SEHER KURUÇAY

Yayınlanma: 08.03.2016 09:37 Güncelleme: 08.03.2016 09:42

KADINLAR GÜNÜ..

SEHER KURUÇAY; “ÜLKELERİN, NÜFUSUN YARISINI OLUŞTURAN KADINLARIN GÜCÜNÜ KULLANMAKSIZIN REFAHA ULAŞABİLMESİ VE KALKINMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR” Kısaca sizi tanıyabilir miyiz? S.K. – Ermenek doğumluyum. Annem ev hanımı, rahmetli babam ilkokul öğretmeni idi. İki ağabeyden sonra evin en küçük ve tek kızıyım. Çocukluğum Ermenek’te geçti. İlk, orta ve lise eğitimimi Ermenek’te tamamladım. Üniversite eğitimime Konya’da devam ettim. Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum.  Çalışma hayatıma 1988 yılında Konya Valiliğinin açmış olduğu sınavı birincilikle kazanarak başladım. Ankara’da 4 ay kadar hizmet içi eğitime katıldım. İl olunca Karaman’da çalışmaya başladım. 1990 yılında Karaman Valiliğinde Özel Kalem Müdürü olarak atandım. 21 yıl Karaman Valiliğinde Özel Kalem Müdürü olarak görev yaptım. 2010 yılında İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcılığı görevine atandım.  Asıl mesleğim öğretmenlik diyebilirim. Üniversitede okurken pedagojik formasyon derslerini de almıştım. Baba mesleği olan öğretmenliği yapmayı arzu etmeme rağmen bu şekilde kısmetmiş.  Ayrıca 2 üniversite daha okudum. (Sosyal Bilimler Bölümü ve Kamu Yönetimi son sınıf) Yıllardır hizmet verdiğim kamu görevinde çalışma prensiplerine bağlı kalarak işimi severek yapıyorum. Evliyim.  Tıp Fakültesi son sınıfta okuyan bir kızım var.  Kaç yıldır bürokraside çalışıyorsunuz? S.K. -Bu demek oluyor ki 27 yıldır kamu hizmeti veriyorum.  Bürokrasinin içindeyim. Bürokraside kadın olmak zor mu? S.K. –Kadının toplumsal rolü, kariyer gelişimini zaman zaman etkiliyor. Kadınların önceliğinin bu toplumsal rol olması bekleniyor. Bu durum kadınlar başarılı olsalar da üst kademelere ulaşmasını zaman zaman zorlaştırıyor.  Ekonomik anlamda çalışma yaşamına tarihsel süreç içerisine erkeklerden daha uzun ve daha zorlu koşullarda giren kadınların, yönetim kademelerinde yer almaları da yine çok daha uzun ve zorlu bir süreci gerektirmiştir. Kadınların her alanda önemli, ancak yeterince bilinmeyen katkıları bulunuyor; çünkü kadınlar da erkekler kadar insan yaşamını daha da iyiye götürme konusunda istekli ve ilgili. Kadınların çalışma hayatında benimsenmesinin ötesinde, yönetim kademelerinde kendilerini göstermeye başlamaları toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasi gelişmelerin sonucudur. Ülkemizde kadının toplumsal alanda ve iş hayatında kendisine yer edinme süreci hızla gelişmekte ve kadın yönetici sayısı hızla artmaktadır. Öncelikle toplumda kadına bakış açısının değişmesi gerekir.  Bunun da kadınların kendilerine daha çok güvenmeleri ve erkeklerin de bu anlayışı desteklemeleriyle mümkün olabileceğini düşünüyorum. Kadın çalışma yaşamı ile aile yaşamını dengelemek zorunda. Kadının ve erkeğin yaşamda aldığı roller vardır. Aile de farklı iş hayatında daha farklı. Yaşamı eşit olarak paylaşmak için yaşama eşit olarak katılmak gerekir. Bu paylaşım önce ailede başlar. Kadın ailede her şeyden önce anne, erkek de babadır.  Her ikisinin de üzerine düşen sorumlulukları vardır. Kadın için, işyerinde mesaiden çıktıktan sonra ikinci mesai de evde başlar. İş-aile yaşamını dengede tutması gerekir. Evle  işi ayırmak lazım. Kısıtlı vakitleri çok daha etkili kullanmalıdır. Standartları biraz esneterek kendisine destek sistemi oluşturması gerekir. İş hayatında ilişkiler muhakkak ki profesyonellik çerçevesinde yürütülmelidir.  Peki sizce kadınlar işinde gücünde daha mı özverili? S.K. –Hem özverili hem de başarılı diyebiliriz. Kadınlarımız yaptıkları işte daha iddialılar. Cinsiyetleri kendi kafalarında engel değil. Kadınların erkeklere göre daha duygusal olduğu söylense de kararlarına bu duygusallık yansımıyor diyebiliriz.  Olumlu bakış açıları kendilerine güvenleri önemli. Kendilerine tek kimlik yaratmıyorlar, birden fazla kimlikleri var. Hem yönetici, hem anne, hem hobileri var, hem sivil toplumda  aktifler. Yani hayatlarının bir tarafı sıkıntıya girdiğinde tutunacak dalları var. İş hayatında çok yorulduklarında hobilerine veriyorlar kendilerini, hobilerden sıkıldıklarında sivil topluma. Profesyonellik ve dürüstlükle tecrübeyi birleştirerek çok daha ileri noktalara gelinebileceğine inanıyorum.  Kadınların iş ortamındaki güvenirlik, şeffaflık, motivasyon katkıları unutulmamalıdır. Bu çerçevede kadın çalışanların desteklemesi çok önemlidir. Karşılaştığınız sorunlar oluyor mu? S.K. –Çalışma hayatını  seviyorum. Belli şeyler tabi ki zamanla oturuyor.  Uzun yıllar çalışma hayatında olmak tecrübeyi de beraberinde getiriyor. Kendine güven ve istikrar başarıda etken.  Çalışan kadının en büyük sorunu zaman sorunu. Bazen mükemmeli yakalamaya çalışırken hayat elimizden bir çok şeyi alıp götürüyor. İş, aile yaşamı arasında denge kurmak için birinden alıp öbürüne koymak gerekmiyor. Bu hayatları kendi aralarına uzlaştırmak gerekiyor. Kadınların hayatlarını oluşturan tüm unsurları kontrol altına alıp ustalıkla yönetmeyi bilmeleri gerekiyor. “İşte iş evde ev” prensibini uygulamaya koymak ve rolleri birbirinden ayırabilmek mükemmeli arayan kadınlara yardımcı olabilecek bir yöntemdir. Asıl önemli olan şikayet edip stresi arttırmak değil, plan yaparak harekete geçmektir. Her şeyi mükemmel olarak yerine getirmenin sınırını yakalamak bazen mümkün olmayabiliyor. Ülkemizde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü deyince neler söylemek istersiniz? (Duygu ve düşünceleriniz) S.K. -Ülkelerin, nüfusun yarısını oluşturan kadınların gücünü kullanmaksızın refaha ulaşabilmesi ve kalkınması mümkün değildir. Cinsler arası eşitlik bir insan hakkıdır. Kadına karşı cinsiyet ayrımcılığı yapmak doğru değildir. Bir eş, bir anne, bir evlat ve bir kadın olarak tarih ve kültürümüzde kadının toplumda seçkin bir yeri vardır.  Aile kurumunun temel taşı, değerlerimizin temsilcisi, taşıyıcısı ve koruyucusu olan kadınlarımız ve annelerimiz daima özverinin, sevginin ve yetiştirdikleri nesillerle zengin medeniyetimizin oluşum kaynağı olmuşlardır. Ayrıca kadın meselesine de insan merkezli yaklaşmak gerekir. Kadın hakları konusu cinsiyet üzerine kurulmuş bir mücadeleye indirgenemez. Çünkü kadın sadece kadın değildir; kadın annedir, kadın eştir; ama her şeyden önce insandır. İnsana hak ettiği değeri vermediğimiz bir yerde zaten kadın hakkından söz edilemez.  İnsan haysiyet ve onurunu gözettiğimizde zaten sorunların büyük kısmı halledilmiş olur.  Kadına yönelik şiddet toplumsal şiddetin önemli bir parçasıdır. Bilhassa kadına yönelik şiddet konusu, üzerinde hassasiyetle durulan bir sorun olmaya devam etmektedir.  Bütün dünyada mücadele edilen bu durumla ülkemizde de mücadele edilmektedir. Son yıllarda ülkemizde toplumsal yaşamın her alanında kadınlarımızın konumlarının güçlendirilmesini, erkeklerle eşit hak ve fırsatlara ulaşmalarını  sağlayacak yasal ve yapısal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Çalışma hayatında  kadınlarımızın  haklarını koruyacak çok önemli düzenlemeler yapılmıştır. Başlatılan kampanyalarla, kız çocuklarımızın eğitimleri konusunda toplumsal hassasiyet oluşturulmuştur.  Eğitimin öncelikli amacı insan yetiştirmektir. Hayata geçirilen projelerle, geleceğin kadınları, anneleri olan kız çocuklarımızın eğitimine önem verilmiş; kadın hakları, aile ve çocuk eğitimi gibi pek çok konuda, gerek Devletimiz gerek sivil toplum kuruluşları ve kadın örgütleri tarafından eğitim çalışmaları yapılmıştır. Kadınlarımızın sorunlarını çözdüğümüzde ve onlara eşit eğitim fırsatları sunduğumuzda onların da katkıları sayesinde ülkemiz maddi ve manevi alanda daha da gelişecektir. Güçlü bir ulus güçlü bir aile temeline bağlıdır.  Bizim medeniyetimizin inşasında en az erkekler kadar kadınlarımızın da rolü ve emeği çok büyüktür. Bir toplumun medeniyet düzeyi, insan haklarının ayrılmaz en önemli parçası olan kadın haklarına verdiği değerle ölçülmektedir. Bizi biz yapma hedefinde yüreklerindeki sevgi ve şefkati hiçbir karşılık beklemeden veren tüm annelerimizin ve kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü sağlık ve mutluluk dileklerimle kutluyorum.                                    

Devamını Okumak İçin Tıklayınız