HOŞ GELDİN YÂ RASÛLALLAH!...
Nasıl ki gelişini dört gözle beklediler ve umûda umûdu eklediler. Gelecektin... Hem de gelişlerin en güzeliyle. Gelişinle panayır yerine dönüşecekti Medîne. Uzaktan bir toz bulutu belirdi ve kutlu bir ses yükseldi semâya doğru. Geliyorlar... Geliyorlar... Gelişine özel bir beste dudaklara sürme gibi çekildi. Açıldı gönül denen kafes. İçten geldiği gibi; fakat samîmiyet kâsesine bandırılmış kelimelerle yükselen bir ses... Taleâl bedru aleynâ Min seniyyâti-il vedâ Vecebe'ş şükrü aleynâ Mâ deâ lillâhi dâ' Eyyühel meb'usü fînâ Ci'te bi'l emri'l mûtâ Ci'te şerrafte'l Medîne Merhabâ yâ hayra dâ' (Ay doğdu üzerimize Vedâ tepesinden Şükür gerekti bizlere Allah'a dâvetinden Ey bizden seçilen elçi Yüce bir dâvetle geldin Sen bu şehre şeref verdin Ey Sevgili hoş geldin) Evet, ey Sevgili hoş geldin. Gelişinin 1454'üncü sene-yi devriyesinde ümmetin hâli perîşan. Sen bu fânî dünyâya hoş geldin de biz seni ağırlayabildik mi? Senin ümmetin bugün bir kan gölü içinde yüzüyor. İzzetini ve şerefini korumak isteyen bir avuç Gazzeli, gece gündüz ağlıyor hem de yanakları hüzün gamzeli... Onlara kan ağlatan zâlimin kırılsın eli. Bu yazıyı kaleme almadan önce en süslü kelimeler ile sana seslenmekti niyetim Yâ Rasûlallah. Fakat insanlık kan ağlarken ben nasıl gülerim düşüncesi tereddütte bıraktı beni. Affına sığınıyorum ve merhametinden medet istiyorum. Yüreğim hıçkırıklara boğulurken hâli pür melâlimizi arz etmek adına şu şiirimi sana arz ediyorum. Örümcekler değil, kâfirler ördü ağını İlmek ilmek söktüler, ümmetin otağını Müslümanım diyenler hak etmiyor Cennet'i Korkmadan işleniyor katliamın en neti Bu asırda kan doldu çocukların gamzesi Gazze çığlık çığlığa duyulmuyor gam sesi Hakkıyla yürüseydik sana gelen yolları Keşke sarabilseydik açılan tüm kolları Şeytan tutmuş silkeler, perîşan derbederiz Birbirimize düşmüş, durmadan harbederiz Sana gelebilseydik tökezlemez düşmezdik Kabuk tutmaz yarayı, eşelemez deşmezdik Cümle diller lal oldu, konuşmaz zerre ihlas Karardı kalpler hepten, çoktandır etti iflas Mâsumiyet deneni tutardık el üstünde Şimdi ondan eser yok, ağıt var Filistin'de İnsanlar gezinirken göğsünü gere gere Secdeler iz bırakmaz artık öptüğü yere Sevdiklerin seninle, bir başımıza kaldık Neydi ömrün gâyesi, biz ki sefâya daldık Bir ân görün Yâ Nebi! Gözlerimiz şenlensin Umûdumuz yalnızca, yalnızca bir tek sensin Sana olan aşkımız ummanlara denk düşer Sünnetine uyarsa yolunu bulur beşer 20 Nisan 2025 / Saat: 02.54 / Mersin