TOPLUM NASIL BU HALE GELDİ?

Yayınlanma: 18.07.2025 15:24 Güncelleme: 18.07.2025 15:24

Toplumun her geçen gün temel değerlerini yitirdiğinden herkes şikayetçi.  Elbette pek çok sebebi var.  Hiç kimse de bu sebeplerin yok edilmesi için bir çaba sarf etmiyor. Ya büyük bir duyarsızlık içinde, ya korku içinde, ya da zaten o da bu sebeplerle ucundan kıyısından bulaşmış. Bu yiten değerlerimiz içinde en önemlisi belki de “KUL HAKKI.” Kul hakkı denilince de çok etkili bir anımız aklımıza gelir.  Kırtasiyeciyiz. Hareketli bir dönemde toptancıdan mal almak üzere sıramızı bekliyoruz. Epey de kalabalığız. Aramızda Anadolu’nun bir yerlerinden gelen yeni bir meslektaşımız da var.  Emekli olmuş. Emekli ikramiyesi ile o da kırtasiyeciliğe soyunmuş. Aynı bölgeden gelenlerden öğrendiğimize göre arkadaşımız aşırı solcu imiş. Hatta bir hemşerisi “komünistin teki” gibi bir cümleyi de fısıldıyordu oradakilere. KDV yasalaşmış uygulamada bir sürü aksaklık oluşmuş düzeltilmeye çalışılıyordu. Üstelik toplum büyük tepki göstermiş pahalılık getirdiği yönünde itirazlar ayyuka çıkmıştı.  Eh biz Türk insanı hemen bir yol arar ve mutlaka da buluruz.  O da (Gravat) adı verilen faturasız, ya da düşük fatura ile iş yapmaktı.  Kırtasiye toptancısının muhasebecisi de hesaplar çıkınca herkese tek tek soruyordu: “Ahmet abi gravat kaç olsun, Mehmet abi kaç olsun? Ali kırk, Veli elli diyordu. Zira yollarda çok sık denetimler yapılıyordu. Ama kimse de faturada yazılı çok sayıdaki ürünü ve miktarlarını kontrole uğraşamıyordu. Hele ki kırtasiye gibi bir sektörde.  Sıra bizim yeni meslektaşa. Solcu arkadaşa galince arkadaş bir gürledi ama ne gürleyiş. “Sevgili Mehmet bana hiç sorma kardeşim.” Eh beklenen cevap… Herkes bu cevaptan hiç fatura istemediği anlamını çıkardı elbet.  Muhasebeci “Abi yolda kontrol olursa hepimizin başı derde girer” deyince “Yahu ben sana fatura kesme demiyorum. Benim faturamı tam, yani yüzde yüz kes” Bir anda derin bir sessizlik. Hani insan mahcup olur utanır da bir şaklabanlık yapıp durumu kurtarmak ister ya… Birileri ne yahu devleti sen mi kalkındıracaksın. Hem ne biçim solcusun bak iktidar sağın en koyusu hem de” diye soruverdi.  Bizim yeni meslektaş sakin sakin anlattı: “Bak kardeşim biz ikimiz bir alışveriş yapsak bir birimize beş on kuruş hakkımız bilerek ya da bilmeyerek geçse birbirimizi tanır helalleşiriz değil mi? Peki 50-60 milyon insanla nasıl helalleşeceğiz?” Biri saf saf sordu “ne alaka yahu?” “Alakası şu” dedi bizim solcu: “KDV ne demek? Devlet vatandaşa sattığın mal üzerine şu kadar vergi koyuyorum. Onu ondan al bana ver. Sen de mal alırken aynı şekilde o vergiyi öde. Ödediğin miktarı vatandaştan tahsil ettiğinden düş kalanı bana öde… Peki, ben toptancıdan malı alırken yarısına KDV ödeyip yarısına ödemediğim zaman, bu malları fiyatlandırırken yarısını ucuz yani KDV siz yarısını KDV li mi fiyatlandıracağım. Hayır… Hepsine kârımı koyacağım ve üstüne KDV yi ileve edip etiketi vuracağım. O fiyattan da vatandaşa satacağım. Yani vatandaşa diyeceğim ki sen devletin KDV vergisini bana ver, ben de devlete vereceğim… E fatura almaz, fatura fiş kesmezsem bu miktar nasıl belli olacak. Yani ben o maldan hem kar edeceğim hem de o KDV parasını yani milletin parasını cebe atacağım. O para içinde bu ülkede yaşayan ve nefes alan herkesin hakkı var. O hakkı, bal gibi yemiş olacağım. Hem de bir eşkıya bir urdu bir hırsız gibi.  O hakkını yediğim milyonları nerede bulup da helalleşeceğim. Onlara götürülmeyen hizmetten, devletin sunacağı imkanlardan mahrum bırakmanın hakkını nasıl ödeyeceğim…” Hani zaman durdu derler ya… Öyle oldu o kalabalık bir süre süt dökmüş kedi sessizliğine büründü. Adama bak ya hem solcu, hatta devlet düşmanı sayılabilecek kadar komünist olduğunu bile iddia edenler var. Ama adamın ince hesabına bak yahu. Tek kelime itiraz hakkı olmayan şeyler. Ve Allaha şirk koşmakla eş değer olan KUL HAKKI kavramının ne güzel izahı… Geri dönüşte arabamda uzun süre bunları düşündüm. Adama gıyaben binlerce kez teşekkür ve hidayet duaları ettim.  Tabi bu arada ilk gözüme çarpan kurşunlanmış yol tabelaları oldu. O dikkat ile de belki birkaç saat süren seyahatimde onlarca kul hakkını tespit ettim. Bir yıl önce yapılmış yolların tarla yoluna dönmesinden tutun da o mükemmel tarım arazilerinin belediye meclisinde 3 oy karşılığı imara açılmasından, vatandaş yürüsün diye yapılan kaldırımların dükkana dahil edilmesinden, mal teşhiri bahanesi ile bir karış bırakılmadan işgal edilmesine… Yeşil sermaye adı verilen ve güya şer’i hükümlerle yönetilerek ortaklarına HELAL kazanç vaat eden şirketlerin yüzde 3-5 zarar etmesine rağmen yüzde 30 kar payı dağıtmasına… Üretim, imalat ve para kazanma amaçlı yatırımlar yerine lüks makam araçları, bürolar, gösterişli binalar ve şahsi çıkar sağlayabilecek ölü yatırımlar, astronomik maaşları görmeme bu olay sebep oldu. Elbette daha onlarca belki de yüzlerce… Sahi sadece beş-on dakikamızı ayırarak bu tür KUL HAKKLARINI bir düşünsek kim bilir kaç tanesine daha şahit oluruz.  Toplum niye bu hale geldi sorusunun en NET cevabını da…

Devamını Okumak İçin Tıklayınız