KAYIP İNSANLAR-2

Yayınlanma: 15.08.2023 12:32 Güncelleme: 15.08.2023 12:32

Dünkü yazımızda bahsettiğimiz, “Kaybolmuş insanlar” Allah celle celalühle bağını koparan Yahudi, Hıristiyan, ateist, deist... gibi İslam dışı kalan, Kur’an-ı Kerim’e göre “kâfir” denilen insanlar idiler. Bunlarla Hazreti Adem den gelen kardeşlik bağlarımızı kuvvetlendirerek hepimizi yaratan, yaşatan, donatan ve yöneten Rabbimize kulluğa davet edip kula kul olmaktan kurtarma yazısı idi. Bugünkü ise Müslüman olduğu halde anne, baba, kardeş, arkadaş, akrabalarından uzak kalan, kaybolmuş gibi davranan Müslüman kardeşlerimizdir. Rabbimiz, bizim bu dünyada neyi nasıl yapacağımızı düzenlediği Kur’an-ı Kerim’inde şöyle buyurur: “Allah'a ibadet ediniz, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayınız, ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, ellerinizin altında olanlara iyilik yapın. Muhakkak Allah, kibirleneni, böbürleneni sevmez.” (Nisa Sûresi, ayet 4/36) Babaya, anneye, akrabaya, yetime, fakire, yakın komşuya, uzak komşuya, arkadaşa, yolda kalmışa ve yanınızda çalışanlara iyilik yapmamızı, iyi davranmamızı emrediyor. Rabbimiz, birinci sıraya Allah’a ortak koşmamayı almış. Yani Allah ve Rasülü’nün emir ve yasaklarına aykırı olan bir emir veya yasak, ister babamız, annemiz tarafından olsun, ister Avrupa kriteri olsun, ister Birleşmiş Milletlerin kararı olsun hiçbir zaman onların emir veya yasağını, İslam’ın emir veya yasağının önüne geçirmediğimiz gibi geçirmeye çalışanlara da gücümüz oranında izin vermeyeceğiz. İkinci sırada anne ve babalarımıza iyi davranmamız emrediliyor. İsra Sûresi’nde ayet 23’te anne ve babayı azarlamayın dediği gibi, “Öfff” bile demeyi yasakladığı halde, yıllarca anne ve babasından uzaklaşıp bağlarını koparan Müslümanlar, isterse Washington’da, Moskova’da, Pekin’de cihad etse, dine uygun değildir. Lokman Sûresi ayet 15’te, Rabbimiz, anne ve babası müşrik bile olsalar, onlara iyi davranmayı emreder. Anne baba veya onlardan biri, çocuğunun kâfir olmasını veya Allah’ın emir ve yasaklarını çiğnemesini emrederlerse o isteklerini yerine getirmemesinin buyurur. Çocukların kaybolduğu gibi anne ve babaların kaybolması da İslam’a uygun değildir. Birisi kırk yıl İzmir’de, ikincisi otuz yıl İstanbul’da yaşayıp anne ve babasına görevini yapmadığı gibi, eşine ve çocuklarına da haber vermeyen yaşayan, ayakta duracak hal kalmayınca evine dönen iki kişi tanıdım ki, hâlâ o adamlara iyi davranan aileyi severim ben. Oğulları ve kızları kırk veya otuz yıl sonra kavuştukları babalarına sarıla kaldılar ve o çaresiz babaya gül gibi baktılar. O iki ailenin çocuklarıyla komşuluk yaptım ve hâlâ onların çocuklarına ve torunlarına bile sevgi ve saygıda kusur yapmamaya dikkat ederim. Üçüncü sırada yakın akrabalar vardır. Anne, baba, büyükanne ve büyükbaba, kardeşler, amca, hala, dayı, teyze ve onların çocukları bizim yakın akrabalarımızdır. Aynı mahallede oturdukları, aynı apartmanda yaşadıkları halde selamsız geçen, sırt dönen, surat asan, yapancıymış gibi davranan insanlar da kaybolmuş gibidir. Hani ölen biri için “kaybettik” derler ya, işte bunlar da, göz önünde oldukları halde, göz ardı edilenler de kaybolmuşlardandır. DEVAM EDECEK  

Devamını Okumak İçin Tıklayınız