HALKIN SESİ HAKK'IN SESİ MİDİR?
Hani hapishanede doğan çocuk dışarıyı görmeden büyüse, dünyayı dört duvardan, beş gardiyandan ve bir müdürden ibaret olduğunu zannedermiş. Hatta İbn-i Haldun, Mukaddime’sinde, çocukken babasıyla beraber hapishanede yatarak büyüyen çocuk, yemek yerken ağzına çok lezzetli gelen şeyi babasına sorar, “Baba bu nedir” der. Babası, “O ettir oğlum” der. Oğlu, “Et nedir” diye sorar, babası insanların dışında fareden başka bir şey görmeyen çocuğuna, “Bu boyda olan” derken eliyle büyüklüğünü göstermiş) ve adına da koyun denilen hayvanın etidir” deyince oğlu inanmamış ve “Bu kadar büyüklükte fare mi olur” demiş. Balıklar da dünyayı sudan ibaret zannedermiş. Üstü camla kapalı cam kavanoza konulan kanatlı böcekler, kurtulmak için sağa, sola ve yukarıya hücum eder, sert yere dokununca korkup sinermiş. Onlarca kere tekrardan sonra yukarıya başvurmayı bırakırmış. Onlardan doğanlar da anne baba eğitiminden geçtiklerinden o cam kavanozu dünya zannederlermiş. İşte Sevgili Peygamberimiz de dededen toruna Mekke parlamentosundakilerin semirgen ve sömürgen idarecilerine alışık olarak doğduklarından, Sevgili Peygamberimizin, onları halka değil, Hakk’a uymalarına çağırdığında, ona karşı gelmekle kalmazlar düşmanca davranırlar. Miracı anlattığında, bir gecede Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya, oradan da yedi kat semaya çıkarıldığını anlattıklarında iyiden çıldırmışlar, alaya almışlar, iman edenleri bu olayla dinden döndürmeye çalışmışlar ama Hazreti Ebubekir’in, “O söyledi ise doğrudur” sözü, imanın nasıl olacağının örneği oluvermiş. O, ümmetini seviyor, onların ve tüm insanların kula kulluk ederek bu dünyada köle gibi yaşayarak ahirette cehenneme gitmemeleri için, bir gece ağlayarak Rabbine dua ederken, İbrahim Aleyhisselam ile İsa Aleyhisselamların dualarını okumuş: İbrahim Aleyhisselam kendi kavmi için, “Rabbim, onlar, insanlardan birçoğunu sapıttılar. Kim bana uyarsa bendendir. Kim de bana isyan ederse, şüphesiz sen bağışlayansın, esirgeyensin” diye dua etmiş. (İbrahim Süresi, Ayet 14/36) İsa Aleyhisselam da, “Eğer sen onlara azap edersen, şüphesiz onlar, senin kulların. Eğer onları afvedersen, şüphesiz sen Aziz'sin, Hakim'sin” diye dua etmiş. (Maide Süresi, Ayet 5/118) Sevgili Peygamberimiz de her iki duayı gözyaşıyla okuduktan sonra, “Allahümme Ümmetiiii, ümmetiii/Allah’ım, ümmetimi, ümmetimi (n afvını isterim)” diye dua ediyor. (Müslim, Sahih, K. İman, bab 89) Biz Müslümanlar, halkı yaratan Cenab-ı Hakk’ın kurallarına uymakla insanın insana tapınmasının engellendiğine inanırız. Şu anda, bu günün haberlerine bir kulak verdiğinizde hoşunuza gitmeyen haberlerin hepsi insani kurallara göre yetişmiş insanların devlet olarak, şirket olarak, çete olarak, mafya olarak veya bireysel suçlardır, insanlığını, içini burkan haberler. İslam’a göre şekillenmiş bir toplumda, mesela Sevgili Peygamberimizin arkadaşları arasında renk, ırk, dil, kast, zengin-fakir ayrımı tamamen kaybolmuş ve Müslüman kardeşliği, havası aldığımız nefesteki hava gibi her yerde esmeye başlayıvermiş… İşte bu hava içinde peygamber eğitiminden geçen Abdullah bin Mesud’un (R.A.) kelam-ı kibarı, “Müminlerin güzel gördüğü şey, Allah katında da güzeldir” mevkuf hadisi de Hakk’ın sesi olan Müslümanları örnek gösterir bize. (Ahmet, Müsned, Taberani Kebir, hadis 8583, Hakim, Müstedrek 3/78) İman konusunda bile Müslümanların imanını örnek verir Rabbimiz: “Şayet onlar sizin inandığı¬nız gibi inanmış ol¬salardı doğru yolu bu¬lurlardı. Eğer yüz çevi¬rir¬lerse, şüp¬hesiz onlar bir ayrılık için¬de¬dir¬ler. Onlara karşı Allah sana kâfi¬dir. O işitendir, bi¬lendir.” (Bakara Süresi, Ayet 2/137) İslam’a göre şekillenen Müslümanların güzel gördükleri de güzeldir. Onun için, “Halkın sesi Hakk’ın sesidir” denmiş. Ama bu Müslüman halk, haddini bilir. Düşünen aklını, konuşan dilini, yazan elini yaratan Allah Celle Celalüh’ün kurallarına aykırı kanun koyması, karar vermesi, genelge yayınlaması… mümkün değildir.