Şairin Mirası (1)
ahmetalitek@gmail.com Gül bahçesinin goncası, yaralı kuşun kanadı, bestenin güftesi, geceyi ıslatan annenin gözyaşı, denizin dalgası, mevsimlerin hüznü, dostlukların en güzeli, vefa, erdem, nostalji, umutsuz aşklar, unutulmayan sevgililer... İşte bunlar şairin mirasıdır. Sadece yakınlarına değil, duygusal insanların hepsine. Şair ince, hassas, zarif tavırlarıyla, duygulu, içtenlikli ruh haliyle gönül sarayımızı donatır. Şair, kimselerin şefkat göstermediğiöksüz ve yetim kelimelerin süt annesidir. Kimsesiz kelimeleri sevgiyle sahiplenmek, kucaklamak ve onları beslemeklekalmaz. Gerektiğindeyenikelimeler doğururveinsanlığa evlatlık verir. Şair, insanlığın duacısıdır. Herkes için mutluluk talep eder. Yüreklerde merhameti, kalplerde aşkı canlı tutar. Şair bunca çabasına kimseden karşılık beklemez. Şairin çabası çiledir, uykusuzluktur, yalnızlıktır. Şiirin bedeli yüksektir ve hesabı sadece şair öder; bu hesaba kimseleri ortak etmez. Belki, besleyip büyüttüğü kelimelerin güzelliğinin, soyluluğunun fark edilmesini, onlara merhaba denilmesini bekleyebilir. Bu beklenti genel için değildir; kelime dostlarıyla sınırlıdır. Üstelikçoğu şairde beklenti bile yoktur. Emek verdiği kelimeleri özgür bırakır. Onlar her yere dağılır. Şair kelimelerinin güzel yerlerde, güzel insanlarda kök salacağına inanır. Bilir ki dünyada güzel fark edilir. Hiç bir güzel yalnız bırakılmaz. Her şeyin kuralı vardır, bu da dünyanın güzel kuralıdır. Şiir seven, yeni şair ve yeni şiirlerden haberdar olmak isteyen gençlerin sayısı her dönemde çoktur. Her okuyucu kendi şairini ve şiirini bulur. Gençliğimde adını duyduğum her şairin şiirlerine ulaşmaya çabalardım. Hayatımda şiir hep oldu. Hala şiir okurum, hem de sıklıkla. Ama artık her şairin değil, belli isimlerin şiirlerini okuyan tutuculardan biriyim. Yeni şiir kitapları alıyorum ama çok azının sayfalarını açıyorum. Okuyacağım kitapları sıraya koyarım. Bu sırayı kolay kolay ihlal etmem. Bu kitapların arasına bir ay önce bir şiir kitabı girdi. Şairinin, Ankara’da bir ortak arkadaşıma gönderecekken nezaket gösterip bir adet de adıma imzaladığı kitabı, masamdaki yığının arasına koydum. Kitap, diğer hacimli arkadaşlarının arasında kaybolmuştu. Ama gecenin ilerleyen saatlerinde sadece benim işitebileceğim sesle, “Lütfen bana öncelik ver, hayal kırıklığı yaşamazsın.” diye fısıldayıp duruyordu. Bir süredir, geceleri bıkıp usanmadan, bir dostumun önerisiyle tanıştığım Ankaralı sanatçılardan Sedat Anar’ınSantur ile Yunus Emre Yorumları’nı dinliyorum. Santurun tınısı ve Yunus’un kalbe dokunan sözlerinin duygusallığı ile elim, günlerdir bana fısıltıyla yalvaran kitaba gitti. Gelişigüzel açtığım sayfada karşıma çıkan şu dizelerle çarpıldım:İlahi fotoğrafçıSen çok yaşa e miGüzelliğin kaç fotoğrafı var kiİyi ki de çekmişsin o geceyiSiyah beyaz bir dokuz on dördeSığdırmışsın her şeyi. Bir ‘an’ı canlı tutabilmek, bir ‘anı’yı koruyabilmek için neler feda etmeyiz… Bir ömrün bir gününü, dünya kadar boşluk olsa oraya sığdıramayız. Zihnimizin menzilinekainatın sınırları dar gelir. Hayatı yaşamakla onu anlatmak farklıdır. Hayatı anlatanlara sanatçı, sanatçıların pirine ise şair diyoruz. ‘Az söz, çok mana’ şair hüneridir. Elimdeki kitaba gülümseyerek selam verdim. “Hoş geldin geceme, davetsiz konuk!” dedim. Kitabın kapağı,rengi atmış,1960’lardan siyah beyaz bir kare fotoğraf. Çok uzaklardan ama aşina olduğum bir cadde. Fotoğrafın üzerinde, EKMEĞİM SUYUM KARAMAN ŞİİR AHMET MISIRLIOĞLUyazıyor. Sunuşta, Hacı Bayram Veli’ye saygı duruşunda, bir yazı dostu ile karşılaşıyorum: Yusuf Yıldırım. Güzel bir takdim yazısı. Şu cümlesi bile kitabın tanıtımına yeterli gelir:“Özellikle yaşı 60 ve yukarı olan Karamanlılar, bu kitabı elinden düşürmeyecektir… Sanılmasın ki, bu şiirler kuru duyguların eseri...”Bu cümleye ek yapmak isterim:Ekmeğim Suyum Karaman kitabı Karamanlı ve Karaman’a eğitim için gelmiş her gencin şehir rehberidir. Karaman’ın insanını tanımanızın ve bir daha kimselerin göremeyeceğimekanları hayal etmenizin yolu, bu kitabın sayfalarında gezinmektir. Dedeler, babalar! Torunlarınıza, çocuklarınıza en kısa zamanda bu kitabı armağan edin. İfade etmekte zorlandığınız ömrünüzün uzun bölümünü bu kitap sizin yerinize anlatacaktır. Onlar okusun, siz yorumlayın. Gençler! Bu kitabı siz de dedelerinize, babalarınıza hediye edebilirsiniz. Göreceksiniz ki, gözleri mutluluktan ışıldayacak. Belki bir iki damla gözyaşı kitaba damlayacak.”Ahmet Mısırlıoğlu’nun kendi sunuş yazısında ise “İnsan doğduğu şehrin çocuğudur.” cümlesi dikkatimi çekti. Ayrıca ‘Karaman’a Armağan’ üst başlığıyla sayfanın tamamında kullanılan şu dizeleri okuyunca, kitabı elimden bırakamayacağımı anladım:Yarın ölüp gidinceŞiirlerim kalacak hatıraMuhtemel bazıları Burun kıvırsa da bu durumaŞairin bıraktığı bırakacağı Başka ne ola? Bu yazının girişine bu dizeler ilham verdi. Şairler, dünyayı güzel kılan sizlersiniz. Bu mirasınız olmasa dünya çekilir mi? Kim aşkı, kim ahde vefayı, kim bulutları, ağaçları, rüzgarı, yağmuru yazacak, kim vatanı, toprağı anlatacak? İnsanlığa gerçek mirası, değeri sizler dizelerinizle bırakıyorsunuz. Şairin mirası kelimelerin halaya durmuş halidir, kelimelerin balosudur, kelimelerin düğün derneğidir. Ahmet Mısırlıoğlu ile aynı kuşaktanız. Arkadaşlığımız ve tanışıklığımız olmadı. Oysa çocuk yaştan itibaren cadde veya sokakta karşılaşır, sonraki yıllarda da arada bir geldiğim Karaman’da mutlaka tesadüf ederdik. Her gördüğümde yürüyüş şeklinden olmalı, ‘yavaş çekim filmlerdeki karakterlerden biri’ olarak düşünürdüm. Ya da münzevi bir kişilik olduğuna kanaat getirirdim. Şiirleriyle karşılaşınca farkına vardım; dolu bir adam, istese de tez canlı olamaz. Rind meşrep olmasına karşın, gözlemci ve hafızasına kaydettiklerini asla silmeyenlerden.Ekmeğim Suyum Karaman kitabına Sedat Anar’ın sesi eşlik etti. İlerleyen saatlerde, Cihat Aşkın’ın Türk Valsleri ile elimden bırakamadığım kitapla şiir yolculuğumu sürdürdüm. Yolculuğumda çocukluğuma gittim, isimlerini dahi unuttuğum insanları, çoktan yıkılmış mekanları hatırladım. Kitap bir ‘Karaman güzellemesi’ değil. Ama adı geçmese bile her şiirde Karaman var. Karaman’ın taşı, toprağı, suyu, çamuru, sokağı, insanı şiir demeti olmuş. Şiirleri çok beğendim. Günümüzde dönüşüm projesi olarak adlandırılan şehrin yeniden imarına yönelik yıkımlarla, yarım asıröncesinin oyunlarıyla, artık isimlerini hatırlamakta zorlandığımız mekanlarla, bir şehre şehir kimliği kazandıran insanların bir bölümüyle yeniden karşılaştım. Ahmet Mısırlıoğlu’nun kitabı 2018 Mart ayında yayımlanmış. Neredeyse bir yıl sonra, bir tesadüf sonucu elime geçti. Böyle güzel bir kitaptan bana kimse söz etmedi. Şairler mahcup ve suskun insanlardır. Göze batmamaya, yaptığı işi söylememeye ahdetmişlerdir. Tüm emeklerini dizelere verip, kendileri bir kenara çekilmişlerdir.Derviş ruhlu, gönül ehli biri olarak tahayyül ettiğim Ahmet Mısırlıoğlu’nun Ekmeğim Suyum Karaman kitabı ilgisiz kalabileceğiniz kitaplardan değildir. Karaman’ın kurak kültür iklimine bereket getirecekbir bahar yağmuru gibi gördüğüm bu kitaptaki şiirleri ve bu şiirlerde zikredilen kişi ve yer isimlerini bir sonraki yazıda paylaşmak dileğiyle.Emeğinesağlık Ahmet Mısırlıoğlu. Şiirle kalın.Mekanı Cennet Olsun:Karaman Tuhafiyeciler, Attariyeciler, Züccaciyeciler, Hırdavatçılar ve Seyyarları Esnaf Odası Başkanı Mustafa Maya vefat etti. Ankara’ya yolu düştüğünde ziyaretime gelir, İmam Hatip’teki bol dayaklı günleri kendine özgü tebessümüyle anlatırdı. Bir gönül hikayesinin acemi ve yaralı kahramanıydı. Sıra arkadaşı, benim can dostlarımdan Mehmet Özdemir, “Esengül’ün ‘Uzaklarda aramam çünkü sen içimdesin. Taht kurmuşsun kalbime en güzel yerindesin’ şarkısını çok söylerdi mesajını iletti. Sınıf arkadaşlarından Ramazan Ünal ise, vefatını bildirmek için telefonla aradığında, “Mustafa’nın okulu terk ettiği günü hiç unutmam. Malum hocanın dersinde kitaplarını topladı, sıradan kalktı, kapıyı çarpıp çıktı. Gidiş, o gidiş. O sahne hala gözümün önündedir. Çok mertçe ve yiğitçe bir tavırdı” diyerek, rahmet diledi. Mustafa Maya, Mustafa Kaya bir de ismini hatırlayamadığım bir arkadaşımızın adıyla birlikte söylenen bir tekerleme olduğunu, okuldaki dayakçı hocaların bu tekerlemeyi söylediklerini anlatmıştı. En son bir arkadaşımızın cenazesinden dönerken telefonla aramış, sohbet etmiştik. Celal Ermut ve bazı ortak arkadaşlarımızın selamlarını iletmişti. Uzun süredir sağlık sorunları vardı. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. Çok sevdiği ve gurur duyduğu oğlu başta olmak üzere yakınlarının, dostlarının başı sağ olsun.