SİTEM VE ÖZÜR

TAKİP ET

“Sami Abi” başlıklı yazım büyük ilgi gördü.

İlginin kaynağı, yazının bizzat kendisi değildi. Anlatılan kişi, Sami Mangırcı olunca yüzlerce okuyucunun dikkatini çekti.

Sami Abi’nin 70 yıllık hayatına kısaca değindiğim yazıyla ilgili onlarca kişiden mesaj aldım.

Bunlar arasında sitem içeren bir mesaj vardı ki, yazdıklarını sizinle paylaşmayı, ayrıca okuyuculardan ve Mangırcı ailesinden özür dilememi gerekli kılıyordu.

Hiç bir kelimesine dokunmadım:

“Sevgili Ahmet Bey;

Ben Sami Mangırcı’nın en büyük torunuyum. Yazdığınız yazı tüm ailemizi duygulandırdı. Hasta (4 senedir solunum cihazına bağlı, Als hastası) anannemi ağlattı. Çok naif ve güzel bir yazı olmuş. Daha içten bir şekilde dedemi anlatamazdınız. Lütfen beni yanlış anlamayın ama dedemin üç değil, dört çocuğu vardı. Annem ismi yazıda geçmeyince çok üzüldü. Ben de bunu sizle paylaşmak istedim. SAMİ MANGIRCI’NIN ÜÇ OĞLU, BİR KIZI var. Dedemi çok iyi tanıdığınız aşikar. Bu ince hareketiniz ve yazınızdan ziyadesiyle memnun olduğumuzu tekrar belirtmek isterim.

Sami Mangırcı’nın kızı Fatma GÖKTAŞ ‘ın kızı

Zehra GÖKTAŞ ÇÖL

Üzüntülü Ruh Hali

Bu e-postaya yanıt verdim.

Yanıtım özetle şöyle oldu:

Sevgil kızım;

Deden benim tanıdığım güzel insanlardan biriydi. Bende hakkı çok. Ne zaman ziyaretine gitsem, işyerinin kalabalığına aldırmaz, birlikte çay içmeden bırakmazdı.

Hiç kimsenin aleyhinde konuştuğuna tanık olmadım.

Başta beni, arkadaşlarımın hiçbirini eleştirmedi.

Bize sevgiyle sarıldı.

Ankara’dan Karaman’a az geliyordum, görüşmelerimiz azalmıştı.

Hürmetimi ve sevgimi hep korudum, o da bana öyleydi.

Vefat haberini saat 11.00’dan sonra gördüm.

Hastalığından haberdar değildim.

Uyanış’ı aradım. Sami Abi’yi yazmak istediğimi söyledim. 

Gazeteye yetişmesi için süre çok azdı.

Çok üzgündüm. Yarım saatte, o ruh haliyle yazdıklarımda çok eksikler vardı.

Fatma kızımızı unuttum. Oysa daha küçücükken tanırdım.

Hakkını helal etsin.

Gazetecilikte bu duruma, haberde eksik unsur, deriz.

Sami Abi’nin biricik Fatması elbette eksik unsur değil.

Sizlerin de Sami Abi kadar hassas insanlar olduğunuzdan şüphem yok.

Size sabırlar dilerim.

Kusurumu affedin.

Hakkınızı helal edin.

Ve Diğer Unuttukları

50 yıl tezgahın arkasında durdu. Geçim için, çoluk çocuğunun rızkını helal yoldan kazanmak için. Allah o kıyam halini ibadetlerinden saysın.

Sami Abi’yi anıp Necip Fazıl’ı hatırlamamak olur mu?

Kaldırımlar’dan Sakarya’ya, onlarca şiiri ezberden okurdu.

Büyük Doğu’nun cep kitabı gibi çıkan sayıları da Nuri Pakdil’in Edebiyat dergisi gibi Sami Abi’nin Saray Kitabevi’nde satılırdı.

Bakmayın şimdi herkesin övgüler düzdüğüne, kaç adet sattığını söylesem, benim nesil mahcubiyetten başını yerden kaldıramaz.

   Bir özür de Karasakal Hocama.

Yazdığım isimler arasında hocanın adı olmalıydı. Saray Kitabevi’nin müdavimlerindendi.

Sami Abi’nin gençlik kahkahasının kaynaklarındandı.

Cenaze namazını Karasakal Hoca kıldırsaydı, Sami Abi’nin Allah’ın huzuruna giderken gülümsemesini, Musalla’da son görevini yapmak için toplanan yüzlerce kalbi pak dostları duyacaktı.

Cennet yetenekli insanlardandı.

Mezar toprağı bile adamla şeref kazanır.

Bir sitem de benden;

Karaman gazeteleri ve Karaman için yayın yapan internet sitelerindeki haberler Sami Abi’ye vefasızlıktı.

Bir meslek büyükleri, Karaman’da herkesin tanıdığı bir insan vefat ediyor, verdikleri haber 3-5 satır.

Detay yok, bilgi yok, özen yok. Ardından 2 cümle yazmayı düşünemeyen ya da beceremeyenlere inşallah ders olur.

Sami Abi’nin vefat haberi, haber değeri taşır.

Uyanış gazetesi ise vefasını bir kez daha gösterdi, teşekkür ederim.