KABAHAT BİZDE
KABAHAT BİZDE Mahmut TOPTAŞ Profesyonel Futbolcu, karşı takıma gol atmak için çalışır. Aynı futbolcu ikinci sene başka takıma transfer olduğunda bir yıl önce oynadığı takıma da gol atar ve bu hareketi ayıplanmaz, alkışlanır. Üçüncü yıl başka takıma satılır bu sefer daha önce oynadığı iki takımada gol atar ve yuhalanmaz. Profesyonel Din adamlarımız da vardır. Ekrana, makama, mekana, dinleyicilere göre konuşuverirler. Rusların Matruş’kası gibi üst üste giydiği elbiseleri vardır. Konuşmak için geldiği sahneye çıkarken dinleyicilerin durumuna göre giyinir ve onların damarına uygun şerbeti sunar. Dinleyiciler, bilirler onun başka yerde başka konuştuğunu. Maruşka gibi olduğunu. Ama dinleyenin şeker hastalığına uygun baklava sunduğundan dinleyen de memnun olur ve onu ayıplamak yerine alkışlar. Bir arkadaşı, “Yahu bunu neden yanında taşıyorsun, bu daha önceleri bu söylediklerinin tak zıddını yazmıştı, işte yazdıkları” dediğinde, “Biliyorum, şimdi benim davulumu çalıyor, benden sonra benim aleyhimde olacağını da bildiğim halde onu şimdilik kullanıyorum” diyor. Birinci kabahat Matruşkalarda değil, onları icat eden ve onları o hale getirenlerde. Matruşkalar aynı renk ve desenle büyür ve küçülürler. Ama bunlar kırk kılığa girebilirler. Bu yazıyı yazmadan önce bir medya patronu ile her gazetede yazı yazmış bir yazarın tartışmasını internetten dinledim. Patronun aleyhinde konuşan yazara patron, “paranı verirsem benim yayın organlarımda da çalışırsın” diyor o da “Hayır” diyor ama iki sene sonra çalışmaya başlıyor. Profesyonel Keskin nişancıları kullanıyormuş Amerikalı savaş tüccarları Ortadoğu’da. Keskin nişancılara parayı biraz fazla verirlerse eski takımının patronuna da sıkar. Aynı şekilde geçimini yazarlıktan sağlayan, eğitim kurumlarında kişilik ve kimliği kaybettirilen, rızkın Allaha ait olduğuna iman ettiği halde ekmeğin patronda olduğu kanaati, imanının önüne geçen insanlarımızın üzerine gitmek yerine onları bu hale getiren eğitimin ıslahı tarafına gidilse daha az maliyetle daha başarılı olunabilir. Çünkü eğitim kurumları üreten kurumlardır. Havaya sineksavar sıkmak yerine bataklığı kurutup gülistana çevirmek en kısa ve maliyeti az olan eylemdir Keskin nişancı taşıyan mafya babasının ölümü en güvendiği adamın elinden oluyor. “Kalemi kılıç” gibi diye övdüğü adamı şimdi ona sövüyor. Kendisin esöveni satın alıyor, karşı ataraf sövdürüyor. Biz bu bin yüzlülere kızarken bunlara rağbet edenlere de bir eşyler söylememiz gerekmezmi? Bir şeyin alıcısı varsa, üreticisi, toptancısı ve pazarlamacısı da vardır Profesyonel yöneticiler de bu günlerde kendisinin iyi yerlere getirdiği insanları, birilerine yaranmak için onları yemeye başladığını görüyoruz. Yıllar önce uyuşturucu mafyası olduğu için Hollanda’da hapse atılan, hapishanede iken İtalya’dan helikopter kiralayarak hapishaneden kaçan Türk delikanlısının haberini okuduğumda o günlerde bir yazımda “Bu delikanlının mayasında var olan zeka, cesaret ve iş bilirliği, eğitimle iyi bir şekilde yönetebilseydik, çağın Malkoçoğlu, Kara Muradı olurlardı diye yazmıştım ve konferanslarımda konuşmuştum. Kabahat bizde.