SAMİMİYET VE İHLAS KONUSU ANLATILDI

TAKİP ET

Cihannüma Tarafından Düzenlenen Sabah Namazı Buluşmalarında samimiyet ve ihlas konusu işlendi.

Cihannüma Karaman Şubesi tarafından düzenlenen  Sabah Namazı Buluşmaları devam ediyor. Bu haftaki sohbette samimiyet ve ihlas konusu işlendi. Aktekke Camisinde eda edilen namaz sonrası Hatuniye Medresesine geçildi. Program KMÜ İslami İlimler Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nasseruddin Mazheri’nin sohbetiyle devam etti. Nasseruddin Mazhari Konuşmasında; İhlasın alametleri nelerdir?
    Birincisi: Amelin sır ve alende yani hem yalnızlık hem insanların gözü önünde aynı
olması. Başka değişle insanın zahiri ve batını aynı olacak. Toplumda insanlara sofi
takvalı görünüp tek başına kaldığı zaman her günahı işleyen kimsede ihlas ve samimiyet
aramak abes olur. Arkadaşları ile gezdiği zaman gözünü haramdan korur gibi yapar,
insanlar nezdinde rezil olmayayım diye, ama tek kaldığında gözünü harama dört açar.
İnsanlar nezdinde namazını zahiri huşu ile kılarken, tadili erkanı iyi yaparken tek başına
namazı zayi eder. Birisinin davranışı, sözü ve davranış biçimi böyle olursa demek ki
inancında samimi değildir.
    Mevlana bu konuda der ki: “insanların gözüne gireyim diye uzatılan namaz aslında
cehennemin anahtarıdır” başka yer de namaz hakkında şöyle demiştir: “namazdan benim
maksadım şudur ki yalnızca ve gizlice bu dünya da başıma gelenleri sana anlatayım.
    Eğer yüzüm mihraba doğru çevirir de kalbi pazarda olursa nasıl namazdır?”
İki samimi dost bir birbirlerini çok uzun bir zamandan sonra gördükleri zaman hasret
giderler ve derler ki anlat başına ne geldi bu uzun ve yorucu gurbette? Mevlana da namazı Allah (c.c) ile hasret gidermek ve onunla razu niyaz etmek olarak anlatır. İşte bu
gerçek samimiyettir. Ama dışı farklı içi farklı olursa o zaman Allah (c.c) katında da sevap
aramasın. Çünkü ibadeti başka amaç ile yapmıştır ve o amacı da gerçekleşmiştir.
Bu konuda Allah’u Teala Nisa süresinin 108 ayetinde şöyle buyurmaktadır: “bunlar
insanlardan gizlenmeye çalışırlar da Allah’tan gizleyemezler..”
İhlas ve samimiyetin ikinci alameti: Övgü ve yergide hayır amelin değişmemesi:Eğer
birisinin hayır ameli övülme ile çoğalırsa ve iltifat edilmediği zaman hayır ve hasenatını
terk ederse demek ki bu insanda da ihlas yoktur. Onun için büyük tabiilerden Sufyan esSevri
şöyle der: “kendine güveni olan kimseye insanların sözü zarar vermez”.
.قال سفیان الثوری: من عرف نفسھ ما ضره ما قالھ الناس فیھ
    Kur’an kerim de bu konuda birçok ayet mevcuttur. Burada sadece bir ayeti teberrüken
zikredeceğiz. Kehf süresinin en son ayetinde Allah (c.c) şöye buyurmaktadır: “De ki: “Ben
sizin gibi sadece bir beşerim. Bana sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyolunuyor. O
taktirde kim Rabbine mülâki olmayı (ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı) dilerse, o zaman
salih amel (nefis tezkiyesi) yapsın ve Rabbinin ibadetine başka birini (bir şeyi) ortak
koşmasın.”
İhlas ile karin olan amel sevap getirir. Sevap diyoruz ya bu sâbe kökünden geliyor. Sâbe
yani geri döndü.Halis olan ameller de sahibine geri döner. Hem dünyada hem ahirette.
Dünya da sükûnet, huzur, manevi bakımında mutluluk hissi. İşte bu gibi lezzetleri ancak
amellerinin halis niyetle işleyen kişiler tadabilir. Her kes bunu tatmaz, hissetmez. İşte bu
sükunet ve huzur ihlasın üçüncü alametidir.
    İhlasta şu da önemlidir: Asla övgüyü ve teşekkürü celbeden sözler sarf etmemek lazım.
    Mesela bir fakire beyaz eşya konusunda yardımda bulunursun. O da sana sağ olun diyor,
teşekkür ediyor. Ama sen diyorsun ki: bu çamaşır makineye iyi bak bunun markası şudur.
Bu kadar parayla satın aldık bunu. Kolay bozulmaz. O tekrar teşekkür ediyor…
Doğrusu teşekkür ettiriyorsun. Bu da nefsinin hoşuna gidiyor. Hatta yardımda bulunup ta
bana dua et demen bile doğru değildir. Şimdi moda olmuş maalesef bu söz. Küçük bir
yardımda bile bana dua et diyorlar. Duanın bu kadar ucuz olduğunu mu sanıyorlar
bilmem. Allah (c.c) insanlara yardım eden samimi Müslümanları tavsif ederken İnsan
süresinin 9.Ayetinde diyor ki: “Biz size Allah rızası için yardımda bulunduk. Sizden ne
karşılık ne de teşekkür bekleriz”.
    Böylece anlıyoruz ki ihlas dinin bir cüzüdür. Hatta dinin tamamıdır dinilebilir. Çünkü
ihlastan yoksun olan her amel değersizdir.
    İhlasa karin olan amele şeytan musallat olmaz. Vesvese ile sahibini de yoldan çıkaramaz.
Çünkü ona muttali olmaz. O kadar kalbi ve gizli ibadettir ki insanın kanında dolaşmayı
başaran şeytan bile ona muttali olamaz. Dolayısıyla da ihlas sahiplerine musallat olamaz.
“Ancak senin muhlis kulları hariç her kesi iğva ederim” demiş şeytan. İhlas süte benzer,
süte bir şey karıştığında hemen belli eder. İhlasa da riya karışırsa hemen belli eder,
hissedilir.
Amelleri yazan iki melekte onu yazmaya gerek duymaz. Çünkü ihlas Allah’ın
sırlarındandır. Allah ile kul arasındadır. Hasenatı yazan melek bile onu idrak etmez ki
yazsın. Melekler ancak harici amelleri yazarlar. Onun için kıyamet gününde hasenatı,
iyilikleri dağlar gibi insanlarmahşerde hazır olur. Ama ihlastan yoksun olmalarından dolayı
hepsi yok hükmünde sayılır ve cehenneme gider. Melekler ve diğer insanlar onu cennetlik
sayarken Allah (c.c) der ki: “siz onun zahirine muttali idiniz ben ise onun batınına muttali
idim”.
    Kişinin kendisi de gurura kapılmaması için ihlasın derecesine muttali olmaz. Çünkü
muttali olan mutlaka gurura kapılır. Allah (c.c) bunu da gizlemiştir.
İmam malik (r.a) Muvatta isimli kitabını yazdığında Halife demiş ki bunu çoğaltalım ve her
tarafa gönderelim Müslümanlar istifade etsin. İmam Malik diyor ki: bırak ihlasımı bir
deneyeyim ondan sonra karar vereyim.
    Yani bu kitabın yazılışında riya ve gösteriş var mı
yok mu onu bir öğrenmek istiyorum. Derler ki kitabını Kabe’nin üstüne tam bir sene
koymuş. Yağmur, fırtına, rüzgar ne varsa görmüş. Sonra indirmişler ve bakmışlar ki bir
harfi bile silinmemiş, bozulmamış. Demiş ki: şimdi istinsah edebilirsiniz.
Sohbet yapılan dua ile sona erdi.