NEDEN KORKUYORUZ?

Yayınlanma: 14.09.2024 14:51 Güncelleme: 14.09.2024 14:51

Biz, alenen ve resmen Amerika’dan korkuyoruz. Belki korkmayanlar da vardır. Korkmayanlara soruyorum, “Niçin Filistin’e yardım edemiyoruz?” diye sorduğum her insan, “İşgalci terörist Siyonistleri, Amerika’nın savaş gemileriyle savaş uçakları koruyor” cevabını alıyorum. Rabbimiz bizi uyarıyor: “Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer mümin iseniz mutlaka en üstün sizsiniz” (Al-i İmran süresi ayet 139) Üstünlüğümü, ırkımıza, rengimize, ülkemize bağlamamış imanımıza bağlamış. Rabbimiz buyurur: “Rabbimiz Allah" dedikten sonra dosdoğru olanların üzerine melekler iner ve: "Korkmayın, üzülmeyin ve size va’dolunan cennetle sevinin" (derler).” (Fussılet süresi ayet 41/30 Bizden iki şey isteniyor: Birincisi, “Rabbimiz Allah” demek. “Bunu diyoruz” demeyin. Firavun, devletin ve halkın seçkinlerini topladığında tek şey söyledi: “Sizin en yüce Rabbiniz benim” dedi. Yani, “Siz, Musa’nın Allah’ının kurallarına göre değil benim kurallarıma göre hareket edeceksiniz. Kanun koyucu benim” diyordu. Rabbimiz de bu ayetinde, “Rabbimiz Allah” diyen ve O’nun çizdiği yolda O’nun kurallarına göre dosdoğru hareket edenler için korku ve hüzün yoktur” diyor. İkincisi de Rabbin gösterdiği yolda yürümek. Bu dünyada ve ahirette kimlerin korkmayacağını Rabbimiz şöyle ifade ediyor: “İyi bilin ki, Allah'ın velilerine korku yoktur. Onlar üzülmezler de. Onlar iman ettiler ve korundular. Dünya hayatında da, âhirette de onlara müjde vardır. Allah'ın kelimeleri değişmez. İşte büyük kurtuluş budur.” (Yunus süresi ayet 10/62-64) Allah’ın velileri yani evliyasının iki özelliğini bildirmiş: Birincisi iman. Ama “dünyada yaşayanların çoğunluğu iman ediyor, Yahudi’si, Hıristiyan’ı, Budist’i… herkes bir şekilde iman ediyor” denebilir. İmanlarını kabul edecek olan ben değilim. Kabul edecek olan yalnız ve yalnız Allah celle celalühtür. O da: “Allah katında din, şüphesiz İslâm’dır. Kitap verilenler kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki taşkınlık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, şüphesiz Allah hesabı çok çabuk görendir” diye haber verir. (Al- İmran süresi ayet 3/19) İslam’ın dışında hiçbir din diye sunulanlar kabul edilmeyecektir. Hristiyanların içinin çirkefini bugünlerde kendi peygamberlerini astığına inandıkları ve kiliselerinin her tarafında asmayı unutturmaması için haç bulundurdukları halde tahrif edilmiş dinlerinin çirkefliğiyle işgalci İsrail’in çirkefliği örtüştüğünden çirkeflikleri, tahrif edilmiş dinlerinin önüne geçtiğinden kol kola dünya insanını acıtıyorlar ruhunu kirletiyorlar. Allah’ın velileri, kendilerini Allah’a adadıklarından, mal ve canını cennet karşılığında, Allah’ın dini yolunda harcadıklarından, Allah’tan başka kimseden korkmazlar. Malına el koysalar, “Yükümü hafiflettiler” der. Daha iyi koşar. Dövseler, “Günahlarımı çırpıyorlar” der. Hapse atsalar, “Kur’an eğitimine ve farzların yanında nafile ibadet etme fırsatı buldum” der. Sürgün etseler, seyahat olarak değerlendirir. Şehit etseler, “Beni ölümsüzler arasına gönderdiler” diye sevinir Allah’ın rızasına ulaşan vasılinin, gözü Rabbin rızasına ve cennete kilitlendiğinden, kazandıklarıyla sevinmez, kaybettikleriyle üzülmez. Bu adamı nasıl korkutacaklar. Ağzımıza bal, burnumuza gül konsa tadına vardığımız gibi ruhumuza ve aklımıza Allah’ın nuru olan Kur’an hükmetmeye başladığında ruhumuzun aldığı o tadı bize hiçbir şey veremez. Rabbimiz, o nurun bir adı da Furkan olan Kur’an nuru olduğunu haber veriyor: “Ey iman edenler, eğer Allah’tan sakınırsanız, O size furkanı (iyilikle kötülüğü ayırt edecek nuru) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi afveder. Allah büyük lütuf sahibidir.” (Enfal süresi ayet 8/29) Burnunuza gül, ağzınıza bal koyduğunuzda, aldığınız bir tat vardır ya, okuduğunuz ayetlerden, her emir ve yasağa uyduğunuzda gönlünüzde açan bir nur gülünün hem tadını hem kokusunu duyarsınız ya işte o hale gelen vasılınin gözü dünyayı görmez. “Allah'ın göğsünü İslâm’a açtığı kimse ki, o Rabbinden bir nur üzeredir. (Bu kişi kalbi kapalı) gibi midir? Allah'ın zikrinden kalpleri katılaşanlara yazıklar olsun. Onlar apaçık bir sapıklığın içindedirler.” (Zümer süresi ayet 39/22)   O nur, bize asıl görülmesi gerekeni gösteriyor: Dünyada Allah’ın hükmünün hâkimiyetini, ahirette cennetini vadediyor. Din düşmanlarının hedefinde, o nuru söndürmek vardır. O nur sönerse herkesten ve her şeyden korkar hale geliriz. Söndürebilirler mi? Asla, kat’a hiçbir zaman söndüremedikleri gibi bugün de söndüremezler. Garantisini Rabbimiz veriyor: “Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Allah ise, kâfirler hoşlanmasa da nurunu tamamlayacaktır. O Allah ki, müşrikler istemese de bütün dinlere üstün çıkarmak için, Resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi.” (Saff süresi ayet 61/8-9) İki buçuk milyonluk Filistinli çocuk, yaşlı, genç, kadın, erkek, işte o nurla, beşyüz milyonluk Avrupa Birliği’yle, 350 milyonluk Amerika ile, 68 milyonluk İngiltere krallığıyla, aç ve biilaç savaşıyorlar da yüreklerinde, onları uzaktan seyreden bizler kadar korku yok. Hazreti Hamza (Allah ondan razı olsun) Uhud Savaşı’na çala kılıç dalarken, “Kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın” (Bakara süresi ayet 2/195) ayetini okuyarak onu uyardıklarında, “Şehitliği tehlike olarak görenler, kendilerini tehlikeye atmasınlar” demiş.

Devamını Okumak İçin Tıklayınız