da çeşni olsun kabilinden konulan bir kaç Yunus ‘dan aşırılmış ilahilerle ne YUNUS EMRE anlatılır, ne Türk Dili tanıtılır ne de Karaman tanıtılır. Öyleyse ne yapacağız? Bu sorunun cevabını da da gelecek günlerde nasip olursa vermeye çalışacağız.