Sonsöz
Arb.Ömer Karayumak* Emperyalizm bataklığında büyütülen ve beslenen bir toplumun kaymak tabakasını oluşturan Uluslararası Ermeni diasporası, kucağına oturdukları batılı devletlere şirin gözükmek için bir taraftan Türkiye ile iyi geçinmenin yollarını ararken, diğer taraftan Gümrü Antlaşması ile sınırları çizilmiş Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde kalan bazı bölgelere göz dikip, bu bölgelerin hala kendi yurtları olduğunu iddia edebilmektedir. Oysa haritayı açıpta bir bakıverseler içinde bulundukları coğrafyanın Türkiye olmadan kendilerinin yaşamalarına hayat hakkı tanımadığını rahatlıkla görebileceklerdir. Bir devlet düşünün ki, hem Türkiye gibi büyük bir devletin komşusu olacak, hem de Türkiye’nin topraklarının bir kısmını “Ermeni yurdu” olarak görüp, bunu anayasal hüküm haline getirip bütün dünyaya deklere edecek. Devletler Hukukunu ve Milletlerarası Antlaşmaları hiçe sayarak, Gümrü Antlaşması ile çizilmiş sınırları tanımayarak hala Türkiye’nin topraklarında gözü olan bir devletin komşuluğuna ve dostluğuna nasıl güvenilebilir? Bu yüzdendir ki uyanık ve dikkatli olmak zorundayız. Avrupa Birliği içerisinde yer almak için pek çok sosyal kültürel fedakârlıklarda bulunan Türkiye, bulunduğu coğrafyanın ve etrafındaki komşularının asıl amaçlarının neler olduğunu çok iyi analiz etmek zorundadır. Avrupa tarihinin sömürgecilik üzerine kurulmuş olduğunu, emperyalizmin ayak seslerinin her an kapısının önünde duyulabileceğini asla hatırdan çıkarmamalıdır. 82 milyonluk genç ve dinamik nüfusu ile bölgesinde etkin ve büyük bir devlet olan Türkiye, komşuları olan devletlerin niyetlerini çok iyi tahlil etmeli, icabında tersten okumasını da bilmelidir. Etrafındaki komşuları ile barış içinde yaşamayı amaç edinirken aynı zamanda komşularının karanlık niyetlerini de asla gözden ırak tutmamalıdır Herkes çok iyi biliyor ki, bütün bu sahte soykırım ve katliam iddiaları ve karar tasarılarının temelinde yatan ana gaye; Ekonomik yönden kalkınmış, siyasi yönden istikrara kavuşmuş, kültürel yönden çağdaşlaşmış, devlet-millet kaynaşmasını sağlamış ve Avrupa da bende varım diyebilecek ekonomik ve askeri açıdan kuvvetli, yaşadığı coğrafyada süper güç haline gelebilecek bir Türkiye’nin önüne olabildiğince engeller çıkartmaktır. Hala karanlık haçlı zihniyetinin düşüncelerinden arınamamış bulunan batılı devletlerin kabul edelim ya da etmeyelim hala Avrupa da “Türk “ kelimesine tahammül edemedikleri bir gerçektir. Bu yüzdendir ki Şark meselesini devamlı gündemde tutmaktadırlar. Bu yüzdendir ki dün GİRİT’te oynadıkları oyunun aynısını bugün aynen KIBRIS’ da oynamaktadırlar. Bu yüzdendir ki, emperyalist devletlerin 1915 tarihinde Ermenileri nasıl kışkırtıp, silahlandırıp Osmanlı Devleti’ni yıkmak için akla hayale gelmedik kahpece oyunlar oynadılarsa bugün de PKK,DEAŞ,DHKPC gibi terör örgütleri üzerinden aynı oyunları oynanmaktadırlar. Yine bu yüzdendir ki tarih boyunca savaş meydanlarında yenemedikleri bu milleti masa başlarında mağlup etmek için bin bir çeşit Bizans oyunları ortaya koymaktadırlar. Oyunlar aynı…Oynayanlar aynı…Oynatanlar aynı…Piyonlar aynıdır…Sadece sahneye konulan oyunların isimleri değişik. Bazen Ermeni soykırımı, bazen Kürt sorunu...Oysa onlarda biliyorlar ki Türkler’ siz bir Avrupa tarih boyunca hiçbir zaman olmadı ve hiçbir zamanda olmayacaktır.Peki, ne yapacağız?Peki, bize oynanan bu oyunları oturup izleyecek miyiz? Başka bir ifadeyle bu oyunlar nasıl bozulacak?Bu oyunların bozulması için gerek Üniversiteler, gerek Askeri ve Mülkî idareler, gerekse Bakanlıklar kısaca Devlet tarafından yapılması gereken hizmetlerden ilk anda aklımıza gelenleri şöylece sıralayabiliriz: 1-Her Şeyden önce Ermeni soykırım iddialarının milli bir mesele olarak ele alınıp uzun vadeli ve geleceğe yönelik stratejiler geliştirilerek köklü politikalar üretmek.Bugünden yarına yapılan, günü kurtarmak için hazırlanan projelerin yerine, köklü, bilimsel, uluslar arası arenada ses getirebilecek atak hamleler yapmak.2-Bu tasarıların beş-on devletle ülkeyle sınırlı kalmayacağını, gelecek günlerde Türkiye’ nin başını ağrıtacak en önemli sorunlardan birisi haline geleceğini, canı sıkılan Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak isteyen her ülkenin temcit pilavı gibi bu tasarıları tekrar tekrar önümüze koyacağını bilerek o devletlere karşı sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik politikalarımızı tespit etmek ve anında uygulamak.. 3-Avrupa’nın her vesileyle yok etmek istediği Osmanlı ve Türk mührü taşıyan tüm sanat eserlerine nerede olursa olsun sahip çıkmak, Cami, Mescit, Medrese, Kütüphane, Türbe, Han, Hamam, Köprü gibi tarihi eserleri mümkün olduğunca tamir, tadil ve restore ederek Avrupa’daki Türk Kültürünün, Türk mührünün varlığını devam ettirmek. TİKA ve benzeri kurumları, teknik donanım, bilimsel materyal, uzman personel ve konusunda uzmanlaşmış yerli ve yabancı uzmanlar, en önemlisi de finansal kaynaklarla zenginleştirip Asya, Avrupa, Afrika kıtalarında bulunan devletlerle işbirliği içerisinde Türk-İslam Medeniyetinin gelişerek devam etmesini sağlayacak çalışmalarda bulunmak.4-Tarihiyle ve geçmişiyle barışmış olarak Arşivlerine, eski eserlerine ve tarihi kaynaklarına sahip çıkmak, onları eski kâğıt depoları olarak değil, ulusal bilincimizin vazgeçilmez bir hazinesi olarak görüp korumak kollamak ve Uluslararası bilim dünyasının istifadesine sunmak.5-Uluslararası platformlarda söz sahibi olabilecek tutarlı politikalar üretmek, Askeri ve ekonomik alanda güçlü bilinen devletlerin şovanist, sömürgeci ve emperyalist siyasetlerine karşı çıkmak, insan hakları ihlallerine, özellikle 3.dünya ülkelerine karşı genositsel uygulamalara izin ve geçit vermemek için elinden gelen çabaları harcamak. Gerekirse bu amaçla tarihi ve kültürel araştırmalar yapmak,. yaptırmak ve bunları etkin bir siyaset haline getirmek. 6-Yurt dışında çalışan işçilerimiz ile çok sıkı işbirliği ve iletişimini devam ettirmek, onların dini, milli ve kültürel kimliklerinin kaybolmasına izin vermemek, onları bulundukları devletlerde lobi faaliyetlerini yürütecek şekilde organize etmek. Aslı astarı olmayan ve insanımızı bölüp parçalamaktan ve birbirine düşman etmekten başka hiçbir işe yaramayacak içi boş “ırkçı-kafatasçı” “şeriatcı-kökten dinci” “gerici-irticacı” “Kürt-Türk- rını bütün halinde kucaklayan, kollayan bir devlet politikası uygulamak. Çerkez-Laz-Boşnak” gibi bölücü sınıflandırmalardan vaz geçip, kendi halkını ve vatandaşlarını bütünüyle kucaklayan, kolayan, koruyan bir devlet politikası uygulamak. 7-Alman, İngiliz, ve Fransız stratejik araştırma vakıfları tarafından finanse edilerek yazdırılan Ermenilerle ilgili sayıları binleri bulan ısmarlama eserlere karşı yoğun bir bilimsel basın yayın ve dokümantasyon faaliyetine geçmek, gerek akademisyenler, gerekse yerel araştırmacılar tarafından bu konuda yazılan kitapların Kültür Bakanlığı ,kütüphaneler,vakıflar ve diğer resmi kurumlar tarafından satın alınarak okullarda ve devlet kütüphanelerinde okuyucunun istifadesine sunulmasını sağlamak. Bu tür çalışmalara öncülük yapmak ve kolaylıklar sağlamak. 8-Arşivlerimizde halen el değmeden tasnif edilmesini bekleyen belgelerin, İlyazıcı, Mühimme, Şikâyet, Sadaret, ve Evkaf defterlerinin, Meclis-i Vükelâ Mazbatalarının ve bunlara benzer pek çok kalemde kataloglanan tarih araştırmalarında birinci el kaynak olan Arşiv belgelerinin biran evvel tasniflerinin tamamlanmasını sağlamak, tasnif ve Katalogları yapılmış bulunan belgelerin Türkçe tercüme ve transkripsiyon çalışmalarını hemen başlatmak, kitap halinde yayınlayıp yerli ve yabancı okuyucuların hizmetine sunmak için çalışmalarda bulunmak.9-Yerli ve yabancı Arşivistler, Tarihçiler, Uzmanlar ve Bilim adamları tarafından oluşturulacak ulusal bir “Ermeni Araştırmaları Bilim Kurulu” nun teknik donanım ve yeterli bir bütçe ile derhal araştırma ve incelemelerde bulunmalarını sağlayacak kaynaklar yaratmak, gerektiğinde İngiliz, Fransız, Rus, arşiv ve kütüphanelerinde uzun vadeli çalışmalarda bulunmaları için konusunda uzmanlaşmış, paleografya uzmanı arşivistleri ve araştırmacıları devlet desteği sağlamak suretiyle yurt dışına göndererek uzun süreli araştırmalar yaptırtmak.10- Ermeni Arşivlerinin tüm dünya bilim adamlarının hizmetine açılması için siyasi ve kültürel çalışmalar yapmak, her platformda bu talepleri dile getirerek, Ermenice bilen uzman araştırmacılar kanalıyla Hınçak ve Taşnak arşivlerini gün yüzüne çıkartılmasına çalışmak.11- Ermeniler, Ermeni mezalimi ve katliamları, Ermeni isyanları gibi konularla ilgili olarak gerek akademisyenler, gerekse konusunda uzman yerel tarihçiler ve araştırmacılar tarafından bulundukları bölgenin tüm ilk, orta ve yüksek öğretim kurumları ile, Askeri kurum ve kışlalarda, konferanslar, seminerler, verdirilmesi, paneller yaptırılması, sergiler açtırılması için ilgili yerel kurum ve kuruluşlara talimatlar göndermek. ** Gönül ister ki, Türkiye’nin başını uzun yıllar ağrıtacak olan bu ulusal meselede daha detaylı bilgiler ve belgeler genç nesillere aktarılsın. Yarının Türkiye’sini omuzlarında taşıyacak olan insanlar doğru bilgilerle bilgilendirilsin. Çünkü benim milletim, benim insanım bu iğrenç iftiraları asla ve asla hak etmiyor. Bunlar bizim ilk anda aklımıza geliveren maddelerdir. Bu konuda gerek Devlet olarak, gerek Üniversiteler olarak, gerek Mülki, Askeri ve İdari kurum ve kuruluşlar ve gerekse halk olarak herkesin yapabileceği pek çok şey vardır. Yeter ki inanarak, isteyerek planlı ve koordineli bir şekilde çalışılsın.Tarihimizin hiç bir döneminde bizim çekineceğimiz, korkacağımız, utanacağımız, yüzümüzü kızartacak en ufak bir leke yoktur. Özellikle Genosit gibi soykırım gibi uygulamalar ne dinimizde, ne milliyetimizde ne kültürümüzde, ne örf ve adetlerimizde ne sanat ve edebiyatımızda asla yeri olmayan davranışlardır. Artık kendimize gelelim ve çamur at izi kalsın diye bizi işlemediğimiz suçlardan dolayı yargılamaya kalkan kendini bilmezlere karşı yıllardır sürdürdüğümüz savunma miskinliğinden kurtulup, Avrupa’nın ikiyüzlü, riyakâr, sahtekâr, sömürgeci ve emperyalist zihniyetine karşı “ilk hedefimiz Avrupa’dır” diyerek kültürel bir saldırıya geçebilelim.İşte o zaman, gerçekler bütün çıplaklığıyla ortaya çıkacak, Batılı devletlerin emperyalist ve sömürgeci yüzü ortaya çıkacak, Türk milletine atmak istedikleri bu kirli çamurun kendi çirkin yüzlerine sıvanmış olduğunu göreceklerdir. Ve işte o zaman, Osmanlı Devleti’nin “tebaa-ı sadıka” sı olan bugünkü T.C. vatandaşı olan Ermeniler de bir asırdan beridir sömürgeci devletler tarafından tutuşturulan ateşlerde bir maşa gibi kullanılıp, ateş söndükten sonra bir kenara fırlatılıp atılmış olduklarını anlamış olacaklardır.----------------------------* Tarihçi-yazar. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri E. Şube müdürü ve paleografya uzmanı ** 1982 yılında başbakanlığa vermiş olduğumuz resmi rapor