ŞAİR RUHLU DİMAĞLARA AÇILAN KAPI: DİVAN ŞİİRİ BAHÇESİ

Yayınlanma: 10.04.2017 10:33 Güncelleme: 10.04.2017 11:01

Yasemin Akkuş'un emekleri ve fikirleri ile şekillenen Gencîne-i Saâdet ve Gencîne-i Cemâl

              Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi'nin gizli köşesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencilerinin ders alanı, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Klasik Türk Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanı Yardımcı Doçent Doktor Yasemin Akkuş'un emekleri ve fikirleri ile şekillenen “Gencîne-i Saâdet” ve “Gencîne-i Cemâl".             İkindi vakti, dışarısı güneşli, hafif rüzgar var, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden giriyorum içeri. Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Klasik Türk Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanı Yardımcı Doçent Doktor Yasemin Akkuş merdivenlerde karşılıyor beni. Odasında hasbihal ederken İran'dan gelen gül yapraklarıyla şiir tadında adaçayı hazırlayıp ikram ediyor Yasemin Hocam. Bana ayırdığı zaman zarfında Türkiye'de bir ilki gerçekleştirdiği Divan Şiiri Bahçesi'nden konuşacağız, çiçeklerin ahengine vizörden bakacağız.             Renk cümbüşünün yansıdığı Divan Şiiri Bahçesi'ne giriyoruz. Bizi beyaz, pembe ve mor renkli sünbüller, sarının en güzel tonunda nergizler, mor, beyaz ve kırmızı renkleriyle menekşeler muhteşem kokularıyla karşılıyor bizleri. Bahçenin tamamını gözlemleyebileceğimiz bir bank seçiyoruz kendimize ve sohbetimize başlıyoruz.             M.İ.:Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Klasik Türk Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanı olarak Türkiye’deki üniversitelerde daha önce yapılmamış bir projeye imza attınız. “Divan Şiiri Bahçesi” olarak adlandırdığınız bu çalışma nasıl ortaya çıktı, biraz bahseder misiniz?               Y.A.:Klasik Türk Edebiyatı yahut daha bilindik adıyla Divan Edebiyatı, hayata dair pek çok hususiyeti içerisinde barındıran bir edebiyattır. Bu edebiyatın sesi şiirdir ve şairlerin hayal dünyası ile Klasik şiir geleneğinin kendine has âlemi bir araya gelince ortaya çıkan tam anlamıyla insandır, dindir, tabiattır, kısacası hayattır. Özelikle tabiatı her yönüyle görürüz, bu şiirde. Servi sevgilinin boyuna benzetilirken; nergis gözlerine; gül yanağına, dudağına; sünbül saçlarına vb. teşbih edilir. Ve bunları öğrenciye anlatırken gözlerinin önünde canlandırmasını isterim. Tabii, her biri birer portre misali olan mısraları canlandırabilmesi için tabiatı tanıması ve tabiatla hem-hal olması gerekir. Pek çok öğrenci laleyi bilir ya da duymuştur; fakat şair gözüyle ve şiir cihetinden bakmadığı için lalenin içindeki siyahlığın, aşığın aşk ateşi ile yanmış olan gönlü arasındaki ilişkiyi kuramaz. Anlatsak da tam manasıyla idrak edemez. İşte Divan Şiiri Bahçesi böylece ortaya çıktı. Derslerde şiirleri açıklarken bazı hususların tam anlaşılamadığını fark ettiğimde, kendi kendime dedim ki; “Bir bahçe yapsak, içerisine Divan şiirinde geçen çiçekleri ve ağaçları diksek, orası bizim şiir laboratuarımız olsa, derslerde öğrencilerle bahçeye insek, görsel malzeme ile şiiri anlamaya çalışsak, sünbülün kıvrım kıvrım şekli ve güzel kokusu ile sevgilinin saçlarını hatırlasak…”              M.İ.: Güzel bir fikir gerçekten. İnsan heyecanlanıyor. Tabii bir de bu fikri hayata geçirme aşaması olmalı. Bu süreç nasıl gerçekleşti?               Y.A.: Teşekkür ederim, benim için de heyecan vericiydi. Evet, Divan şiiri bahçesini hayata geçirmek çok da kolay olmadı. Zahmetli ve uzun bir süreç belirdi önümde ister istemez. Tabii ilk iş, bu fikri çevremle paylaşmak oldu. Özellikle Türkiye’deki pek çok üniversitede görev yapan Klasik edebiyat sahasının hocaları şiir bahçesi fikrini çok beğendiler ve destek verdiler. Böylece kolları sıvadım ve üniversitemizin eski rektörü Prof. Dr. Sabri Gökmen Hoca ile konuştum. Kendileri düşünceme değer verip onayladıkları için teşekkürlerimi tekrar sunmak isterim. Bahçenin yerini belirleme sürecinde ve sonraki aşamalarda ise fakültemizin eski dekanı Prof. Dr. Münir Oktay Hoca’nın çok yardımlarını gördüm. Desteklerini benden esirgemedikleri için kendilerine minnettarım. Ve dekan yardımcımız Doç. Dr. Mehmet Mercan Hoca da bahçenin oluşması esnasında manevi ve samimâne desteklerini her zaman hissettirdiler. Kendilerine teşekkür borçluyum.                 M.İ. :Divan şiiri bahçesinin yeri ders işlemek için ve çiçekler için çok uygun, gördüğüm kadarıyla. Sınıfların bahçeye bakıyor oluşu ve bahçenin fakülte içinde oluşu öğrenciler ve sizin için biçilmiş kaftan, değil mi?              Y.A. Evet, çok haklısınız. Edebiyat fakültesinin orta kısımlarında iki tane üzeri açık etrafı kapalı alan vardı. O iki alanı da bahçe yapmak için kullandık. Yapı işlerindeki arkadaşların yardımıyla bahçenin şeklini verdik. Ankara’da ikamet eden bahçıvan Nihat Karabulut, listedeki çiçek ve ağaçlar ile buraya geldi. 2015’in Kasım ayında bahçeyi oluşturduk. 1200 adet lale soğanı, 600 adet sünbül soğanı, 600 adet nergis soğanı, 1000 adet menekşe, 85 adet gül, 60 adet kasımpatı, 2 adet yasemin, 400 adet üzüm sünbülü, 34 adet lavanta, hanımeli, çardak gülü; servi, erguvan, çınar, söğüt, iğde ağaçları ile bahçe meydana geliverdi.             M.İ.: Bozkırda böyle hassas çiçeklerden oluşan bir bahçe yapmak cesaret ister doğrusu. Sonuç alamamaktan korkmadınız mı?             Y.A.: Ne yalan söyleyeyim, çekindim biraz. Özellikle geceleri sıfırın altında soğukların sık sık yaşandığı Karaman’da bu çiçeklerden verim alabilir miyim, diye düşündüm tabii. Fakat bizim şöyle bir avantajımız vardı, her iki bahçenin de etrafı bina olduğu için bir nevi sera etkisi yaptı. Ve beklenenin aksine çiçekler ve ağaçlar için çok uygun bir ortam oluştu.              M.İ.:Bahçede ilk dersi ne zaman yaptınız? Öğrencilerinizin tepkisi nasıldı? Ders işlerken öğrencileriniz ve sizin için oturacak yer var mı? Anlatır mısınız?              Y.A.: 2016 yılının baharında laleler, sünbüller, çiğdemler, nergisler ve diğer çiçekler ile ağaçlar ortaya çıkmaya başladı ve harika bir görüntü oluştu. Siz de bilirsiniz öğrenciler, sınıfın dışında olmayı severler. Divan Şiiri Bahçesi onlar için farklı bir ortamda ders işleme imkânı sağladı. Hepsi ellerinde telefonları ile bol bol fotoğraf çektiler. Zamane gençliği bilirsiniz. Açık havada ders işlemek, şiir okumak, sohbet etmek kapalı sınıf ortamından sonra öğrencilere çok iyi geldi ve hoşlarına gitti. Kimin gitmez ki… Divan şiiri bahçesini tamamlayacağını düşündüğüm diğer bir proje de bahçenin duvarlarına şiirler asmaktı. İçerisinde gül, lale, servi, nergis vb. geçen beyitlerin yazıldığı tabloları hazırlama işinde değerli sanatkar dostum Osman Gözel’den yardım aldım. Sağ olsun marifetli elleri ile tam da arzu ettiğim gibi tablolar hazırladı. Bunları bahçenin duvarlarına astık. İki tane bahçemiz var, birinin adı “Gencîne-i Saâdet” diğerinin adı “Gencîne-i Cemâl”. Biri mutluluk hazinesi, diğeri tüm güzelliklerin menbaı Cemal olan Allah’ın hazinesi… Bahçenin etrafına banklar koyduk ve açık hava sınıfı yani Divan Şiiri Bahçesi meydana geldi. Öğrenciler bu banklara oturuyor, ders işlerken. Bazen yere de oturuyoruz, yeşilliklerin ve çiçeklerin arasında oturduğun yerin ne önemi var ki… Mesela; geçen akşam ikinci öğretimlerle akşam dersimiz vardı. Öğrencilerle birlikte bahçeye mumlar dizip yaktık, etrafına oturup şiirler okuduk. Hayat kargaşasının içinde gençlerin hatta hepimizin sığındığı manevi atmosferler olmalı. Bana sorarsanız şiir ve edebiyat da bunlardan biri. Hayal kurmayan, hayal kurmasını bilmeyen nesiller tesirli olamaz, ne hayata ne de kendine… Bu sebeple Divan Şiiri Bahçesi sakinlerine ‘hayalperest’ diyorum, ben. Bizler birer hayalperestiz ve güzel hayalleri olanlara açtık kapımızı, ebede dek. Sevda yüklü gözler, imanlı göğüsler, riyadan arınmış yürekler arıyoruz; bugün için ve gelecek için.                     M.İ.: Divan Şiiri Bahçesini bir sınıf olarak nitelendirdiniz. Böyle bir sınıfı Türkiye'deki tüm edebiyat fakültelerinde görmek bizi onurlandırır. Bu alanda başka üniversitelerle etkileşiminiz oldu mu? Divan Şiiri Bahçesi oluşturmak için tarafınıza yardım talebi geldi mi?             Y.A.: Haklısınız, bu girişimin pek çok yere yayılması Karaman ve üniversitemiz adına çok onur verici olur. Ben de arzu ediyorum, bunu. Mesela, geçenlerde Urfa’dan bir arkadaş aradı ve orada Divan şiiri bahçesi oluşturmak istediklerini söyleyip yardım istedi. Yine Eskişehir’den bir hoca; biz de burada bir bahçe yapsak ne güzel olur, dedi. Bitlis Eren Üniversitesi’nden bir meslektaşım, Divan Şiiri Bahçesi oluşturma arzusunda ve bu konuda benden yardım istedi. Bunlar gibi örnekler var tabii. Divan şiiri bahçesi çalışmasını henüz tüm Türkiye’ye duyurma şansımız olmadı. Ben elimden geldiğince sosyal medya vasıtası ile duyurmaya çalıştım. İlerleyen günlerde etkisinin artacağını düşünüyorum. Ve bana sorarsanız bu proje sadece üniversitelerde değil ilköğretimlerde de gündeme gelmeli. Divan şiiri bahanesi ile tabiat, hayatımızda ne kadar yer edinirse o kadar iyi olur. Hele hele gençlerin bu bilinçle yani şiir ve tabiat bilinci ile yetişmesi çok önemli ve bir o kadar da derin bir mevzu.             M.İ: Divan Şiiri Bahçesi'nin genç şairlerimize ilham kaynağı olmasını temenni ederim. Öğrencileriniz arasında şiir yazan var mı? Divan Şiiri'ne yeni neferler yetişiyor mu? Bu konuda çalışmalarınız var mı? Örneğin; üniversite çapında belli konularda şiir yarışmaları düzenlemek gibi.             Y.A.: Günümüz öğrencilerinin pek çoğu maalesef şiir yazmayı bırakın okumuyorlar. Şiir yazabilmek için okumak gerekir. Eski yeni ayırt etmeden söylüyorum bunu. Birçok olumsuz etken sebebiyle okumak rafa kalkmış gibi görünüyor. Şiir, duvar yazılarına indirgenmiş vaziyette. Lakin umutsuz değilim; Divan Şiiri Bahçesi umudumun göstergesidir. Bol bol şiir ezberletiyorum ve şiirin hayatı nasıl da güzelleştirebileceğini kanıtlamaya çalışıyorum her lahza. Ve yüreklendiriyorum, elimden geldiğince. İnşallah, şiir ve edebiyat zevkini tabiatla ve insanla bütünleyip aktarabilirsek gençlere, gelecek neslin yüzleri güldüreceğine inanıyorum.             M.İ.: Divan Şiiri Bahçesi özgün bir çalışma, sizi tebrik ediyorum. Bu çalışmanız Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi tanıtımında etkin bir rol üstlendi mi? Bu konuda çalışmalar oldu mu?              Y.A.: Teşekkür ederim. Divan Şiiri Bahçesi’nin üniversitenin tanıtımında etkili olduğunu düşünüyorum, lakin çok daha etkin olabilirdi. Geçen sene 4 Nisanda Divan Şiir Bahçesi’ni ilim camiasına tanıtmak ve öğrencilere konunun önemini kavratmak adına “Klasik Türk Şiirinde Çiçek” konulu panel düzenledim. Konuşmacı olarak İstanbul’dan Prof. Dr. Ahmet Atilla Şentürk, Prof. Dr. Muhammed Nur Doğan ve Prof. Dr. Sebahat Deniz’i davet ettik. Faydalı bir panel oldu. Hocalar bahçeyi çok beğendiler ve tebrik ettiler. Nasip olursa bu sene de 24 Nisanda “Klasik Türk Şiirinde Lale” başlığıyla bir panel gerçekleştireceğim. Konuşmacı olarak Ankara’dan Prof. Dr. Mustafa İsen, Muğla Üniversitesi’nden Prof. Dr. Namık Açıkgöz, Osmangazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Kartal hocaları davet ettim. Gayet tesirli ve faydalı bir panel olacağına şüphem yok. Şiire, tabiata ve her ikisine ilgi duyan herkesi, tüm Karaman halkını sizin nezdinizde panele davet ediyorum. Ve bu güzel röportaj için, ilginiz için şükranlarımı sunuyorum. Değerli vaktini bana ayırdığı için, tatlı diliyle, güler yüzüyle, hoş sohbetiyle bana eşlik ettiği için Yasemin Hocama müteşekkirim. Öğrencilerinin çok şanslı olduğunu düşüyor ve böyle bir bahçede ders dinleme fırsatı buldukları için kıskanmadan edemiyorum. Yasemin Hocam kapıya kadar uğurluyor beni. Güneş ufuk çizgisine yaklaşmış. Muhteşem bir günü noktalarken ayrılıyorum Karamanoğlu Mehmetbey Üniversite'sinden. Röportaj: Mehmet İSSİ

Devamını Okumak İçin Tıklayınız