KARADAĞ DA İKİ MEHMET.(1)
Lodos deli deli esiyordu.Saĝ elini gözlerinin üzerine gölge edip,karşıdaki Hacıbaba Daĝına baktı baktı... “Bir çintik( küçük parça) bulut bile yok”dedi.. kendi kendine. “Nisan geliyordu ,ektiĝimiz tohumlar toprakta kuru duruyor.Bu ne hal Allah’ım” dedi. Karadaĝ dan bir koyun sürüsü iniyordu. Önde yürüyen Siyis (Kösemen) ne kadar da sürünün klavuzu benim diye kostak kostak yürüse de, boĝazındaki iri çan’ı bile zor taşıyordu. Koyunların kuzulama zamanıydı,zayıf bitkin,başları yere eĝik,toz bulutu içinde koyun sürüsü yarı aç köye geliyordu.. Derviş’in kara gözleri birden buĝulandı. “Sanki köyde doyacaklar mı ki” dedi. Sürü Çiĝdemliĝin önünden geçti gitti. Tekrar Hacıbaba Daĝına baktı.Nice bolluk günleri gören Derviş biliyordu.. Hacıbaba ,Karadaĝ’ın öz gardaşı. Ordan kalkan bulutlar Karadaĝ’a uĝramadan geçmezdi.. Kuraklık,kıtlık bütün acı yüzünü göstermişti. Damdan avluya doĝru yürüdü.Tam adımını atacaktı merdivene, tayını emziren kısrak takıldı gözüne,kaburgaları sayılacak kadar zayıflamış anasının halini bilmeyen tay öyle anneden süt emmeye çalışıyor. Ana kısrak yavrusuna bütün iliklerini sömürsede süt veriyordu.. “Ey ALLAH ım ..Biz kullar hata yaptık,belki günahkarız. Şu dili söylemez hayvanlar,kurtlar,kuşlar hürmetine rahmetini esirgeme bizden. Şuanda cephelerde vuruşan Muhammet’in ordusu hürmetine bizi yoklukla imtihan etme”..dedi Derviş .. Topraktan yapılan seki de oturan küçük oĝluna baktı. Annesinin mayalı ekmek üstüne sürdüĝü az bir yoĝurdun üstüne kırmızı toz biber ve tuz dökmüş,iştahla ısırıyor.. Dünyadan habersiz,oĝluna baktı baktı.. Burnunun sızladıĝını hisseti,sonra gözlerinden yaş akmaya başladı. Çabukca indi merdivenden,gözyaşımı kadınım,çocuklar görmesin diye avlunun arka kapısından çıktı dışarı. Evinin arka tarafı Bardış denilen boş bir alandı..Bazıları Çiĝdemlik de derler. Eskiden çayırlar ,çiĝdem,ebegümeciler büyür çocuklar kuzu güderdi. Kuzluları doyuran çiĝdemlik kurumuş.toprak savruk,boz ,susuz,yorgun ve bitkindi. Derviş gözyaşını sildi eliyle. Bilincsizce adımladı az ilerdeki tarlaya doĝru.. Tarlaya giderken kapısının önündeki düz taşa oturmuş,hüzünle ovaya bakan Hacı Bayramı gördü.. Bayram’ın oĝlunun biri askerdeydi, çoktandır hiç bir haber alamıyordu.. -Selam Aleyküm Hacı Bayram ,dedi -Aleyküm selam Derviş nereye böyle dedi ,Bayram. - Çıktım söyle be Bayram’ım can sıkıntısı dedi. -Gel otur,taze tütünüm var dedi.Hacı Bayram Derviş tahta oturak gibi düz taşın öbür uçuna oturdu. Bayram tabakasını uzattı sar,dedi Derviş kehribar sarısı tütünü doladı. Çiĝerlerine kadar derin bir nefes çekti.Sonra bıraktı dumanı,nemsiz,kadersiz topraklara doĝru üfledi... -Nolacak halimiz be Bayram dedi.. Bayram ,derin bir iç geçirdi.. -Valla bilmiyom Derviş gardaş..Durumlar çok kötüymüş. Geçen Garaman’a bir yük odun satmaya gittim. Odun pazarında konuşulanlara kulak kabartım. İstanbul’un camileri, medreseleri,sokakları göçmen doluymuş.Evladı Fatihan Rum elini terk ediyormuş. Dün Akınlı Hasan Hüseyin,Şallı’nın Mustafa 6 kişi daha askere gittiler. Giden dönmeyor be Derviş gardaş..Benim oğlandan da hiç haber yok. Kulaĝıma bir şey daha geldi.Eĝer doĝruysa bizim köyün meralarına da göçmen köyleri kurulacakmış.. Biz kuraklıkta kırılırken,toprak bizi bile doyurmazken,biraz daha ahali gelecekmiş dedi... Derviş, Bir Hacibabaya baktı..Birde Karadaĝ’a -Hayırlısı be Bayram ne diyelim,Şeriatın kestiĝi parmak acımazmış.. Yeterki ordularımız galip gelsin.Şu savaş bir bitsin..Dünya Osmanlının üstüne çullandı. Rumeli elden çıkmasa o göç olmazdı.Anadolu aç sefil,bakımsız.Yine kara gözleri nemlendi birden.. Yaĝmurlarımız yaĝsaydı bu topraklar doyururdu bizi de gelenleride.Ama yok Yaĝmur yok,kar yok. Elde yok avuçda yok..dedi.. Devam edecek...