MARKA HAKKININ İHLALİ

Yayınlanma: 07.11.2025 10:26 Güncelleme: 07.11.2025 10:26

Ticari hayatın gelişmesiyle birlikte üreticiler, ürünlerinin piyasadaki benzer diğer ürünlerden ayrı olarak kendilerine özgü kalite ve standartlar altında tüketiciye ulaşmasını hedeflemektedirler. Bu amaca hizmet eden marka hakkı da bir işletmenin belirli bir mal veya hizmeti diğerlerinden ayırt etmek amacıyla kullandığı sembol, isim, logo veya diğer tanımlayıcı unsurların korunmasını sağlayan hukuki bir hakolarak karşımıza çıkmaktadır.  Marka hakkı, tüketicinin bir ürün ya da hizmetin nereden geldiğini güvenle bilmesini sağlar ve marka sahibine pazarda rekabet üstünlüğü sunar. Marka hakkıyla beraber marka sahibi; belirli bir markayı kullanma, tescil ettirme ve markayla ilgili olarak başkalarına karşı hukuki koruma talep etmeimkanını kazanmaktadır. Markanın tescili ve hangi hallerin ret nedeni sayıldığı gibi hususlar başka bir yazının konusunu oluşturmaktadır.  Ancak marka hakkı ve bu hakla birlikte hak sahibinin yetkileri genellikle markanın tescil edilmesiyle birlikte başlamaktadır. Marka hakkına ilişkin düzenlemeler ise Sınai Mülkiyet Kanununda (SMK) yapılmıştır.  İlk olarak marka hakkının ihlalinden bahsedebilmek için marka hakkı sahibinin izni olmaksızın, markayı kullanmak, taklit etmek, markanın taklit edildiği ürünleri satmak gibihukuka aykırı bir eylemin mevcut olması gerekmektedir. SMK/29’da hangi hallerin tecavüz niteliğinde kabul edileceği sayılmıştır. Buna göre; • Marka sahibinin münhasıran kanunda belirlenmiş olan haklarının izin alınmaksızın kullanılması,  • Markanın aynısının veya çok benzerinin kullanılması ile taklit edilmesi, • Markanın taklit edildiğini bildiği halde, bu markanın bulunduğu ürünlerin satılması, ticari alanda kullanılması, sözleşmeye konu edilmesi,  • Marka hakkı sahibi tarafından lisans yolu ile verilen kullanım haklarının genişletilmesi ve devredilmesi Kanunda sayılan bu haller sınırlı bir şekilde sayıldığından söz konusu fiiller dışında başka eylemlerle marka hakkının ihlalinden bahsedilemeyecektir. Dolayısıyla markanın tescili süreci de marka hakkının koruma kapsamının belirlenebilmesi adına önem taşımaktadır. Marka hakkı sayılan fiillerle ihlal edilen hak sahibi SMK/149’da düzenlenen davalardan birini ihlal edene karşı açabilecektir. Bu davalardan ilki fiilin tecavüz oluşturup oluşturmadığının tespiti davasıdır. Bu dava ile marka hakkı sahibinin markasına yönelik gerçekleştiğini düşündüğü ihlallerin içeriklerinin tespiti ve tecavüzün varlığının kesinliğini ortaya koyulması amaçlanmaktadır.  Kanundaki diğer dava ise muhtemel tecavüzün önlenmesi davasıdır. Bu hallerde henüz meydana gelmemiş ama gerçekleşmesi muhtemel tecavüz fiilinin gerçekleşmeden önlenmesi için bu dava açılabilir. Dolayısıyla davada aranacak temel şart tecavüz tehlikesidir. En çok karşılaşılan davalardan biri ise tecavüzün durdurulması davasıdır. Marka hakkı sahibi başlamış ve devam eden bir tecavüzün durdurulmasını kanun gereğince talep edebilir. Tecavüzün durdurulması davası ise tecavüz devam ettiği sürece açılabilir. Ancak tecavüz sona ermiş ise tecavüzün durdurulması talep edilemez. Tecavüzün durdurulması davası dışında mezkûr madde çerçevesinde tecavüzün giderilmesi/ref’i de talep edilebilecektir. Başka bir ifadeyle marka hakkı tecavüze uğrayan kimse, mahkemeden eski durumun geri getirilmesini, tecavüzün maddi sonuçlarının ortadan kaldırılmasını bu davayla istemektedir. Tecavüzün giderilmesi (ref’i) talebi tecavüz veya tecavüzün sonuçları devam ettiği sürece yapılabilir. Kaldırılması istenebilecek sonuçlar da her somut olaya göre değişiklik gösterecektir. Bu dava ile ileri sürülebilecek talepler; tecavüzü oluşturan eşya ile bu eşyayı üretmeye yarayan araçlara el konulması, el konulan ürün üzerinde mülkiyet hakkı tanınması, markaların silinmesi, ürün ve araçların imhası ile gerekli diğer tedbirlerin alınmasından ibarettir.  Marka hakkı ihlal edilen hak sahibi, ihlal nedeniyle uğradığı zararların giderilmesi amacıyla tazminat davası açabilir. Hakkı ihlal edilen marka sahibi, uğradığı maddi ve manevi zarar ile yoksun kaldığı karın verilmesini talep edebilir. Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında dikkate alınacak hususlar kanunda sayılmıştır. Örneğin; markanın kötü şekilde kullanılması sebebiyle marka sahibinin itibarı zarara uğramışsa marka sahibi bu zararın giderilmesini isteyebilir.  Marka tecavüzüne maruz kalan marka hakkı sahibi, yukarıda belirtilen davaların yanı sıra, ilgili tecavüz tespit edilip kesinleştiği takdirde kesinleşen mahkeme kararının günlük gazete vb. vasıtalarla yayımlatılmasını ve ihtiyati tedbire karar verilmesini talep edebilir. Marka hakkına tecavüzün devamının önlenebilmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için alınabilecek en önemli tedbirlerden biri de internet alan adının terkinidir. Alan adı terkin taleplerinde mahkemeler genellikle com.tr uzantılı alan adlarının terkinine karar vermektedirler. Marka tecavüzü durumunda başvurulabilecek hukuki talepler tek başına ileri sürülebilecekleri gibi birden fazla talebin aynı dava içerisinde görülmesi de mümkündür. Hukuki sorumluluk dışında marka hakkını ihlal eden kişilerin SMK/30 gereğince cezai sorumlulukları da bulunmaktadır.  Kanunda tecavüz oluşturan fiiller tahdidi olarak sayılmıştır. Ayrıca bu suçlardan dolayı cezaya hükmedebilmek için markanın Türkiye’de tescilli olması gerekmektedir. Yine bu suçlar takibi şikâyete bağlı olduğundan ancak marka hakkı ihlal edilen kişinin yapacağı şikâyet üzerine soruşturma yapılabilir. Düzenlenen suçların bir tüzel kişi tarafından işlenmesi halinde tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri söz konusu 

Devamını Okumak İçin Tıklayınız