SENİ SEVİYORUM DİYEBİLMEK
ahmetalitek@gmail.com Duygularımızı gizlemek bir meziyetmiş gibi eğitildik. Bu bizi dostluğun derinliğinden alıkoydu. Sevdiklerimizden kopardı. Hoyratlığımızın, kabalığımızın, nezaketsizliğimizin sebepleri arasında duygularımızın köreltilmesi olabilir. Bizim kuşak dedelerini göremedi. Dedelerimiz, Balkanlar, Yemen, kutsal topraklar (Mekke, Medine, Kudüs), Ortadoğu olarak adlandırılan geniş coğrafyanın her yanında, Azerbaycan, Sarıkamış, Çanakkale ve Milli Mücadele’de şehit düştü. Bulgar ve Ermeni çetelerinin kıyımında can verenler de oldu. Cumhuriyet’in ilk kuşağı babasız büyüdü. Babası olan şanslı çocuk sayısı milyonu bulmazdı. Babasızlık travma yaratır. Keşke o yılların travmalarını birileri inceleyebilse. Babam, yaşına girmeden dedem Çanakkale’de şehit düşmüş. Babam gibi binlerce baba, baba sevgisinden mahrum büyümüş. Yoksulluk ve yoksunluk bellerini bükmüş babalarımızın. İmkansızlarına rağmen, ailelerinin direği olmuşlar. Hayat onlara hiç acımamış. Bu acılarla pişmişler. Kimi bakmış öğrenmiş, kimi dinleyip öğrenmiş. Bizim kuşağın çileli babaları, hep çalışmış. Çocuklarını çok sevmişler, eşlerini, annelerini, yakınlarını ve yoksulları da. Çocuklarını okutmuşlar, meslek sahibi yapmışlar, en önemlisi ülke sevgisini aşılayabilmişler. Bugün her şey teşhir, her şey görüntü. Bu olgu sevgi için de geçerli. Bu açıdan baktığımızda babalarımızın sevgi tezahürü, sevgisini belli etmemek, sevgisini seslendirememek üzere gelişmiş. Bugün 50 yaşını geçen kuşak, baba kucağı görmemiş, öpüp koklanmamıştır. 30-40 yaş aralığındakiler de, gurbetçi baba çocukları ise aynı mahrumiyeti yaşamışlardır. Günümüzde her birimiz çocuklarımıza sevgimizi gösteriyoruz. Yeni kuşağın sevgisini abartılı bulan, marazi bulan bilim insanları var. Bu konu uzmanların ilgi alanında kalsın. Bizler, baba sevgisinin gösterilmediği dönemin çocukları, sevdiklerimize karşı sevgimizi söyleyemeyen insanlar olarak büyüdük. Sevdiği kıza veya sevdiği erkeğe seni seviyorum demekten çekinen ne çok insan, yüreğinin köşesinde sakladığı sevgiyi yıllarca taşımıştır. Duyguları ifade edebilmek, duyguya sahip varlıklara hastır, yani insana. Duygularımızı ifade etmeyi beceremiyoruz. Geçenlerde 45 yıllık bir dostum, telefonla aradı. Onun aramayacağı bir vakitti. Hayrola, dedim. ‘’Özledim, ondan arıyorum. Seni seviyorum, benim için güzel bir dostsun’’, dedi. Biraz konuştuk. Bana söylediği samimi sözleri, bir ortak arkadaşımız için de hissettiğini, ama ona söyleyemediğini anlattı. Çünkü onun, duygularına karşılık vermeye yanaşmayan bir yapıya sahip olduğuna inanıyordu. Ben dostlukların sürdürülmesinden yanayım. Hiç bir dostumuzu kolay kazanmadık. Birbirimizde hakkımız çoktur. Dostla paylaştığımız nice sırlar, özel durumlar olmuştur. Dostlarımıza duygularımızı ifade etmekten çekinmemeliyiz. Yine duygularımızla ilgili bir konuya dikkatinizi çekmek isterim. Beğenmediklerimizi eleştirmekte hızlı ve çok rahatız, çekingenliğimiz olmuyor. Sevdiklerimizi övmeye yanaşmıyoruz, nedense zor geliyor. Bir kitabı, bir şarkıyı, bir eylemi, bir sözü, bir siyasetçiyi, bir meslektaşımızı övmeyi niye beceremiyoruz? Teşekkürü dilimizden eksik etmeyelim. Duygularımızı açıklamaktan kaçınırsak, çocuklarımız da aynı çıkmazda bocalayacaktır. Bilim insanlarının itirazı olur mu bilmem: Övgüden kaçınan, bir başkasının başarısından rahatsızlık duyan, teşekkür etmeyi bilmeyen insanların kibirli ve gururlu sıfatını taşıyan karakterler olduğuna inanıyorum. Kibir, aşağılık hissinin kişide tezahürüdür. Kibir, eziklerin maskesidir. Eziklik sadece yetersizlik değildir. Duyguları da kullanamamaktır. Gururlu diye nitelediğimiz insanlar ise sevgi açlığı çekenlerdir. Bu açlığını gidermenin yolunu kendi kanını emmekle gidermek ister. Başkalarına mesafeli durması, bir insanla yakınlık kurma acziyetindendir. Kibir ve gururun meyvesi çekememezliktir, nefrettir, düşmanlıktır. Yalakalık yapmadan, aşırılığa sapmadan yapılan övgü, öveni ve övüleni mutlu eder. Ezik değilseniz, kibirli değilseniz, gururla şişmemişseniz, teşekkürünüz, övgünüz bol olsun. Herhangi birine sevdiğinizi veya yaptığı işi beğendiğinizi söylemeniz sizden bir şey eksiltmez. Takdir etmeyen, teşekkürü külfet görenlerin servet içindeki cimriden bir farkı var mıdır? Duygularımızın esiri olmayalım ama duygularımızı da esir etmeyelim.