İSİMLERİN FAYDA VE ZARARLARI

Yayınlanma: 29.04.2025 15:00 Güncelleme: 29.04.2025 15:00

İstanbul’da, ilk kiraladığım evin sahibi hanımefendi, doksan yaşında idi. Torununun oğlu çok yaramaz, kavgacı, kendi oyuncaklarını biraz oynadıktan sonra kıran, yapma dediklerini yapan beş-altı yaşlarında idi. Hanımefendi, gücü oranında ibadetlerini hakkıyla yapmaya çalışır, tuvaletten çıkınca lavaboya kadar abdestsiz yürümeyeyim diye önce teyemmüm yapar ve hemen abdestini alırdı. Hacı anne, torununun çocuğunu yanından hiç eksik etmez, bizim eve inince onu da getirir ve her gelişinde “Hoca amcası bu çok salih, yardımsever, kimseye zarar vermez…” diye telkin yapardı. Ben oradan ayrıldım, yıllar sonra askerliğini yapmış ve bir işyerinde çalışan delikanlı olarak gördüm ama duruşu, efendiliğiyle, iş yapışıyla beyefendi olmuş gördüm. Telkin, çok önemli ama bu telkinler, yaratanın Kitab’ına ve O’nun Elçisi’nin sünnetine uygun olmalı. Yoksa kendini Rab yerine koyanın, rüşvetçinin, hortumcunun, mafya liderinin, sarhoşun telkinleri değil. İsimler, taşıyana etki ettiği gibi karşısındakine de etki eder. Ünlenmek isteyenler, etkili isimlerle yükselmeye çalışırlar. Ehl-i sünnetten olan halkımız isimlerin etkisini bildiğinden, barışı sağlayan isimler koymuşlar. Mesela, Muhammet Ali, Mehmet Ali, Ömer Ali, Ali Osman, Ali Bekir, Ali Beke, Hasan Hüseyin gibi. Karababa Tekkesinin Şeyhi Ahmet Efendi anlatmıştı: "İbnül Emin Mahmut Bey’le beraber Beyazıt'ta yürürken, yedi sekiz yaşlarında bir çocuk annesine taş atıyordu. Annesi ise çocuğuna "Yapma yavrum, Atan’ım" diye yalvarıyordu. Çocuğun adının Atan olduğunu duyunca İbnül Emin, "At yavrum at, annen kendisi istemiş atmanı" dedi ve yoluna devam etti." Yalnız Basra'yı değil, bütün bir Körfez'in harap olmasına sebep olan Saddam'dır. Saddam ismi çarpan, çatan manasına gelir. Farsça olarak "Sad" kelimesi rakamlardan yüz manasına gelir. "Dam" kelimesi de hile, tuzak manasınadır. Sevgili Peygamberimiz, bir gün bir koyun sağmak için  "Kim bu koyunu sağacak?" diye sormuş. Sahabeden biri "ben" demiş. Senin adı ne? Adım Mürra demiş. (Acı manasınadır.) Sen otur. Başka kim sağacak? Bir adam ayağa kalktı ve ben dedi... - Senin adın ne? - Harp/savaş - Sen de otur. - Kim sağacak? Bir adam ayağa kalktı ben dedi... - Senin adın ne? - Yeiyş (Yaşar manasına) - Sen sağ (koyunu) demiş. (Malik, Muvatta, K. Cami, bab, Ma yükrahü binel esma, hadis 1540) Hazreti Ömer, bir adama “Adın ne?” diye sorar. Adam, “Adım Cemre” der. (Ateşin közü manasına) Ömer: Kimin oğlusun? Adam: İbni Şihab'ın (Alevin oğlu demek) Ömer: Kimlerdensin? Adam: Huraka'dan (Yangın çıkaranlardan manasına) Ömer: Nerede oturuyorsun? Adam: Harratünnar'da (Ateş sıcağı manasına) Ömer: Evin nerede? Adam: Zati Leza'da (Alevli mahallesi demek) Ömer: Çabuk ailene yetiş, evin yanıyor" der. Ve gerçekten de evin yandığını görür. (Malik, Muvatta, K. Cami, bab, Ma yükrahü minel esma, hadis 1541) Kahramanmaraş'ta mitoloji meraklısı olduğu söylenen baba Necdet Şenocak, çocuklarının adlarını mitolojiden almış ve Raden (31), Rulin (30), Sajen (27) ve Beraris (26) diye isimlendirmiş. (22-24 Nisan 2011 tarihli bütün gazeteler) Çocuklar, çok sevdikleri anne Neyran'ın 15 Nisan günü ölmelerine dayanamamışlar ve Maraş'ta bir bağ evinde dördü birden intihar etmişler. Sevgili Peygamberimiz, insanların isimlerinin güzel olmasını istediği gibi dağların, derelerin ve bütün eşyanın isimlerinin güzel olmasını da istemiştir. Bir gün yolculuk esnasında iki dağın arasına uğradı. - “Bu iki dağın adı nedir?” diye sordu. - “Biri Fadıh, öbürü Muhzi” dediler. (Fadıh, yüz kızartan manasına gelirken, Muhzi de yüz karası, rüsva manasına gelir.) Sevgili Peygamberimiz, hemen oradan başka yere gitti ve oraya bir daha uğramadı. Hazreti Hüseyin de Kerbela'da konakladığında, "Buranın adı nedir?” demiş. Yanındakiler "Kerbela" deyince Hazreti Hüseyin, "Kerb ve Bela" yani “keder, üzüntü ve bela" demiş ve ondan sonrası bin üç yüz yıldır yüreklerimizi yakar. (Münavi, Feyzül kadir, şerhu camiussağır, hadis no 1136) Hâlâ insanlarımız kış günlerinde arabalarıyla dağdan aşarlarken "Kervan Kıran" belinden geçmemeye dikkat ederler. Senedi zayıf bir hadiste Sevgili Peygamberimiz,  “Bela, söylenen söze bağlanır” buyurmuş. (Süyuti, El fethul kebir, Hadis no 5254, Hatıbü Bağdadi, Tarihü bağdad, Babı Nun, hadis no 7243) Olayların olumsuz tarafından bakmayın. Her şeyi hayra yorun, şer için tedbir alın. Hastaysanız iyi olacağınızı düşünün ve kendinizi inandırdıktan sonra dostlarınızla da iyi şeyler anlatın. Hâlâ insanlarımız kış günlerinde arabalarıyla dağdan aşarlarken "Kervan Kıran" belinden geçmemeye dikkat ederler. Her şeyinizin iyi ve güzel olmasına dikkat ediniz. Çocuklarınızın isimlerine daha fazla dikkat ediniz. Rahmet Peygamberi’mizin babasının adı Abdullah’tır. Sevgili Peygamberimiz de: “Çocuklarınıza peygamberlerin adlarını koyun. Allah katında isimlerin en sevimlisi Abdullah ve Abdürrahman’dır, en doğrusu ise Haris ve Hemmam’dır. En kabası ise Harp ve Mürra’dır. Yani savaş ve acıdır” buyurmuş. (Ebu Davud, Sünen, K. Edeb, bab Teğyirul ism, hadis 4298) Haris’in anlamı çalışkan, Hemmam’ın anlamı ise bir işe iç dünyasında yönelen, irade eden, niyet eden manalarınadır. Peygamber Efendimiz’in annesinin adı Amine’dir. Güvenen ve güven veren manasınadır. Sütannesi Halime’dir. Yumuşak huylu manasınadır. Sütbabası Sa’dın manası mesut, bahtiyar anlamına gelir. Yani Sevgili Peygamberimiz’in çocukken en çok duyduğu isimler bile gönül açıcı isimlerdir. Sevgili Peygamberimiz: “Siz, kıyamet gününde isimleriniz ve babanızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyle ise isimlerinizi güzel koyunuz” buyurmuş. (Ebu Davud, Sünen, K. Edeb, bab Teğyirul ism, hadis 4297

Devamını Okumak İçin Tıklayınız