Oysa Her Kitabın Bir Tavrı Var

TAKİP ET

2017-2018 eğitim öğretim yılının 3.haftasını tamamlarken, yazmak ve yazmamak arasında kaldığım bir konu vardı o da kaynak kitaplar…

ÇOBAN Ateşi / Y.Küçükcicibıyık
                
Öğretmenlerin Vicdanına Kalmış…

Oysa Her Kitabın Bir Tavrı Var
    2017-2018 eğitim öğretim yılının 3.haftasını tamamlarken, yazmak ve yazmamak arasında kaldığım bir konu vardı o da kaynak kitaplar…
Ben bir eğitim uzmanı değilim, eğitimle ilgili hiçbir komisyonda komitede görev almadım. Fakat yaz-boz tahtasına dönen eğitim çarkı içinde çocuğunu okutmaya çalışan bir anneyim ve her anne baba gibi benim de kaygılarım var. Bu kaygıların başında, çocuğu okula başlayacak her aile bir hafiye ciddiyetiyle öğretmen araştırıyor. Bence Türk Eğitim sistemi önce bu konuyu masaya yatırmalı…
Neden Öğretmen araştırıyoruz? bu meseleyi halledebilsek, gerisi de hallolup bitecek aslında.
Öğrenci velilerini bu arayışa iten nedenleri başka bir yazı konusunda değerlendirmeyi düşünüyorum. Gelelim kaynak kitap meselesine…
Alalım mı, almayalım mı?
Tam üç haftadır öğretmenler odasında, kapı önünde veliler arasında konuşulan konu budur. 
Devlet kitaplarının yanında, bir kaynak kitap değil birkaç kaynakla eğitim öğretim yapılmasının neresi ihanet, neresi gereksiz, neresi israf doğrusu anlamış değilim.  
İsraf eden varsa kendi vicdanına ve ameline eder. Bırakın herkes kendi vicdan yastığının hesabını kendisi versin. 
Söz konusu çocuklarımız ve alacakları eğitim ise önce Öğretmenlerimizin vicdanlarını hür bırakalım. Bana göre bu konudaki tek yetkili Öğretmen olmalıdır. Eğiten ve öğreten onlarsa ve bu konuyu en verimli nasıl kılacaklarsa, kaldı ki memlekette sigara yasağı olmasına rağmen her mekan dumanlı saha iken, çekin elinizi kitapların üzerinden… 
Maalesef bir ülkede sigara yasağına gösterilen esneklik, eğitimde kaynak kitaplara gösterilmiyorsa vay halimize, daha ne diyeyim…
Gelelim Öğretmen-kitapçı ilişkisine,
Yahu yapmayın etmeyin, kıymayın derim. Keşke her ilişki, benim ülkemin öğretmeni ve kitapçısının ilişkisi gibi olsa demekten başka söz bulamıyorum. Kitapçısı öğretmenine verdiyse bir kalem vermiştir, bir defter hediye etmiştir. Çok mu gördünüz? Bence birilerinin kolundaki saatten daha masum…
Neyse, oysa ama diye diye devam edecek kadar uzun bir yazı konusudur bu…
Türk eğitim sistemi bir uygulama sahası içinde hala bir karakter ve kişilik arayışı içindeyken, mesele bu kadar ciddi iken Öğretmenin kaynak kitapla eğitim ve öğretim vermesinin yararları ve zararları memleket meselesi haline geldi mi, geldi. Çünkü eğitimde her meseleyi hallettik çok şükür…
Oysa her kitabın bir karakteri var. O karakter belki de sizin çocuğunuzun yolunu açacak, ışığını keşfedecek. En azından ben böyle bakıyorum bu konuya…
Bir konuda araştırma yaparken, hala farklı görüşlerin kitaplarını okumaya gayret ediyorum ki, kafamda sağlıklı bir sentez oluşturabileyim diye…
    Aynı tadı çocuklarımızda alarak eğitim öğretimlerine devam etseler ne kaybederiz doğrusu merak ediyorum. Gittikçe hayalleri daralan bir nesil yetiştiğinin sanırım herkes farkındadır. Ve çocuğunuza yapacağınız en büyük iyilik ona kitap almaktır, yani iki paket sigara parası…
    Bunca lafa söze, insanları töhmet altında bırakmaya değer mi?
    Üstelik ülkemizin yarınlarını bu çocuklara emanet edilecek iken…
    Aynı olmak beklide en kolayı, önemli olan başka olmayı başarabilmek… Bunun yolu da daha çok kaynakla mümkün olabilir diye düşünüyorum. Bırakalım da herkes işini yapsın…
    Ve bunca yargısız infaz arasında her şey Öğretmenlerin vicdanına kalırken, güçlü Türkiye mesajı bu gidişle sadece bilbordlarda kalır. Gerisi angarya !!!