HER YER DERSHANE, HERKES MÜSLÜMAN İSLAM DİNİNİN ADAMI
Şehrin yeni atanmış vaiziyim. 12 Eylül darbesi oldu, şehrin sağcı ve solcularının biraz hareketli olanlarını hapse attılar. Solcuların lideri olarak hapse atılan belinde tabanca taşıyan belediye amirlerinden biri. Ben hemen şehrin en dilden anlayanların toplu oldukları hapishanede vaaz vermem için jandarma yüzbaşısından izin aldım ve hem sağcılara hem solculara konuşmalara başladım. İlde altı aydır tutuklu bulunan belediye amiri, görevine başladı. O hafta perşembe günü ziyaretine gittim, çay içerken, “Yarın cuma, cuma ezanına bir saat kala ben buraya geleceğim ve birlikte çıkacağız, şehrin ana caddesinin sağ kaldırımından gidip sol kaldırımından döneceğiz ve bu şehir, bu şehrin sağcıları ile solcularının dinde ayrılık ve gayrılıklarının olmadığını şehre göstereceğiz” dedim, kabul etti. Merasimi gerçekleştirdik, cuma namazından çıkınca o, dairesine, ben de evime ayrıldım. Öğle yemeği yerken kapı çalındı; çıktım, kapıda Adalet Partisi başkanı filan. “Buyunuz” dedim, girdi, odaya oturur oturmaz, “Sayın hocam, sen bu komünistlere meşruiyyet kazandırıyorsun” dedi. Ben de ona “meşruiyyet” kelimesinin ne anlama geldiğini bilmeden konuştuğunuzu zannediyorum. “Meşruiyyet” kelimesi, “şeriat” kelimesinden türemiştir. Meşruiyyet insanları şeriat/İslami yasalar içine almak, içinde olanları İslam’a göre yaşatmak anlamına gelir. Sen, benim çok eski bir tanıdığımsın. Namazını kıldığını, orucunu tuttuğunu, faizli işlerden uzak durduğunu, uyuşturucu içkileri kullanmadığını… biliyorum. Sonra bu İslam dini, hepimizin dinidir. Din, yalnız hocaların değildir. Parti ayırımı yapmadan bütün halkımız, bu din için canını verir ve sağ-sol ayrımı yapmadan İslam dini üzerinde birleşir. Bak bu cuma günü aynı camide namaz kıldınız. Komünistlere silah ve mermi temin ettiğine inandığın, senin evini kurşunlattırdığını zannettiğin bu insan, bundan sonra birkaç defa daha cami içinde aynı safta buluşunca siz, ikiniz, aynı safta ama İslam safında, Kur’an’ın ifadesiyle “orta ümmet”likte birleştiniz ve sana hiçbir zarar vermeyeceğini garanti ediyorum” dedim. Herkes kendi üzerindeki sorumluluğu yükleyecek birini bularak sorumluluktan kurtulacağını zannediyor. Bir işi yapmak istemiyorsanız bin türlü bahane bulmak zorunda kalıyorsunuz ve bir sorunken bin bir yapıyorsunuz. Eğer o İslami hizmetlerin hepsini yapmak istiyorsanız önünüze çıkarılan kanuni engeller dahi size yardımcı olabilir. Bu yaz gördüm, başörtülü kadınlar ev başı açık kadınlar, kızlarını cami derslerine aynı apartmandan birlikte gönderiyorlar. Arkalarından bakarken, iki annenin de göz ve yüzünden akan mutluluk, iç dünyalarında hayatlarını ballandırıyor. Ergenlik çağına gelen her Müslüman, bildiği kadarıyla İslam’ın görevlisidir. “Bismillahirrahmanirrahim” demeyi bilen biri, onu bilmeye öğretmekle görevlidir. Birlikte olduğunuz bir insana onu ezberletmek görevimizdir. Dairede çay içerken, gazete okumak yerine Kelime-i Tevhid’i doğru söylemek ve söyletmek dersleri de görevlerimiz arasındadır. 1968 Van Jandarma Tugayı’nın bahçesinde 30 tane jandarma eri olarak 7/24 beraberiz. “Boş durmayalım, Kur’an okumasını bilmeyenlere okumak, bilenlere namaz sürelerinin manasını öğretmek, İslam’ın ve imanın şartlarını öğretmek üzere hemen başlayıverdim. Sekiz ay sonra tugay komutanının haberi olur ve beni Hakkâri’ye sürer. Orası jandarma alayı olduğu için daha çok askerle beraber bulunacağız diye sevinerek gittim. Rabbim yardım etti ve ben sırayla bütün bölüklerde akşam saat sekizden dokuza kadar ilmihal bilgileri verdim. İlk başta hızlı komünistler, huzursuzluk çıkarmak istedi ama, Van’dan arkadaşımın bileği ve yüreği çok sağlamdı. Komünistler onu ele geçirmek için uğraşıyorlar. Arkadaşım olduğunu söylememiş onlara ve şöyle demiş, “Birkaç dersini dinleyelim, sonra ben onu susturmasını bilirim” demiş. Ondan sonra sorun hiç çıkmadı. Türkiye bambaşka bir ülke. En dinsizi, Avrupa’ya gittiğinde, uzun süre kaldığında kendisine en yakın insanların Avrupalılar değil, o beğenmediği kendi ülkesinin insanlarıdır. Hepsinin kültürünün yarıya yakını İslam’dır. Dediklerime inanmayanlar veya abartılı görenler, bugün cuma namazında ezandan önce, selamdan sonra etrafınıza dikkatlice bakınız ve hiç tahmin etmediğiniz insanların camide olduğunu göreceksiniz. İzne ayrılamayan memurlarımız, mesaiden önce veya mesaiden sonra arkadaşlarınızla yarım saatliğine bir araya gelerek Kur’an dersi yapabilirsiniz. Ben bir memurun beş-altı arkadaşıyla beraber, mesaiden önce bir araya gelerek Kur’an-ı Kerim’in mealini, Riyâzu’s-Sâlihîn’i ve Kudûrî’yi okuyarak bitirdiklerini biliyorum. Bir terzimiz, birkaç seneden beri dükkânında, çarşının esnafının çocuklarına Kur’an okumasını öğretmeye devam ediyordu, emekli oldu, bir sınıflık torunlarına ders vermeye devam ediyor. Geçen sene yaz aylarında camide ders başlatan gencecik bir imamımız, okuttuğu çocukları yüzmeye de götürmek ister ve beş yıldızlı otelin birinin işletme müdürüyle saatine pazarlık yapar. En son fiyatta anlaştıktan sonra imam arkadaş, müdür hanıma, “Buraya yaz kursuna katılan çocukları getireceğim” diye söyleyince müdire hanım biraz düşündükten sonra son fiyatın yarısını da kaldırıverir ve, “Bizim de bir katkımız olsun” deyiverir. Bizim halkımız okumasını bilmese bile Kur’an’ı sever. Ünlü bir bayan türkücüye paparazzi programında sorulan bir soru karşısında “Yaşamasam bile, Kur’an’ın söylediği her şeyin doğru olduğuna inanıyorum” deyiverir. Sevgili Peygamberimiz, “Yeryüzü bana mescid kılındı” (Buhari, Sahih, Kitab teyemmum 1) buyurduğu için yeryüzünün temiz olan her yerinde Kur’an, hem öğrenilir hem de öğretilir.