Hamza Hoca Farkı

Yayınlanma: 18.06.2019 14:38 Güncelleme: 18.06.2019 14:38

Osman Nuri KOÇAKGeçenlerde Bifa Lisesi’nin hazırladığı bir şiir dinletisini izledik.Sıradan bir şiir dinletisi formatının ötesinde, bir kareografi dâhilinde yapılan bir etkinlikti. Seçilen şiirler ve bunların sıralaması ile icra ediliş tarzları düşünülmüş ve hesaplanmıştı.  Şiirlerin seçimi kurtuluşumuza doğru atılan ilk adımın yüzüncü yılına uygun şiirlerdi.Her ne hikmetse, Kurtuluş Savaşına giden süreç ve onun kurgulanış biçimi birilerini hep rahatsız etti. “ Keşke Yunan galip gelseydi” diyecek kadar kalbi mühürlenmiş olan bu kesimlerin orada anlatılmaya çalışılan büyük vatan destanını anlamaları beklenemezdi. Katılımcılar fazla değildi.Fakat azlık veya çokluk içinde yaşadığımız zamanın koşullarına göre değişkenlik gösteren nitelemelerdir. Bizzat o dinleti gecesinin düzenlenmesine ilham oluşturan Ulusal Kurtuluş destanımızın başlangıç öyküsü bu azlık veya çokluk esası üzerine kurgulansaydı bu gün buralarda olamazdık. Davranışlarımızı azlık ve çokluk değil de, haklılık ve meşruiyet üzerine bina edebilirsek verdiğimiz mücadele daha bir anlamlı olur. Çok az kişiyle başlayan ama sonuna kadar hak ve hukuk mücadelesi şeklinde sürdürülen bir savaşın anılması ve yeni kuşaklar arasında ulusal bir bilince dönüşmesi için yapılan çalışmalar da aynı ruh hali ile sürdürülür ise değerli olur.O akşam Yunus Emre Salonunda olan da buydu.Kimse katılıma ve sayıya takılmadan yüreklerinin tüm coşkusu ile üstlerine düşeni yaptılar. İzleyenler olarak biz de takılmadık sayıya. Lâkin beş yüzün üzerinde öğrencisi, elli dolaylarında öğretmeni olan bir okulun kendi etkinliğine bu kadar şaşı olmasını anlamakta biraz müşkülat çektik. Elbette “Yunan kazansaydı” diyen kimse yok onların içinde. Yani bir düşmanlık saiki ile belirlenmiş tutum olamayacağına göre, duyarsızlığımızın nedeni ne? Okul Müdürü’ nün de katıldığı bir etkinliğe nasıl olur da öğretmen ve öğrenciler ve veliler katılmaz. Bunu sorgulamak gerekmez mi?Ben sorguluyorum.Ulusal coşkularımızı kaybetmeye başladığımız bir iklim kuşağına girdik. Sebebini bu olarak görüyorum. Bunun nedenleri ve nereye kadar böyle gideceği sorunsalı uzun ve başka çalışmaların konusu. Ancak böyle gitmemesi için yapılacak çok şeyin olduğu da bir gerçek.Hamza Şanlıtürk faydalı bir ışık kaynağı gibi. Hangi okula ve hangi mekâna giderse ışığı da oraya götürüyor. Okul müdürlüğünün elinden nasıl alındığını biliyoruz. Ama o bir öğretmen. O bir Cumhuriyet öğretmeni. O, Atatürk’ ün öğretmeni. Her bulunduğu yerde farkını belli ediyor.  Bifa’ da da farkını belli etmiştir. Bu yeter. Dilerim ki bu duyarsız iklim çabuk sona erer. Yeniden yönümüz güneşe ve aydınlığa döner. Hamza Hoca’ların gayretleri boşa gitmez. Teşekkürler hocam…

Devamını Okumak İçin Tıklayınız