Siyah Beyaz Filmlerin Makinisti
KERİM ESKİCİ..
Özel Haber:Yasemin Küçükcicibıyık SİYAH BEYAZ FİLMLERİN MAKİNİSTİ KERİM ESKİCİ Sinema sektörünün gizli kahramanlarıdır onlar… Küçücük odalarda bir yaşam geçirdiler, sessiz ve sakin… Ta ki, film koptuğunda hatırlandılar çoğu zaman… sinema kültürünün en önemli parçasıydı oysa onlar ve “oysa” sözcüğü ne hicranlıdır aslında. Geçmişin hayal perdesinden kopup gelen bir isim Makinist Kerim Eskici… düşle gerçek arasında sinema tadında ki sohbetimizin sunumu, geride kalan Karaman’ın kültür tarihi açısından önemli bir belgesel niteliği taşıyor. Makinist Eskici 50’li yıllardan bahsederken, sinemanın Karaman’la buluşmasının 1940’lı yıllara denk düştüğünü anlıyoruz. Karaman’da sinemanın geçmişi uzun bir hikaye aslında… Bu uzun hikayenin sevimli kahramanlarından makinist Kerim Eskici aşk, ölüm ve mücadele üzerine kurulu filmler için mendillerin hazır olduğu o günleri anlatırken, bazen gülümsedik, bazen hüzünlendik. Sinemanın altın yılları… “Mendiller hazır olurdu…” Makinist Kerim Eskici’ye göre sinemanın Karaman’da altın yıllarını yaşadığı 50’li yıllarda sinema salonlarının dolup taştığı günlerdi, gülümseyerek aklına ilk önce kadınlar matinesi geliyor. “Cumartesi günleri kadınlar matinesi olurdu. Mahallenin sözü sevilip sayılan ablası, mahalledeki bütün genç kızları kadınları toplar, önlerine düşüp sinemaya getirir, sonra geri evlerine bırakırdı. Hiç unutmuyorum Zeki Müren’in “Bahçıvan” filmine 1500 kadın seyirci gelmişti. Sinemanın altın yıllarıydı, ne ağlamışlardı, bir ara filmin sesi duyulmadı…” “Senin annen bir melekti, size baba diyebilir miyim amca, bedenime sahip olabilirsiniz fakat ruhuma asla, nayır ben seni hep sevdim” gibi repliklerde kendisinden bir şeyler bulup yaşayan sinema seyircisi o yıllarda her türlü kötülüğe karşı beyaz perde de savaşmanın mutluluğunu yaşayan bir kuşaktı. Sevdiği kız için kavga eden yiğit adamları ise hiç unutmadı. Güzel ve masum kızlar aslında onlara çok benziyordu. İşte o yüzden sinemayı ve sinemalı günleri çok sevmiştik… Yeşilçamın babacan aktörü gibi bir edası var makinist Kerim amcanın, Karaman sinema tarihini anlatırken bazen gülüp, bazen hüzünlenmesi işte bu yüzden… Sinemayla ne zaman tanıştınız? “ Bizim evimiz sinemaya komşuydu. Yani çocukluğumda sinema hayatımın içindeydi, ama nasıl içinde, kapalı bir kutu işte, içeriyi hep merak ederim. Babam rahmetliye bir gün ben sinemaya gitmek istiyorum dedim. Bağdat Hırsızı diye bir film afişi görmüştüm. Bilet o zaman 10 kuruştu, hiç unutmam, elime resimli bir gazete verdi, karşısına bir ayna koyup gazeteyi hızlıca sallamamı istedi. İşte dedi bu da sinema… Daha sonra Ferit Çelebi’nin kurduğu şehir sinemasında, kışlık yada kapalı sinema diyenlerde oldu, çırak olarak işe başladım. Ustam Tevfik Çelebi’den öğrendim bu mesleği, sonra işimi çok sevdim. Zordu işimiz, çabuk yanan film şeritleri vardı, hatırlayanlar olur, bir keresinde sinema bu yüzden yanmıştı. Ben makinist olarak çalışmaya başladığımda, maaşım 75 liraydı, etin kilosu 1.5 liraydı, ekmek ise 20 kuruştu, ben 20 yaşımdaydım.” “Filmler için bilet bulmak zordu…” Her cümlesinde beni ikna etmeye çalıştığını fark ediyorum aslında… “Filmler için bilet bulmak çok zordu” derken de, uzun uzun kuyrukların olduğunu anlatırken de. Yani sinema Karaman ve Karamanlı için en önemli eğlence merkeziymiş bir zamanlar… şimdi bir zamanlar diye başlayan o cümlenin içinde sinemanın görünmez kahramanı Kerim Amca anlatıyor bize o şahane günlerin hatıralarını… “ Esas oğlan sevdiği kızı kurtarmak için kavga edip, galip gelince salonda bir alkış kopar ve ıslık çalınırdı. Sinemada oynayacak filmleri bizim Mesut at arabasıyla mahalleleri tek tek dolaşarak anons ederdi. Anons dediysem öyle megafonumuz falan yoktu. Bir borusu vardı Mesut’un bir de gür sesi… Film bozulur perde kararırsa seyirci koltuğa vurur makiniiisst diye bağırırdı. Ne günlerdi…” Film şeridi hayatlar ve ayçekirdeği yiyen Karaman seyircisi… Bazen derin dalıyor gözleri, bazen isimleri hatırlamakta güçlük çekiyordu Kerim Eskici… O sırada yaşadıklarını hayatımız film şeridi gibi işte diye yorumluyor, aklına anılarından birisi daha geliyordu. “Sinemanın en önemli keyiflerinden birisi de patlamış mısır yemektir. Türkiye patlamış mısır yerken, biz Karaman’da ayçekirdeği yerdik. Eğer biri yemezse, ya filmi izlemeden sinemadan çıkacaktı, ya da oturup hem ayçekirdeğini yiyip hem de filmini seyredecekti. Yoksa filmden bir şey anlayamazdı ki… bir keresinde film bitip, salonu süpüren arkadaşlar saymış 8 çuval çekirdek kabuğu süpürmüşler.” Yaşadığı zamanları da mekanları da özleyen Eskici, şehir sinemasından sonra, Kore eczanesinin sahibi Naci Özpeynirci’nin açtığı yeni sinemada çalışmaya başlar. Yeni sinemayla birlikte loca konforunun yaşandığı sinema günlerinden bahsederken, 5-6 kişilik aile localarının o yıllarda aileler tarafından büyük rağbet gördüğünü söylüyor. “Bacağın Nimet derlerdi, Rıfat ağbinin hanımı Nimet abla vardı sinemanın müdavimiydi. Aysel Kayserilioğlu, çocuklarını makinist dairesine getirirdi su içirme bahanesiyle, Kahveci Pala, Tuvaletçi kel Ahmet, Kerim Kuru aksiyon filmlerini hiç kaçırmazlardı. Akranlarımız da azaldı…” diyerek yeniden bulutlanıyor gözleri… En sevdiğiniz oyuncalar kimlerdi… “ Ben en çok Ayhan Işık’la, Belgin Doruk’ severdim. Sanki hepsi arkadaşım gibiydi…” 35 yıllık meslek yaşamına sığdırdığı anıları da seyirciyle buluşturduğu filmler gibi biraz siyah beyaz, biraz komik ve hüzünlü…. 35 yıla ne çok hatıra sığdırmış Kerim Eskici… anlatmaya başlamadan önce şen bir kahkaha atıyor. Bak bunu iyi dinle sen diye beni uyarıyor: “Şehre ya bir ya iki gelmiş bir köylü, Karaman’daki akrabasının yanına gelmiş bir gün, akrabası da onu sinemaya getirir. Adam sinemayı ömrü hayatında ilk kez görür. O gün bir kovboy filmi vardı, atlılar koşturdukça adam önce iki büklüm saklanır. Sonra dayanamaz cebindeki tabancayı çıkarıp iki el ateş eder. Sese gürültüye koştuğumuzda sinema perdesi delinmişti. Komiser Sami Bey geldi, neler oldu anlat bakalım deyince; bizim köylü vatandaş “valla komiserim ben onları vurmasaydım, onlar beni vuracaktı” dedi. Komiser Sami Bey çok güldü, tutanak bile tutmadan olay tatlıya bağlandı.” Radyonun bile herkeste olmadığı sinemalı yıllarda sevgi ve saygı vardı cümlesini defalarca kuran Kerim Eskici, torunlarına o günleri anlatırken çok güldüklerini söylüyor. Onların güldüğü şey bizim ömrümüzdü derken eskiye duyduğu özlem her halinden belli oluyordu. Emekli olduktan sonra bir daha sinemaya gitmemiş Kerim amca ama eski dostlarını hiç unutmamış. Her yaz mevsiminde Hıfzı Özmen, Rüştü Tartan, Sıhhiyeci Berber Halis ile buluşup bol bol o günleri yad ettiklerini söylüyor. Sinemanın telefon numarası 1530 Telefon numarası bile aklımda diyerek, 1530 diyor Kerim Eskici… Karaman’da sinema sektörünün gizli kahramanı olan Eskici, herkes tarafından sevilip sayılan ve anlatılacak bir hatırası mutlaka olan Karaman’ın en eski makinistlerinden… Kahveli, fotoğraf albümlü ve sinema tadında bir sohbet bırakırken arkamızda “ …. Film iftiharla sunar” yazardı filimlerin sonunda diyor Kerim amca, biz de Uyanış Gazetesi olarak makinist Kerim Amca’nın sinema hatıralarını iftiharla sunmanın mutluluğunu yaşadık. Beni uğurlarken ağzında o bilindik cümleyle vedalaştı Kerim Eskici “hey gidi günler”…