SENEDE BİR GÜN

Yayınlanma: 24.11.2025 09:22 Güncelleme: 24.11.2025 09:22

Öğretmenler günü gelmişken… Öğretmen ne demektir? Öğretmeni, bir bilim dalını, bir sanatı ya da teknik bilgileri öğretmeyi meslek edinmiş, okulda öğrencilere ders veren kimse, diye tanımlar Türkçe sözlük. Bu kutsal mesleğe dışarıdan bakanların gözünde ise üç ay tatili olan, yatarak para kazanan, çocuklarının bakıcısı, her türlü şiddete maruz bırakılan, yalnızlaştırılan, memleketin en ücra köşelerinde unutulup yılda sadece “bir” gün hatırlanan, hatta cami avlusunda yem bekleyen(!) kimselerdir öğretmen. Aslında öğretmen: Bir çocuğa şefkatle dokunan, onu bir fidan olarak yetiştiren, çocukla çocuk olan, topluma örnek bir insan, geleceğe imzasını atan demektir. Öğretmenlik bir meslek değil, bir iz bırakma sanatıdır. Öğretmen olmak, sadece bilgi vermek değil, umut ve güven aşılamak, yol göstermek, ülkenin geleceğini inşa etmek, karanlıklar içinde ışık olmak, mücadele etmek demektir. Öğretmenliğin tanımını yapmaya kelimeler yetmez, yaşadıkça anlamlaşır sözcükler… Bütün bu sıfatları bir kenara bırakıp tarihini kısaca hatırlatmak isterim. İlk “okul “kavramı, ilk “öğretmenlik” mesleği nasıl orta çıktı? Dünya üzerinde ilk okul ve öğretmen kavramı Sümer Uygarlığına dayanır. Çivi yazısının icadıyla Mezopotamya dünyasında kültürel ve sosyal hayatta önemli değişiklikler meydana gelir. Eğitime ailede başlayan Sümerlilerde eğitimin ve okul kavramının temelleri atılır. Tarihte ilk defa organize bir eğitim sistemi geliştirerek topluma önemli katkılarda bulunurlar. Günümüzdeki modern okulların tarihi ise Yunan ve Roma dönemine kadar dayanır. Milattan önce İyonya’da kurulmuş bir düşünce okulu olan “Millet Okulu” dünyanın ilk okulu olarak bilinir. Ünlü filozof Platon tarafından kurulan “Akademia” sistemli bir okulun ilk örneği olarak önem arz etmektedir. Platon’un öğrencilerinden olan Aristotales, dünyanın ilk öğretmeni kabul edilir. Aristo’dan etkilenen Farabi ise İslam dünyasının ilk öğretmenidir. Osmanlı döneminde örgün eğitim kurumlarında öğretmenlik mesleğinin ilk karşılığı, muallimler ve medreselerde görev yapan müderrisler ile karşımıza çıkar. Cumhuriyet Dönemi’ne gelecek olursak, ülkesini her alanda geliştirmek isteyen ve bunun için yoğun bir çaba gösteren Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım 1928’te harf inkılabını gerçekleştirir. Ve 24 Kasım 1928 tarihinde Millet Mekteplerinin açılmasının ardından “Başöğretmen” unvanını alır. Başöğretmenlik unvanının veriliş yıl dönümü olan 24 Kasım ise “Öğretmenler Günü” olarak kutlanır. Atatürk, rutin gezilerinin birinde sınıfa girdiğinde öğretmen kendisine yer vermek ister. Atatürk öğretmene bakıp “Öğretmenlik en üst makamdır.” der, dersi ayakta öğretmenin arkasında dinler. Atatürk öğretmenlik mesleğinin önemini şöyle vurgulamıştır: “Milletleri kurtaran yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden eğitimciden yoksun bir millet, henüz millet adını almak kabiliyetini kazanmamıştır.” Ceyhun Atıf Kansu, o meşhur şiirinde: “Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum. Bütün çiçekleri getirin buraya. Öğrencilerimi getirin buraya, getirin buraya, Kaya diplerinde açmış çiçeklere benzer Bütün köy çocuklarını getirin buraya. Son bir ders vereceğim onlara. Son şarkımı söyleyeceğim, Getirin, getirin... Ve sonra öleceğim.” diyerek öğretmenliğin ömür boyu sürecek bir görev olduğunu hatırlatır. Günümüzde kutlanmaya değer bir öğretmenlik mesleği kalmasa da Atatürk’ün fikirleri ışığında geleceğe yön veren vicdanı hür, irfanı hür öğrenciler yetiştiren öğretmenlerimizin ve adını sayamadığım bütün şehit öğretmenlerimizin günü kutlu olsun…

Devamını Okumak İçin Tıklayınız