HARMAN KALKINCA

Yayınlanma: 22.03.2021 10:47 Güncelleme: 22.03.2021 10:47

Bir rivayete göre Hz Mevlana,bir diğerine göre İbrahim Ethem hz. den rivayet edilen hikayeyi çoğumuz biliriz.. Soruyorlar bereket nedir? O muhterem de diyor ki,” Koyun 1 yavru verir. Kasaplıktır, kesilir ama hala sürüyledir. Köpek 4 yavru yavrular ama koyun kadar üremez. Çünkü koyunlar gecenin ilk saatlerinde yatar, şafaktan önce de kalkarlar. Böylece rahmet saatini idrak ederler ve onların üzerlerine bereket yağar. Ama köpekler gece boyunca havlarlar ve sonunda yorgun düşüp yatarlar dolayısıyla da bereket saatini kaçırırlar…” Seher vaktinin bereketine vurgu yapılmaktadır. ***** Ekinler oka sıçrarken, gökten yağan bereket toprakla buluşurken. Her bahar mevsiminde, gurbet ellerde bile, aklıma çocukluk günlerim gelir. Biz o yokluk içinde, yamalıklı pantolonlarla, kerpiç duvarlı, beyaz toprak sıvalı evlerde bahar yağmurlarının ve toprağın bereketine güvenerek büyüdük. Tozlar içinde, harman makinesinde sap sürerken, hep o berekete inanır. Harman zamanı, sabah gün doğmadan yollara düşerdik. Bir şey istediğimiz zaman, bizim kuşak köylü çocuklarının en çok duyduğu iki kelimeydi, “Harman kalkınca” Ayakkabı istersin. “Dikiciye diktir, harman kalkınca yenisini alalım” Nişanlar, düğünler hep harman kalkınca olurdu. Ekimde toprağa  atılan tohum, umuttu, beklenendi. Topraktan fışkıran yeşil buğday, umutları yeşertirdi. Başak verir, olgunlaştıkça boynunu eğerdi. Sonra ekin makineleri direr, deste çekilir, yığın yapılırdı. Sabah ezanı kalkılır, seher vakti tüm hane uyanır. Saman atılacak ise gün doğmadan atılırdı. Kadınlar tandırı yakar, geceden yoğurduğu hamuru ekmek yapmaya başlardı. Traktör seslerine, babaların öfkeli gür sesleri karışırdı. “Hadin bakıyım, çabuk olun” Seher vakti mahalleye uğra kokuları yayılırdı. Dedeler, torunlarını “harman kalkınca sizi Karaman’a dondurma yedirmeye götürecem yiğidim” diye gaza getirirdi. ***** Bir ayda zor kalkan, bir tek harmanımız vardı. Tıpkı koyunun bir kuzusu gibi. Buğdayın birazı satılır, kalanı ambara atılırdı. Harman kalkınca gelinlere basmalar, çocuklara ayakkabılar alınır. Tenekelerle kayısı reçelleri, pekmezler, köpük helvalar alınır. Besiler kesilir, kavurmalar kavrulurdu. Yeniden ekim, yeniden yeni umutlar. Bahar beklenirdi. Yeni bir harmana kalan, yeni arzu ve istekler. Arkadaşlar arasında şaka yapardık. “Senin iş harman kalkınca olur anca” diye. Dedelerimiz borç, faiz bilmezlerdi. Sattıkları mahsulün parasını dolaba koyar lazım oldukça harcarlardı. Kadınlar erkenden kalkar, sonra tüm hane uyanır. Sabahın seherinde inekler sürüye sürülürdü. Koyun sürüleri iki bölüm olurdu. Yoz ve sağmal. Yoz kuzusu olmayan koyunlardan oluşur dağdan kar yağana kadar inmezdi. Sağmal sürüsü her gün köye gelir sütü sağılırdı. Tekrar dağa yayılmaya giderdi. Şimdi ne sabah güdüye giden inek sürüsü kalmış ne yoz sürüleri kalmış. Ne eski harman,ne seher de uyanan kalmış.. ***** Bence ekonominin en güzel tarifi şudur. Yıllık ürettiğin 100 lira, tükettiğin 60 liraysa 40 lira zenginleşiyorsun. Yıllık 100 lira üretip 100 lira tüketiyor isen kendi yaĝınla kavruluyorsun. 100 lira üretip 120 lira tüketiyorsan her yıl 20 lira fakirleşiyorsun. Bizim bir harmanımız vardı ama 1 kilo buğdaya 1 litre mazot alabiliyorduk. Paramız var ise traktörü yeniler,yoksa iki yıl daha idare ederdik. Biz harman kalkıncaya kadar beklerken,sabır etmeyi,bir şeye kavuşa bilmek için sabır ile çalışmayı da öğreniyorduk.. ***** Bereket, ürettiğimize göre yaşamaktır. Ahmet'in  çift çekeri var diye, Mehmet'in de gösteriş için, borç ile traktör almaması da berekete götüren yoldur. Sadece inat ve gösteriş için yapılan her şey aile ve ülke ekonomisine negatif etki eder. Ürettiğimiz, tükettiğimizi karşılamıyorsa, ülkenin parası değersizleşiyor. Paramız değersizleştikçe de fakirleşiyoruz. Bizim zamanımız da bir harmanımız vardı. Berekette vardı. Ne faiz bilirdik ne banka bilirdik.borçtan korkardık.. Şimdi buğday, arpa, fasülye, pancar, mısır harmanı oluyor. Harman çok bereket yok.. Allah'ım vatanımın toprağına bereket ver. Milletime varlık, huzur ve refah ver.  

Devamını Okumak İçin Tıklayınız