İlkokul Yılları (1953-1958)
Evde çok yaramazlık yaptığım için ilkokula 6 yaşında başlatıldım. Rahmetli babam nüfus memuruydu, ilköğretim müdürü ile görüşmüş benim kayıt edilmeden okula gitme müsadesini almış; kayıtsız olarak misafir sanatçı gibi okula gidip geliyordum. Gazi okulunun giriş sınıfında Nermin Hocada okula başladım. O yıllarda okullar çok sıkı idi; okumayı öğrenmeden sınıf geçmek yoktu. Bu nedenle 5 yıl, 6 yıl birinci sınıfa devam edenler vardı. Biz tıfıllar ön sıralarda 12-13 yaşındaki koca koca adamlar da arka sıralarda otururlardı. Zaman zaman bizi hırpalarlardı ama katlanırdık. Sınıfta iki grup vardı: biz tıfıllar ve kocamanlar… Yıl sonunda okumayı öğrendiğim için hem kaydımı yaptılar, hem de 2. Sınıfa geçirdiler… Rahmetli Nermin hoca çok idealistti. Böyle hocaları günümüzde bulmak olası değil artık. Bu koca adamlara okumayı öğretmek için çırpınırdı adeta. Ancak nato kafa, nato mermer; bizim kocamanlar öğrenmemek için ellerinden geleni yaparlar; ısrarla öğrenmezlerdi… Düşünün adam 6 yıldır sınıfta kalıyor 13 yaşına gelmiş, hala birinci sınıfa gidip geliyor… Okul çıkışında simitçi Niyazi amca (ama) vardı. simit ve rengarenk macun satardı. Teneffüse çıkınca ilk işimiz simit üzerine macun sürdürmek olurdu. Simit bir kuruş (delikli) macun ne kadar sürdürürsen bir kuruş veya yüsparalık (ikibuçuk kuruş o da delikliydi). Okul kooperatifinde de çikolata satılırdı 5 kuruştu. Ağabeylerim esnaf olduğundan evde gümüş 50 kuruşlar olurdu. Ben zaman zaman evden aşırdığım 50 kuruşlar sayesinde bol bol çikolata alır, arkadaşlara da ikram ederdim; paylaşırdık… Geceleri sokakta saklambaç oynar, hoş vakit geçirirdik. Bazen camiye gider namaz kılardık. Ramazanlarda minarelerde selalar verirdik. Teravih namazları bir türlü bitmek bilmezdi. En arkada çocuklar safında namaz esnasında biri birimiz gıdıklar ve gülüşürdük. İlk selam verilişinde bir kızgın büyük çıkar güldüğümüz için tekme tokat bizi dışarı atardı. Öyle bir neşe içindeydik ki, tokat yememize rağmen koro halinde güler… Güler… Dakikalarca gülerdik; her gün camiden atılmak en büyük eğlencemizdi… O yıllarda toplumumuz çok muhafazakârdı; namaz kılmayana kız vermezlerdi. Bu nedenle Heccelerde Göcerlinin camisine gittiğimizde genç genç yabancı adamlar görürdük. Bunlar mahalleden kız isteyecek damat adaylarıydı. Kız isteme öncesi kızın babası görsün diye namazlarda saf tutarlardı. Kızı aldıktan sonra namaz da niyaz da biterdi… Dinimiz ne güzel söylemiş; ihlas var, zorlama yok diye. Zorlayınca böyle samimiyetsizlikler ortaya çıkıyor. Babamın tayiniyle 2. Ve 3. Sınıfı Kulu’da okudum. 1956’da tekrar Karaman’a dönerek 4. Sınıfı Kale ilkokulunda okudum. Öğretmenimiz Fahrettin Bey’di. Bizlere bir şeyler öğretmek için adeta çırpınırdı. Başöğretmen Refik Baykur hoca ise okulda disiplin ve düzeni sağlamak için bütün gayretiyle çalıştırdı. 5. Sınıfa geçince Gazi okulunun üst katına taşındık ama İstiklal okuluna bağlıydık. Öğretmenimiz Ekrem Hoca idi; her öğretmen gibi o da idealistti, öğretmek için bütün gayetini kullanırdı… 5. Sınıfta devam dolunca, bir hafta sürecek bitirme sınavlarına girerdik. O sınavlarda da başarılı olunca diplomamızı alırdık…