Niyet ettim iyi insan olmaya…
Geçtiğimiz son haftalarda gerek yazılı basında gerekse de görsel basında yayınlanan haberlerde bir olgu, toplumsal bir davranış problemi gündemde idi. Aslında her bir olay birbirinden çok farklı gibi görünüyordu fakat dikkatle bakıldığında birbirinin tıpa tıp aynısıydı.Bu haberlerden bazılarını paylaşacak olursam; Mesela bir haberde bir evladın annesine uyguladığı işkenceden sonra onun boğazını kestiği, başka bir haberde adamın eşini tanınmaz hale gelene kadar dövüp sokağa attığıve kadının şu anda yaşam savaş verdiği, yine bir haberde uzun bir ameliyat sonrasında hasta yakınlarına iyi haberi vermek isteyen doktorun yakınlar tarafından uzun süre bekletilmeleri gerekçesiyle darp edildiği… gibi gibi niceleri yazılıyor, gösteriliyor ve yayınlanıyordu. Aaaa! Az kalsın unutuyordum… Bir haberde de bacaklarını keserek yolda acı içinde kıvranan köpeğin videosu ile sosyal medya fenomeni olmaya çalışanlar vardı.Bu haberlere baktığımız zaman bütün bu hikayeler birbirinden ne kadar da bağımsız, alakasız ve farklı görünüyor. Öyle değil mi? Ama perdeyi aralayıp işin iç yüzüne baktığımızda beliren ortak payda çok manidar…ŞİDDET!Kiminde insanın insana, kiminde insanın bir nesneye, kiminde de insanın bir hayvana uyguladığı şiddette; aynı duygu öfke, aynı davranış saldırganlık ve aynı durum şiddet boy gösteriyor maalesef.Şiddet olgusunun terimsel anlamına bakacak olursak; en genel anlamıyla bu problem davranış, bireyin etrafındaki canlı-cansız tüm varlıklara karşı bile isteye göstermiş olduğu yoğun ve aşırı saldırganlık halidir diyebiliriz. Şiddet kelimesi ile genellikle ilk akla gelen fiziksel zorbalık, dayak ve kavga durumları gelmektedir. Fakat fiziksel yönünün yanında sözel ifadelerle, küfür, hakaret ve aşağılayıcı sözlerle yada son zamanlarda sıkça dile getirilen mobbing uygulaması ile de psikolojik şiddet durumu söz konusudur. Bunların yanında yine bir başka şiddet türüde cinsel şiddettir.Son yıllarda sosyal bilim insanları tarafından şiddetin toplumsal boyutunu incelemek için birçok araştırma yapıldığı görülmektedir. Bu çalışmaların genellikle şiddet davranışının bir topluma ait davranış modeli mi olduğu, yoksa hemen her toplumda görülebilecek bir davranışsal bozukluk mu olduğu ya da şiddet davranışının tarihsel süreçte nasıl bir ivme izlediği ile ilgilidir. Öncelikle şunu söylemek isterim ki; şiddet bir topluma ait genetik olarak sürdürülen bir davranış problemi değildir. Yapılan araştırma bulguları genellikle bu yöndedir. Hemen her toplumda ya da kabilede şiddete rastlanmaktadır.Peki şiddetin tarihsel ivme süreci nasıl olmuştur? Günümüzdeki şiddet içerikli durum ve davranışlar geçmişe oranla bir artış mı göstermektedir? Bu sorunun cevabı aslında hem ‘EVET’ hem ‘HAYIR’EVET! Gerçekten dünyadaki toplumsal şiddet olaylarında bir artış söz konusu. Buna göre insanlar birbirlerine yada içinde yaşadığı toplumdaki diğer varlıklara karşı kimi zaman psikolojik, kim zaman ise fiziksel ya da cinsel içerikli şiddet uygulamaktadır.HAYIR! Günümüzde insanlar çevrelerindeki şiddet olaylarına karşı duyarsız bir tavır takınıp, tepki vermeyerek ve müdahale etmeyerek dahil olmamaktadır. Yaşanan o şiddet durumundan kendisi etkilenmediği için o durumun, toplum içinde kaybolup gittiğini düşünmektedir.Aslında görünürde birbirine zıt olarak verilen bu cevapların birbiri için neden ve sonuç olduğunu görmemek elde değil!...Toplumumuzda hatta dünya insanlığında bu derece yer edinen ve gün geçtikçe amansız boyutlara ulaşan bu davranış problemi için neler yapabiliriz…Öncelikle bu konuda medyanın şiddet haberlerini lanse etme şekli çok kritik. ‘Şu nedenle, şu kişi, şöyle bir şiddete maruz kaldı’ ifadesi ister istemez zihinlerde şiddeti mubah hale getiriyor adeta hayatımızda normalleştiriyor. Şiddeti bir nedene veya gerekçeye bağlamak bizleri duyarsızlaşıyor ve durumu kanıksıyoruz… Bu konuda medyanın çok hassas ve profesyonel olması gerekiyor. Yine şiddet içerikli davranışlara karşı toplum olarak tek yürek olup aynı duyarlılığa sahip olmamız çok önemli. ‘Şiddet hiçbir şekilde kabul edilemez ve bu konuda sıfır tolerans’ bilincine sahip bir toplum ve insanlık olmamız atılacak adımların başlangıcı ve en büyüğü olacaktır. Son olarak şunu söylemek istiyorum: Şiddet doğuştan getirdiğimiz bir özelliğimiz değil, sonradan kazandığımız bir davranış biçimimizdir. Tıpkı olumlu birçok davranış gibi… İnsan annesinden, babasından ya da içinde yaşadığı toplumdan bu davranışı edindiği için, hepimiz kendimizi potansiyel bir şiddet öğreticisi olarak algılayıp davranışlarımız konusunda öz farkındalık geliştirmeliyiz ve iyi bir birey olma yolunda ilerlemeliyiz.Şunu unutmayalım… İyilik göre göre, yaşaya yaşaya, içe çeke çeke öğrenilir, yaygınlaşır ve kötüyü yok eder, güzelleştirir. Tüm toplum içinde bir iyi insan bütünü iyileştirebilir… Neden o iyi insan biz olmayalım ki… Bence hepimiz şimdi bir niyet alalım…‘Niyet Ettim İyi İnsan Olmaya’, İyilikle kalın…Yurdagül KÜÇÜKBASMACI YANAR Uzman Psikolojik Danışman