MÜZAKERE DEĞİL MÜSALEHA
MÜZAKERE DEĞİL MÜSALEHA MAHMUT TOPTAŞ Ölen de biziz, öldüren de. Ağlayan da biziz ağlatan da. Feryadımız arşa çıkıyor. Ağlayan analar, karşıdan da ağlama sesinin gelmesini ister hale geldiler. Dağlarda cesedinin parçası bulunamayan Müslüman yavruları. Şehirlerde cenaze namazı kılınan ve şehid muamelesi gören Müslüman kuzuları. Karakoldakiler Müslüman yavrusu, Karakola roketatarlarla saldıranlar Müslüman kuzusu. Kulağına Kur’an okunan bu yavruların sol kulağına da vesvese okundu okullarımızda. Vahyin ve vesvesenin mahsulü çocuklarımız birbirine düşman edildi. Çağdaş firavunlar çocuklarımızı kendileri öldürmüyorlar. Müslüman çocuklarını birbirine kırdırıyorlar. Hedef, İslam iktidar olmasın. Birlikte dirlik bulmasın. Gençliğinin baharında, taze çiçek açmış fidan dalı gibi Müslüman delikanlılarımızın dallarını, batıdan esen inkar fırtınaları kırıp geçiyor. Teröristin elindeki ölümcül silahlar batılı. Daraldıklarında sığınak yine batı. Terörün bütün terimleri batılı. Kelimeler de yediğimiz gıdalar gibi içimizde etki meydana getirir. Dağlarda ve meydanlarda kurşunlar, beyinler parçalarken, meclislerde, salonlarda, demeçlerde söylenen sözler de yürek dağlıyor. Önce eğitimle beyinlerimize kapkara, çorak, öldürücü, yok edici, korkutucu kelimeler yerleştirirlerken her kelimenin bizi aydın yaptığına, halkından farklı yere çıktığına inandırılıyordu. Ama o kelimelerin her biri zaman ayarlı bomba gibi patlamaya ve en yakınındaki de Müslüman olduğu için hangi taraftan patlarsa patlasın Müslüman ölmeye başladı. Hangi sözcünün kelimesinin parça etkisi genişse alkışı o almaya başladı. Gülecekleri ve güldürecekleri çağlarda hem ağlıyorlar hem ağlatıyorlar. İhtiyarların korktuğu ölüm üzerine yürütüyorlar gencecik fidanları. Yaşken yakıyorlar, hırs ve kin ateşinde kavuruyorlar, sevmek için yaratılan yürekleri. Ay gibi yüzleri bir güzelle görüşmeden toprağın içine batıyor. Havada anaların yanan ciğerinin kokusu var. Ciğer yakanlar ise nezle olmuşlar. Altı bin akıllı adam, bir cenaze evinde ağlasalar, cenazenin anasının için için ağlamasının etkisini meydana getiremezler. “Ağlar ise anam ağlar” demiş ateşin içinde olanlar. Bize, göğsü imanlı, temiz vicdanlı, bağrı yanık, kalbi uyanık, niyeti halis, İslam’ın adalet terazisiyle tartan insanlar lazım. Ama şu bilinsin ki, yanık yürekler, katı kalplileri eninde sonunda mağlup etmişlerdir.