Sarıkeçili Yörükleri..

TAKİP ET

CHP Karaman İl Başkanı Av. İsmail Atakan Ünver yaptığı yazılı açıklamada;

“Bilindiği gibi Türkler, Anadolu’ya göç etmeden önce Orta Asya’da göçebe olarak bozkırlarda hayvancılıkla uğraşır, kısmen de şehirlerde otururlardı. Anadolu’ya geldikten sonra geçimi hayvancılığa bağlı olanlar özellikle dağlık ve dağın sahille kesiştiği bölgelere yerleştiler. Anadolu’ya gelişten bu yana Toroslarda hâlâ bu yaşam tarzını sürdüren oymaklar vardır. Osmanlı zamanında da bu yaşam tarzını benimseyen oymaklara kanunnamelerde yer verildiğini ve bazı vergilerden de muaf tutulduğunu biliyoruz. Bir kanunnamede yörüklüğün tarifi; "Yörük taifesi, konar-göçer halktır. Belli yerleri, sancağa taallûkları ve ihtisasları olmayıp ağaları subaşı'lardır" şeklinde yapılmıştır.

Sarıkeçili Yörüklerinin az bir kısmı günümüzde bu yaşam tarzını halen devam ettirmektedirler. Sınırlı tabiat kaynakları karşısında artan hayvan ve insan sayısı zamanla tarıma yönelmeyi zorunlu kılmıştır. Böylece tarımla da uğraşmaya başlayan konar-göçer unsurların büyük bir bölümü köyleşmiştir. Günümüzde yaklaşık 200 Sarıkeçili ailesi halen konar-göçer hayata devam etmektedir. Kışları Mersin-Silifke-Gülnar-Anamur sahillerinde yazları da Konya'nın Seydişehir-Beyşehir yaylalarında yazlamaktadırlar. Bu aileler topraksızdırlar.
Sarıkeçili Yörüklerinin baharın kullandıkları göç yolu üzerinde bulunan İlimiz Kazımkarabekir ilçesi Hacıbaba Dağı Çoka Çeşmesi mevkii önemli bir güzergah ve yörüklerin toplanma yeridir. Geçtiğimiz haftasonu bu mevkiide Sarıkeçili Yörüklerinin “göç” etkinliği vardı. Etkinlikte Cumartesi günü bazı tatsızlıklar yaşandığı, etkinliğe destek veren Kazımkarabekir Belediyesi’nin yaşanan tartışmalar neticesinde desteğini çektiği, etkinlik için getirmiş olduğu malzemeleri toplayarak etkinlik alanından ayrıldığı, Pazar günü ise etkinlik için bölgeye gelip ayrılan bir grubun yolunun kesilerek saldırıya uğradığı şeklinde bir takım bilgilerin hem sosyal medyaya hem de basına yansıması üzerine bölgeye giderek orada bulunan yörükleri ziyaret ettik. Bölgede kalan tek çadıra misafir olduk.
Etkinlik günü yaşanan tatsızlıkları kısmen görebildikleri kadarı ile anlattılar. Göç yolunda en büyük sorunlarının su olduğunu, Hacıbaba Dağı’ndaki tek su kaynağının Çoka Çeşmesi Mevkiinde olduğunu, suyun 3-4 yıldır açılan bir maden işletmesince kullanılması nedeniyle kesik olduğunu, bu yıl açıldığını, ancak yeniden kesilmesinden endişe ettiklerini, suyun kendileri ve hayvanları için yaşamsal önem taşıdığını, 30-40 ailelik bir göç grubunun bölgeden geçtiğini, yine 15-20 ailelik bir grubun da henüz bölgeden geçmediğini ifade ettiler. Bu suyun göç yolundaki tüm göçer yörük aileleri için yaşamsal önemi olduğunu anlattılar.
Yıllardır, göç yolunda veya konakladıkları bölgelerdeki yerleşik halkın kendilerine istenmeyen vatandaş gibi davranması nedeniyle yaşadıkları alınganlıkların etkisi halen üzerlerindeydi. Haftasonu yaşanan gerginliklerden sonra birilerinin onları ziyaret etmesi, hallerini hatırlarını sorması, onları gerçekten mutlu etmişti ve mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Hatta “elimizden ne gelir bilemiyorum” dediğimizde “olsun bizi adam yerine koyup buraya kadar geldiniz ya o da yeter demeleri” gerçekten kendilerini bu dağlarda ve yaylalarda ne kadar sahipsiz ve dışlanmış hissettiklerinin göstergesiydi. Onlara sorunlarını dile getireceğimizin sözünü vererek bölgeden ayrıldık.
Hafta sonu yapılan Göç Etkinliği sırasında ve sonrasında bir takım tatsızlıklar ve gerginlikler yaşanmış, hatta ertesi gün bir fiili saldırı da vuku bulmuş. Olay Jandarma ve adli mercilere de intikal etmiş. Adli mercilerin bu konu ile ilgili hukuki gereğini yapacağından şüphemiz yok. Ancak Sarıkeçili Yörüklerinin göç yolunda ve konakladıkları yerlerdeki sorunlarını çözmek ve onların yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamalarında kolaylık sağlamak, içinde bulundukları dışlanmışlık ve sahipsizlik duygularından kurtarmak görevi, başta devleti temsilen mülki idare amirleri ile yerel yönetimler ve kolluk güçlerinin, dahası yerleşik halkın üzerine düşmektedir. Onlar Türklüğün konar-göçer hayatının ve kültürünün tarihi temsilcileridir. Varlıklarını sürdürmelerini sağlamak, tarihimize ve kültürel varlığımıza karşı hepimizin taşıması gereken bir sorumluluktur.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün "Ey ağalar, beyler, Toroslara çıkın bir bakın. Nerede kara bir Yörük çadırı görürseniz, dumanı da tütüyorsa dünyada hiç bir güç bizi asla yenemez." sözünden hareketle, Türk’ün bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesinin timsali olan konar – göçer yörüklere ve bu geleneğin günümüzdeki temsilcisi olan Sarıkeçili Yörüklerine sahip çıkmanın herkesin üzerinde hassasiyetle durması gereken bir ödev olduğunu hatırlatmak isterim. “dedi.