ÖZEL TV KANALLARI GÖREVLİ Mİ?
Toplum lime lime dökülüyor. Hangi tarafa baksanız görüntü bozuk Hangi mekâna girseniz kokular kötü. Garip bir insan tipolojisi oluştu. Evin içinde bile giymeye ar edeceğimiz sözde giysilerle sokakta boy göstermeyi normalleştiriyorlar ve güya özgürlüklerini kullanıyorlar. Uyuşturucu kullanan, dağıtımına destek olan, işret partileri düzenleyen, hayasızlığı yaşam biçimi sayan kişi önüne Kuran ve tesbih koyuyor ve öylece görüntü veriyor. İnançlı ve temiz insan olduğunun kanıtı. Bu tutum her türlü kepazeliği meşrulaştırmak için uzun süredir prim yapıyor ya. Cıbıldak kızımız niye bundan faydalanmasın ki? Özel kanalların hepsi dizi dedikleri ücubelerinde, milyonların evlerinin has köşelerine taşıdıkları işret ve toplum ahlâkı dışındaki ilişkilerin sunumunda bir birleri ile yarışıyorlar. Bireysel yaşam biçimleri ile ilgili değilim. İnsanlar kendi yaşam biçimlerini tercihlerine göre sürdürebilirler ve devlet de dahil kimse buna karışamaz. Ama her şeyde olduğu gibi bu alanda da makule yakın olmak toplumun ruhsal sağlığı açısından gereklidir. Ekonomik bunalım toplumları ahlâk bunalımına sürükler. Ancak sadece bu pencereden bakarak hüküm kurmak, ahlâksızlığa teslim olmak demektir. Televizyon kanallarının görevi bu bunalımı körükleyerek ahlâki bir kaos oluşturmak değildir. Yüzümüz kızararak izlediğimiz dizilerin bir süre sonra hane halkına normal gelmeye başlamasının bizi nerelere sürüklediğini düşünebiliyor musunuz? TRT ise bir başka âlem. Bu furyadan uzak duruyor gibi görünse de yaptığı diziler kaba siyasi propagandadan ibaret. Televizyonlarımızın hali ahvalini uzaydan getirdiğimiz bir müfettişe denetlettirsek, raporun sonu şu cümle ile biter galiba. “İçinizdeki düşmanı bulun ve yok edin.” RTÜK gazeteci kovalasın. Nereye kadar bunlara gözlerini kapatacak bakalım. Sanki RTÜK ve özel kanallar bu değirmene su taşımakla görevliler. Başka türlü düşünmeye olanak yok. Patır patır adam öldürmeyi, çalmayı, uğrulamayı, eşkıyalığı, çeteleşmeyi, şiddeti, trafik terörünü, ahlâksız ilişkileri, çıplaklığı meşrulaştıran; bilimden, sanattan, edebiyattan, insan haklarından, politik ve demokratik özgürlüklerden köşe bucak kaçan bir yayın politikasının toplumu götüreceği yer Gayya Kuyusudur. Bu tür yazıların yumuşak karnı, kişilerin işine gelen kadarının okunmasıdır. O yüzden de eleştiri alacaktır. Ama esasından koparmadan okunması dileğimdir. Konu TV kanalları ile sınırlı tutulmuştur. Özellikle devlet kurumlarının da dahil olduğu o kadar geniş bir alanda ahlâk bunalımı yaşanıyor ki ruh sağlığımızın ayakta kalması mucizedir.