Kuyruklu Yazı (2)
ahmetalitek@gmail.com Çanakkale bu ülkenin görülmesi gereken illerinin başındadır. Çanakkale manevi değerleri kadar doğal ve tarihi zenginliğiyle de dikkati çeker. Çanakkale dik duruşun, bir imparatorluğun hayat mücadelesinin, bir ümmetin dinine, İslam coğrafyasının kalbine karşı savaş açan Batı’nın hücumuna karşı son kez kenetlenmesinin gerçekleştiği toprak parçasıdır. Benim için Çanakkale dedemin, ağabeyiyle birlikte şehit olduğu vatan toprağıdır. Şehitlikler, Küçükkuyu, Ayvalık, Geyikli, Behramkale, Dardanos, her yanı tarih kokar, deniz kokar. Mevsiminde sardalya, peynir helvası, Saroz akıntısı, eksik olmayan sert rüzgarlarıyla bir başkadır. Çanakkale’yi turizmde öne çıkaran yerlerinden biri Troya Antik kentidir. Tevfikiye Köyü girişinden başlayan antik kentin kazıları, Türkiye’nin en uzun süren kazılarındandır. İlk kazı 1871 yılında yapılmış ve aralıklarla günümüzde de devam etmektedir. Troya’ya en çok emeği geçen arkeolog Prof. Dr. Manfred Korfmann’dır. Korfman, 1988’de üstlendiği kazı başkanlığını, 2005’de ölümüne kadar devam ettirmiştir. 2004 yılında Türk vatandaşlığına geçen Korfmann, bölge halkının kendisine söylediği Osman adını almıştır. Korfmann’ın girişimiyle Troya Antik Kenti 1996’da Milli Park ilan edildi, 1998’de ise UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır. Antik Kent girişinde ahşaptan yapılmış büyük bir at durur. Bu at, Odysseus’un Truva surlarını aşmak ve şehre gizlice girmek için askerlerini sakladığı efsanevi tahta atı hatırlatmak amacıyla 1973 yılında yapılmıştır. Atın yapılış öyküsü de çok ilginçtir. Kerestelerinin Kaz dağlarından kesilen ağaçlardan elde edildiğini, mimarının Kadir İzzet Senemoğlu, yapan ustanın Çanakkaleli marangoz Ahmet Karadeniz olduğunu belirterek, kuyruk konusuna geçelim. Bu Troya atı yüksekçedir ve bir kaç basamaklı merdivenle içine girilir. Ziyaretçiler atın içinden, pencereden başlarını uzatmak suretiyle fotoğraf çektirir. Dünyada en fazla fotoğrafı çekilen ikonik objeler arasında yer alan atın içine girmek isteyenler uzun kuyruklar oluşturur. Yıllar önce çocuklarımla çıktığım ve çok güzel geçen Çanakkale gezimizde antik kente de vakit ayırdık. Çocuklarım atın içine girebilmek için uzun kuyruğa dahil oldular, ben de aşağıda bekleyip fotoğraflarını çekeceğim. Kuyruk çok yavaş ilerliyor. Dakikalarca poz veren ziyaretçiler var. Kuyruğun, atın ve çevrenin fotoğraflarını çekiyorum. Sıkılıyorum ve çocuklara sezsizce ‘Şimdi bir şaka yapacağım. Aynı zamanda bir deney olacak’ diyorum. Sonra, kuyrukta bekleyenlerden bir bölümünün duyacağı şekilde ‘Çocuklar asansör boş, kimse kullanmıyor, ata asansörle çıkalım’ diye sesleniyorum. Sonra sanki asansöre gidiyormuş gibi atın arka tarafına doğru yürüyorum. Kuyruktan çıkıp asansöre binmek isteyenleri görüyorum. Atın etrafında tur atıp çocukların yanına dönüyorum. Oğlum, ‘baba yaptığın kötü bir şaka. İnsanlar sana küfretmiştir.’ diyor. Yanıtım, ‘Yanıbaşında durdukları ata bakmayan bir kitle olduğunu size göstermek istedim. 7-8 metre yüksekliğindeki bir yere asansör yapılamayacağını idrak etmeyen kişileri gördünüz.’ oluyor. Atın içine asansörle çıkılabileceğine inanan bu insanların kim olduklarını bilmiyorum. Ama olayı hiç unutmadım. Belki kuyruktan kurtulma psikolojisi olabilir mi diye aklıma gelir. Yolunuz Çanakkale’ye düşerse, sahildeki Troya filminde kullanılan ve Çanakkale’ye armağan edilen fiberglas atı, antik kent girişindeki tahta atı göreceksiniz, fotoğraf çektirmek için mutlaka kuyruğa gireceksiniz. Truva atı antik çağların efsanesidir ama kuyruk günümüzün gerçeğidir. Tanzim satışlarını muhalefet belediyeleri yapsaydı, serbest piyasa düzenini bozmaya teşebbüs, kuyruk oluşturmak suretiyle yokluk görüntüleri ortaya koyarak ülke imajına zarar vermek iddialarıyla haklarında soruşturma açılır mıydı? Bununla da kalmaz, belediye imkanlarını başka amaçlar için kullanmak, personeli görev dışı işlerde çalıştırmak, vb. nedenlerle müfettışler gönderilip kayyum atanmasına kadar uzanan tartışmalara tanık olur muyduk? Bir de bu yönüyle düşünülmesini istedim. Kuyruk bir sonuçtur. Çağdaş dünya yeni bir yöntem buluncaya kadar kuyruklar devam edecektir. Kötü olan kuyruğa girmek değil kuyruğu ihlal etmektir.