HIZLA YABANCILAŞIYORUZ
Son 30 yılda hızla mantar gibi çoğalan ve kontrolsüz yayınları ile Türk gençlerinin ve insanlarının ahlaki değerlerini yerle bir eden televizyon yayınlarının yanında son on beş yılda bu yayınlara birde kontrolsüz internet yayınları eklenince memlekette ne ahlak, ne eğitim ve nede huzur kaldı. Kütüphaneler, laboratuvarlar ve araştırma merkezleri yerine, yeni hapishaneler yapıldı üç yüz bin mahkûm hapishanelere sığmaz oldu. Cezaevlerinde yer kalmayınca suçlular salıverilmekte olup cemiyet içerisinde yeni suçlar işlemek için arayış içerisindeler. Televizyonlarda yıllarca evlendirme programları adı altında modern hacı analık yapılırken ses çıkartmayanlar, gençlerin ve insanlarımızın manevi ve ahlaki değerlerinin çöküşünü geç de olsa fark edip bu yayınları sonlandırdılar. Fakat bakıyorum bütün kanallarda bu yayınların yerlerine şimdilerde, özellikle zinanın suç olmaktan çıkarılmasından sonra, evden kaçan ya da kaçırılan kız çocukları, kocasını ve çocuklarını bırakıp yine kendisi gibi evli ve çocuk sahibi erkeklere kaçan kadınları, karı koca arasındaki geçimsizlikleri, çarpık ilişkileri ve programları ön plana çıkartarak milletin içini karartan, midesini bulandıran, sinirlerini bozan yayınlarına devam etmektedirler. Memleketin analarını ağlatacak, gelecek nesillerin hayatlarını çıkmaza sokacak yayınlar yerine ilim, irfan, yüksek ahlâk, eğitim, aile saadeti, helal kazanç, paylaşım, yoksula yardım, kötülüklerden korunma ve kaçınma gibi konularda programlar yapıp, milletin dertlerine çare olabilecek yayınlar yapabilmelerini sağlayacak kanuni tedbirlerin vakit geçirilmeden alınıp, bütün televizyon yayınları ve internet mutlaka disipline edilmelidir. Gençlerimizin ve insanlarımızın daha fazla iğfal edilmeden, daha fazla zehirlenmelerine fırsat verilmemelidir. Zararın neresinden dönülürse kârdır diye bir deyim vardır, ama bunu yapabilecek ne bir yönetim nede bu yanlışları okuyup ders çıkarabilecek insanlarımız kaldı. Kalanlarda çaresiz olup bitenleri seyretmekten öte bir şey yapamamaktadırlar. Demem o ki! Yeni yetişen nesil; Ailelerin değil, Televizyon yayınlarının, kontrolsüz internet yayınlarının, cafelerin diskoların en önemlisi de, cep telefonlarının, sokağın ve çevrenin eseri olacaktır. Tarihte böyle bozulmaya yüz tutmuş milletler, ya tarih denilen mezarlığa gömülmüşler, ya da büyük felaketler yaşadıktan sonra, büyük önderler çıkararak(Atatürk gibi) yeniden tarih sahnesindeki yerlerini almışlardır. Yukarıda anlattıklarımın yaşanmasını istemiyorsak; Yüz yıllar öncesinde bizleri uyaran BİLGE KAAN'ın o müthiş ikazını bir defa daha okuyup milletçe gereğini yapmalıyız. EY TÜRK, TİTRE VE KENDİNE DÖN