İNSANDAN KORKMAYIN

Yayınlanma: 13.10.2025 14:56 Güncelleme: 13.10.2025 15:03

Allah celle celalühün her elçisi insandır. İsa Aleyhisselam da insandır; Allah’ın oğlu değildir. İsa Aleyhisselama, “Allah’ın oğlu” demek, en büyük suçlardandır. Rabbimiz, suçun büyüklüğü konusunda: 88 "Rahmân çocuk edindi" dediler. 89 Yemin olsun ki çok kötü bir şey yaptınız. 90 (Bu sözden) Neredeyse gökyüzü çatlayacak, yeryüzü yarılacak ve dağlar devrilecekti. 91 Rahmân'a çocuk iddia ettiler diye. 92 Çocuk edinmek Rahmân'a yaraşmaz. 93 Göklerde ve yerde olan herkes Rahmân’a kul olarak gelecektir” buyurur. (Meryem süresi ayet 19/88-93) Musa aAleyhisselam da Allah’ın elçisi olmasına rağmen, Firavun’a karşı içinden bir korku hissetmiş ve Rabbimiz ona: 67 Musa içinde bir korku hissetti. 68 Biz "Korkma, şüphesiz yüce olan sensin" dedik” buyurmuş. (Ta-Ha süresi ayet 20/67-68) Mehmet Akif Ersoy merhumu tenkit eden biri “O, İstiklâl Marşı’na başlarken ilk cümlesi “Korkma” demiş, Türk milleti korkmaz ki” diyerek tenkit etmişti. Türk milleti de insandır ve korkar. Korku, Allah’tan bize bir lütuftur. Korku olmasaydı izolesiz elektrik kablosunu avuçlardık ve bir daha hayatta kalamazdık. Tren yolunun üzerinde trene karşı koşardık. Korkudur, bizi evler yapmaya, kışın yünlü ve kalın elbiseler giymeye, zehirli içecekler içmemeye iten. Ama bu korku nimetini insanlardan korkarak tüketmeye değil, Allah’tan korkmaya iter. Her namazımızın son oturuşunda selamdan önce “Ve kına azabennar/Bizi ateşten koru” diye dua ayetini okuruz. Rabbimiz bize, “Yalnız benden korkun” buyurur:  “… İnsanlardan korkmayın Benden korkun…” (Maide süresi ayet 5/44, Bakara 150, Maide 3) İnsandan korkmayın. İnsan olmamız nedeniyle Rabbimizin bir lütfu olan korku nimetini de insan, hayvan ve diğer yaratıklar korkusunda kullanarak israf etmeyelim. Korku israfından kaçınalım. Yanımıza, derneğimize, camimize, sohbetlerimize katılan o tanımadığımız bir insan geldiğinde “Acaba?” diyerek korku üretmeyelim. İslam’ı anlamaya, yaşamaya ve örnek olmaya çalışıyoruz. Adam görsün, duysun ve hastalığının ilacının ne olduğunu anlasın. Kâfirlik ve zalimlik hastalığının şifası olan ayetleri saklama günahından da bahseder Kur’an’ımız: 174 Allah'ın indirdiği Kitap’ta olan bir şeyi gizleyip, onu az bir para karşılığında satanlar var ya, işte onların yedikleri karınlarında ancak ateştir. Kıyamet gününde Allah, onlarla konuşmaz, onları temize de çıkarmaz. Ve onlar için acıklı bir azap vardır. 175 Onlar doğruluk yerine sapıklığı, bağışlanma yerine azabı satın aldılar. Onlar ateşe ne kadar dayanıklıdır!?” (Bakara süresi ayet 2/174-175) Rabbimiz, daha Bakara süresinin ikinci sayfasında o kâfirler için “Fi kulubihim marazun” kalplerinin hasta olduğunu haber verir. Kalplerin ilacı da kalbi yaratandan gelir. Kâfirler, kendilerinin ilaç şişesini kıran cahillerdir. Allah’ın Rasülü’nü kaçırmak, olmazsa öldürmek için Sasani imparatoru en iyi yetişmiş suikastçılarından Bâbeveyh ile Hürre Hüsre’yi Medine’ye gönderir ama kaçırmak veya öldürmek için gelenler Müslüman olarak dönerler. Ve onları gönderen Vali Bazan bin Sasan da Müslüman olur. Allah Rasülü, Bazan’ı Yemen’e tekrar vali olarak atar. Medine sokaklarında, elinde kılıçla deli gibi dolaşan Hattab oğlu Ömer, Allah’ın Rasulü’nün huzurunda Müslüman olarak biz onu da “Allah ondan razı olsun” demeye hâlâ devam ettiğimiz gibi kıyamete kadar adı yaşayacak ve bu dua devam edecek. Sizin hakkınızda kötü düşüncelere sahip olanlara da kendi gönlünüzü açınız, başkalarının gözüyle bizi görenlere kendi gözleriyle bakmalarını sağlayınız.

Devamını Okumak İçin Tıklayınız