Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi Anma Törenlerinin Düşündürdükleri

Yayınlanma: 16.05.2019 13:46 Güncelleme: 16.05.2019 13:46

AV.ARB. Ömer KARAYUMAK             Türkçe’nin  resmi devlet dili olarak ilan edilişinin 742. Yılı münasebetiyle “ Karaman Türk Dil  Bayramı ve Yunus Emre’yi anma” törenlerinin  dünü ve bugünü üzerinde özel arşivimde yaptığım taramada 26 Nisan 2016 tarihinde detaylı bir yazı kaleme aldığımı gördüm.            Makalenin içeriğine  baktığımda anladım ki aradan on üç yıla rağmen  ne hazindir ki hiçbir şeyin değişmediğini eski hataların, vurdumduymazlığın, bana neciliğin hala  hiç değişmeden devam ettiğini üzülerek müşahade ettim.            Tam on üç yıl önce aynen şunları yazmışım:            “Kelimelerin arkasına gizlenmeye, ne şiş yansın ne kebap cinsinden lafı eveleyip gevelemeye de gerek yok. Büyük işler yapıyormuş gibi görünüp hiçbir sonuca ulaşmayacak, hiçbir sorunu çözemeyecek resmi demeçlerle  göz boyamanın da anlamı yok. Herkesin eteğindeki taşı döküp teklif, düşünce ve fikirlerini açıkça ifade etmenin  zamanı geldi ve geçti bile.            “ Karaman Türk Dil bayramı ve Yunus Emre ‘yi anma”  törenlerinin  tanıtımı, organizasyonu ve içeriği üzerinde ne yazık ki kırk yıldır bir arpa boyu yol alınamamıştır. Dahası gittikçe daha da kötüye gitmiş, 1960 lı yıllardan beridir devam eden anma törenlerinde arzu ettiğimiz amaç ve sonuca ulaşılamadığını artık herkesin kabul etmesi gerekmektedir.            Amatörce bir tanıtım sistemi, her yıl daha da kötüleşen organizasyon bozukluğu, kimlerle ve ne şekilde görüşüp konuşulacağı  bilinmeyen bir iletişim noksanlığı, en önemlisi de ne yapacağımızı , ne istediğimizi bilememenin şaşkınlığından kurtulmanın zamanı gelmedi mi halâ? “            Demek ki zamanı gelmemiş, demek ki zamanı ileriye değil geriye sarmışız.demek ki zaman tünelinde seyahat ederken vitesi hep geriye takışız.            Doğru oturup açık konuşalım. Son derece yanlış bir tanıtım ve organizasyon metodu uygulanıyor halâ. Çağımızın getirdiği iletişim araçları, bilgisayar,internet, network ağları ile  bütün dünya ile dakikada  iletişim, tanıtım ve pazarlama imkanları var iken , kırk yıldır aynı şeyleri tekrar ede ede Karaman halkına  bile  “yeter yahuu!” dedirten  çağdışı metotlarda neden ısrar edildiğini anlayabilmek mümkün değildir.            Bu uğurda tamamen iyi niyetlerle işini gücünü bırakarak, sadece Karaman’a bir şeyler yapabilmenin arzusuyla yanıp tutuşan, gerektiğinde  zamanını, parasını, varını yoğunu harcayan Karaman’lı  hemşehrilerimize şükran borçluyuz.Ancak bir acı gerçeği de burada dile getirmeden geçmek, son derece büyük haksızlık olacaktır. Sadece Karaman sevgisi, Karaman aşkı yüzünden bu ulvi gaye uğruna bir takım akademisyen  hocalarımız ve arkadaşlarımızla birlikte  bir belge, bir bilgi bulabilmek için elimizden gelen her türlü fedakârlığı yaparken, mikrofon fanatiği bir takım kişi ve grupların,narsist ve egoist duygularını tatmin etmek amacıyla  her yapılan hizmete sahip çıkmaları karşısında  nasıl hayal kırıklığına uğradığımızı, tören meydanlarında bile yer verilmediğini; üstüne üstlük bir takım kendini bilmez kişiler tarafından insafsızca karalanarak nasıl küstürülüp bir kenara konulduğunu, kendi yalnızlık köşelerine çekilmek zorunda bırakıldıklarını da  bilmek zorundayız.            Ne var ki, meşhur bir Arap atasözünde belirtildiği gibi” hepsi yapılamayanın hepsi terkedilmez” . Karaman’ın tanıtılması, pazarlanması, Karaman’ın sosyal, kültürel, tarihsel ve ekonomik büyüklüğünün  bütün bir dünyaya yayılması ve duyurulması için  yepyeni, bir anlayışa, çağdaş ve bilimsel bir düşünce yapısına profesyonel bir tanıtım ve organizasyon sistematiğine  ve metodolojisine şiddetle ihtiyaç vardır.            Elini taşın altına sokmaktan korkan insanlar için en kolay şey her yapılanı  tenkit etmektir. Hayatında hiçbir dernek, vakıf, sivil toplum örgütünde görev almamış, hiçbir miting ve toplantıya katılmamış, ulusal ve uluslararası hiçbir  geziye çıkmamış, yerli ve uluslararası fuarlarda yer almamış, hiçbir seminer, panel, konferans ve açık oturumları takip etmemiş siyasi ve yerel yöneticilerin veya onların idaresindeki insanların her yıl aynı nakaratla tekrarlanan vizyonsuz, misyonsuz resmi nutuklarıyla bir yere varılamayacağını  hepimiz biliyoruz.            Yine biliyoruz ki “ Karaman Türk Dil bayramı ve Yunus Emre anma  törenleri”  bu mantalite ile bu kafa yapısı ile devam ettiği sürece  her geçen yıl  daha da geriye gidecektir.Kadim bir medeniyetin sosyal, kültürel, ekonomik, tarihi tanıtımını ,şehir ve medeniyet kavramının içinde  baş köşede yer alan, folklorunu, edebiyatını, sanatını, tarihsel ve doğal zenginliklerini, örfünü, adetini, yaşam biçimlerini, düşünce yapısını , bu şehrin ileri  gelen kurumlarının  yapması gereken tanıtım  hizmetlerini tutar da bir üniversitenin  üzerine yüklemeye kalkarsak sonucun da fiyasko olacağını  önceden görmemiz ve bilmemiz gerekir. Akademik ve Bürokratik problemlerden başını  kaşımaya fırsat bulamayan bir üniversitenin zoraki  olarak yerine getirmeye çalıştığı  bu zor görevi de hiç kimse kınamaya ve tenkit etmeye kalkmamalıdır.            Artık  aklımızı başımıza almak zorundayız. Bu tür organizasyonlar  günü kurtarmak için , “ biz yaptık oldu” kabilinden   kısır ve cılız programlarla sonuç alınacak işler değildir. Emek ister, çalışmak ister, özveri ister, akıl ister, tecrübe ister. Uzmanlık ister. Bir yürüyüşle, birkaç zoraki nutukla masal söyletişiyle şiir dinletisiyle, üniversite öğrencilerine  yapılan bir iki konuşmayla , araya da çeşni olsun kabilinden konulan bir  kaç Yunus ‘dan aşırılmış ilahilerle ne YUNUS EMRE anlatılır, ne Türk Dili tanıtılır ne de Karaman tanıtılır.             Öyleyse ne yapacağız?   Bu sorunun cevabını da  da gelecek günlerde nasip olursa vermeye  çalışacağız.

Devamını Okumak İçin Tıklayınız