Osman Nuri Koçak’ın “Zamanın Nefesi” Kitabına Prof. Dr. Hacı Kurt’tan Muhteşem Analiz!

Yayınlanma: 23.09.2025 12:00 Güncelleme: 23.09.2025 12:01

* Bu kitabın türünü söylemek kolay değil; gerekli de değil. Anı, tarih, roman, deneme vb birçok türün kesişim noktasında; çeşitli türlerin özelliklerini kendinde toplayan ve bu yüzden de hepsinin tadını alabildiğiniz bir eser. * Bu kitabı okurken, Anadolu bozkırının evladı, yurtsever bir öğretmenin, çocukluğundan başlayarak mücadele ruhunu hiç kaybetmeyen bir insanın hayatını görürsünüz.

Karaman’ın tanınmış ve herkesim tarafından sayılan ve sevilen siması, Gazetemiz Yazarı Osman Nuri Koçak’ın 2017 yılında yayınlanan ‘Zamanın Nefesi” kitabı ile ilgili Mersin Üniversitesi, İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, Kentleşme Ve Çevre Sorunları Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Hacı Kurt tarafından muhteşem bir analiz yapıldı. Prof. Dr. Hacı Kurt; “Bu kitabın türünü söylemek kolay değil; gerekli de değil. Anı, tarih, roman, deneme vb birçok türün kesişim noktasında; çeşitli türlerin özelliklerini kendinde toplayan ve bu yüzden de hepsinin tadını alabildiğiniz bir eser. Bu kitabı okurken, Anadolu bozkırının evladı, yurtsever bir öğretmenin, çocukluğundan başlayarak mücadele ruhunu hiç kaybetmeyen bir insanın hayatını görürsünüz” diyerek kitap ile ilgili yaptığı analiz büyük beğeni topladı. İşte Prof. Dr. Hacı Kurt’un o muhteşem analizi; “OSMAN NURİ KOÇAK VE “ZAMANIN NEFESİ”  “2025 Mayıs sonunda Karaman Kitap Günleri fuarını ziyaret ettim. Karamanlı bazı yazar ve şairlerimizle tanıştım, sohbet ettim, aldığım veya hediye ettikleri kitaplarını imzalattım. Bazılarını okudum, ileride okumayı planlayarak diğerlerine göz attım. Her yazar ve şairin birer kitabını öncelikle okuyup üzerine bir şeyler yazarak zaman zaman paylaşmayı düşündüm. Çok değerli büyüğümüz, ağabeyimiz Osman Nuri Koçak Hocamızın kitabı “Zamanın Nefesi” ilk ele aldığım ve epey bir zamandır en çok zevk alarak, beğeniyle ve çok şey öğrenerek okuduğum bir kitap. Bu kitabın türünü söylemek kolay değil; gerekli de değil. Anı, tarih, roman, deneme vb birçok türün kesişim noktasında; çeşitli türlerin özelliklerini kendinde toplayan ve bu yüzden de hepsinin tadını alabildiğiniz bir eser. Karaman’da artık kamusallık kazanmış adıyla “Hoca”nın olağanüstü entelektüel birikimi ve aynı şekilde olağanüstü zor, sıra dışı çeşitlilik barındıran mücadelelerle dolu zengin bir hayat tecrübesi bu kitaba ruh ve vücut vermiş. Kitabın ilk bölümlerinde bir roman parçası gibi okuduğunuz çocukluk dönemi 1950’li ve altmışlı yılların Karaman’ını ve bu topraklardaki insanların, çocukların, özellikle kırsal alanlarda, durumu nispeten iyi olanların bile hayatının ne kadar zor olduğunu görürsünüz, okurken gözleriniz buğulanır. Sonraki bölümlerde dönemin toplumsal, siyasal ve iktisadi çalkantıları içinde, zor şartlarda, idealist bir öğretmenin sıra dışı mücadelesinin hikâyesi sizi bekler. Son elli yılda Karaman’ın siyasal hayatı, aktörleri ve çatışmaları bir tiyatro gibi okuyucunun zihninde canlandırılır; fakat bu hikâye aslında sadece Karaman’ın değil bütün Türkiye’nin hikâyesidir. Bütün kitabı okurken anlatılan çoğu olaylar sizi bir romanın, bir filmin olay örgüsü gibi heyecanlandırır, sonunu merak edersiniz ve dileklerde bulunursunuz. Karadağ eteklerinden iki atın çektiği bir römorkla iki çocuk ve bir ananın bilmedikleri Karaman merkeze eğitim, yani çocukların istikbali için yaptıkları zorlu yolculuğun kazasız belasız bitmesi için dua edersiniz. Devletin el koyduğu kum ocağı, son umudu ve ekmek teknesi, ailesi için hayat mücadelesi veren “Hoca”nın elinde kalsın ve kalacak mı diye merakla, hızla sayfaları okursunuz. Bir mahkemenin iyi sonuçlanması için dilekte bulunursunuz vb, vb… Bütün bunlar bazen olur bazen olmaz. Bütün kitapta dikkati çeken en önemli özelliklerden biri, en yakın arkadaşları da dahil kişiler ve olaylarla ilgili büyük bir cesaretle, fakat uygun üslup ve adapla yapılan eleştirilerdir. Bundan daha da önemlisi, yazarın aynı cesaretle özeleştiri yapmasıdır. İnsanların çoğunun eleştiri, hatta karalama yaptığı, fakat özeleştiriden kaçındığı bir toplumda, iğneyi başkasına batırırken çuvaldızı kendine batırmaktan hiç çekinmemek ne kadar değerli ve büyük bir erdem… Kitabın tek kusuru; basım aşamasında, program farklılığından kaynaklanmış ve dikkatten kaçmış bir dizi tapaj hatasının bulunmasıdır. Bunların da sonraki baskıda düzeltilmesi çok iyi olacaktır; fakat bu hatalar mevcut haliyle de kitabın okunmasını, anlaşılmasını zorlaştıran bir durum değildir; dolayısıyla kitabı almak, okumak isteyenlerin sonraki baskıyı beklemelerini hiç önermem. Bu kitabı okurken, Anadolu bozkırının evladı, yurtsever bir öğretmenin, çocukluğundan başlayarak mücadele ruhunu hiç kaybetmeyen bir insanın hayatını görürsünüz. Bu kitabı okurken, 12 Eylül öncesi Türkiye’nin yaşadığı travmayı, 12 Eylül sonrası çekilen acıları, 21. Yüzyılın ilk çeyreğini tamamlamaya yaklaştığımız bugünlerde bütün çıplaklığıyla şahit olduğumuz olumsuzlukların ve felaketlerin tohumlarının o günlerde nasıl atıldığını görürsünüz. Bütün bu süreci bizzat yaşayan, bedel ödeyen, ülkenin acılarını kendi ruhunda hisseden bir insan görürsünüz. Bu kitabı okurken, Karaman topraklarında yetişmiş bir elmadan kesip aldığınız, ısırdığınız bir dilimde bütün elmayı tattığınız gibi, sadece Karaman’ı değil bütün Türkiye’yi görürsünüz.   Osman Nuri Hoca, Karaman belediye başkanlığına ve milletvekilliğine geçmişte adaylıkları olmuş bir insan. Kitabı okurken hep düşündüm; böylesine değerli ve donanımlı bir insan bu görevlere seçilmiş olsaydı gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, gerek Karaman’a ne büyük katkılar sunardı diye ve bu şansa sahip olmadığı için üzüldüm. Diğer yandan, büyük olasılıkla bu tür görev ve makamlar, kendisine bu kitapları ve yüzlerce diğer gazete yazılarını yazmak için zaman bırakmazdı; Karaman ve biz belki çok daha değerli ve kalıcı olan bu eserlerin önemli bir kısmından mahrum kalırdık diye düşünmekten ve teselli bulmaktan da kendimi alamadım.”        

Devamını Okumak İçin Tıklayınız