Kadın
Oğuz kadını ülkesinde, bütün dünya ülkelerinden daha fazla itibarlı idi.Ailede yeri çadırın temel direği, toplumsal alanda ve siyasette erkeği ile eğit bir post sahibiydi…Afrika, Asya ve Avrupa onu pazarlarda eşya diye satarken, Oğuz Kadını köleliğin adını dahi bilmezdi.Dünyanın hemen hemen tamamının erkekleri, çeşitli sıfatlar ile birden fazla kadın ile birlikte olurken, Türk erkeği hep tek kadın ile olmuş ve onu sürekli yüceltmiştir. Hatta Kağan Buyruklarının altında Hatunun adı geçmez ise bu buyruk, ciddi olarak yadırganırdı. Hatta bazı durumlarda geçerli sayılmazdı. Kağan yerine elçi kabul eder, toplantı düzenler, kararlar alır ve uygular ve uygulattırırdı.Göktürk Kitabelerinde Kağan ve Hatun diye ifadeler bulunur.Erkeklerden kaçma, saklanma, sesini değiştirerek konuşma, peçelerin arkasına saklanma, eve hapsolma, rehberi olmadan dışarı çıkmama gibi sonradan toplumda yer etmiş adet ve alışkanlıkların hiç birisi yoktu.Türklerin destanlarında, efsanelerinde, öykü ve masallarında da kadının toplumdaki yüksek yerini görmek mümkündür. Oğuz’ un kadını evinin, obasının ve toplumunun süs eşyası değil, erkeği kadar aktif bir unsurudur. Savaş eğitimleri alır, gözünü kırpmadan düşman içine dalar ve toplumunu korurdu. Bu konuda tarih kitaplarında çok örnekler bulabiliriz. Arap’da “birisi bir erkeğe gerekli” diyerek adı bile anılmayan olurken, köle olarak alınıp satılabilirken, cariye veya eş olarak birden fazla kadın evlere doldurulurken, sabah akşam dayak yerken, kız çocuğunun olması şerefsizlik sayılırken, Oğuz’ da evin tek kadını ve anası olarak erkeği ile aynı onuru paylaşırlardı.Bu gün Avrupa Medeniyetinin kapısı sayılan İngiltere’ de kadınlar Arap’ dan daha da geri durumdaydılar. Vasıfları şeytandı. İncil’ el dahi dokunamazlardı. Bütün Avrupa toplumları İngiltere’ den farklı sayılmazlardı. Çin, Hint, Tibet, Sasani, Slav toplumlarında kadın ya eşya, ya da şeytandı.Türk Kadını, onur ile bezeli bir yaşamdan, uzun ve karanlık dönemlere sürüklenmek elbette kolay olmadı. Fakat Anadolu Türkmen- Yörük toplumlarında Türk Kadını eski muhteşem yaşamını hep sürdüregelmiş, erkeği ile aynı değerleri solumasını bilmiştir.Bu nedenledir Atatürk’ ün gerçekleştirdiği büyük Türk Devrimleri’ ni çabucak benimseyen Türk Kadını, aynı zamanda da bu devrimlerin sarsılmaz bekçisi ve koruyucusu durumuna gelmiştir. Bakmayınız, kendi cellatlarına âşık edilmiş bir avuç azınlığa. Türk Kadınının kahir ekseriyeti Cumhuriyetin kendisine verdiği değeri algılamış durumdadır. Elbette büyük sorunlar da yaşanmıyor değil ama Türk toplumunun ve bu toplumda kadının yerinin mensup olduğu dünyanın değer ve kabullerinin çok ilerisinde olduğunu da görmezlikten gelmek bizi bir dizi yanlışlara sevk eder.Bu günlerde sistemli olarak, yeniden toplumsal yaşamdan koparılmaya ve eşyaya dönüştürülmeye çalışılan Türk Kadını, bu baskılara boyun eğmemektedir ve eğmeyecektir. Başta çalışan emekçi kadınlarımız olmak üzere, ülkemin ve dünyanın tüm kadınlarının bu kutlu günlerini kutluyorum. 8 Mart’ lar, bir inanç tazeleme ve verilen mücadeleyi hatırlama, verilecek mücadelenin rotasını ayarlama günleri olarak çok değerlidir ama 365 gün bile onlara olan borçlarımızı ödemeye az gelir…