KADIN HAKLARI DERKEN…
KADIN HAKLARI DERKEN… Osman Nuri KOÇAK Kadın Hakları derken; Erkeğin himmeti ve ona karşı duyduğu derin sevgisi ile onun nasıl mutlu olacağından söz etmiyoruz. Kadın hakları derken; Erkeğin himmetine ihtiyaç duymadan kendi yaşamını istediği gibi örgüleyen bir kadından söz ediyoruz. Kadın hakları derken; O’nun bize verilmiş nadide bir armağan olduğunu ve bu armağanın mukaddes bir emanet gibi saklanmasından söz etmiyoruz. Kadın hakları derken; Ne erkeğin kadına ne de kadının erkeğe bir emaneti değil, asıl olarak herkesin kendi çelik gibi iradesine emanet edilmesi gereğinden söz ediyoruz. Kadın hakları derken; En latif şiirlerin en nazende ögesinden ve onu aşkın sihri ile köleleştirilmesinden söz etmiyoruz. Kadın hakları derken; Aşkın çok ötesinde bir duygudan, salt insan olmaktan doğan doğal bir hakkından söz ediyoruz. Kadın hakları derken; Mutlak mutluluğu arayan ve bu nedenle de bir yere sığınmadan mutlu olamayacağına inandırılan ve pasifleştirilen yığınlardan söz etmiyoruz. Kadın hakları derken; Mutlu olmak talebinden çok öte, içinde yaşadığı toplumdan, mutsuz olmak pahasına sorumlu olmayı istemekten söz ediyoruz. Kadın hakları derken; yaşamının tamamı gündüzler ve gecelerle, evler ve sokaklarla mütemadiyen sınırlandırılan ve hep bir güvenlik sorunu olan yarı toplumsal bir yığından söz etmiyoruz. Kadın hakları derken; Gündüzü ve gecesi, çarşısı ve sokağı dünyayı kendi şekillendirdiği şekilde yaşayabilen tam bir sosyal yapıdan söz ediyoruz. Hulasa; Mutluluk, güvenlik, ev sorunları ile yaşam ve özgürlük arasında sıkışıp kalmış bir dünyada, kadının kendisine hami aramasından başka çaresi olmadığına koşullandırılan bir toplumdan neler istediğimizin sancısı içinde kıvranıp duruyoruz. İyi ki 8 Mart var. Bu vesile ile kocasından dayak yemeyi şükür ibadetine dönüştüren meczuplardan biraz daha gür ses verme imkânımız var.