Öğretmenim, lütfen elimden tut…

TAKİP ET

Gülümsedim ve inandım…

Çoban Ateşi/ Y.Küçükcicibıyık
Ayça ile Mustafa Öğretmeni görünce…

    Bu yıl kızım ilkokul 1.sınıfa başladı. Her sabah elinden tutup onu okuluna bırakıyorum. Her gün Ayça’nın elinden tutup onu yolun karşısına geçiren Mustafa Öğretmenle karşılaşıyorum. Sonra…
    Sonra boğazıma bir şey takılıp kalıyor, başka küçük bir kız çocuğu geliyor aklıma…
    Yıl: 1984
    Almanya’dan yeni gelmiş, Gazi Mustafa Kemal İlkokulu 3.sınıfa kaydı yapılmış, biraz ürkek, biraz çekingen, yeni düzenine alışmaya çalışan küçük bir kız çocuğu geliyor aklıma…
    9 yaşım ve çocukluğum geliyor aklıma…
    Almanca ve Türkçe arasına sıkışıp kalan konuşmalarıma sürekli gülen çoğu zaman alay eden arkadaşlarım geliyor aklıma… 
    Bir gün, sınıfta okuma yaparken gülmenin dozunu kaçıran arkadaşlarım okul çıkışı yine benimle alay edip güldüler. Ağlamaya başladım, öyle çok ağladım ki, yolu karşıdan karşıya geçemedim ve öylece orada kaldım.  Okulumuzun Müdür yardımcısı Salim Acarözmen, koluma girip neden ağladığımı sordu. Kendisine olanları anlattım, seviyeme diz çöküp “Biliyor musun çok güzel bir ses tonun var, evde sürekli kitap okuduğun zaman sınıfın en güzel Türkçe konuşan öğrencisi sen olabilirsin. Arkadaşlarında yaptıklarına eminim pişman olacaklar.” Dedi.
    Gülümsedim ve inandım…
    Salim Öğretmen, elimden tutup beni yolun karşısına  geçirdi. Gözlerimin içine bakıp “söz ver bana çok kitap okuyacaksın, bende sana program sunumu yaptıracağım” dedi. İşte o gün tutulan küçük bir el değildi sadece, yere düşen geleceğimin elinden tutan öğretmenim, şimdi ne söylesem az kalır, yarım kalır bilirim.
    Söz vermiştim…
    O günden sonra söz verdiğim gibi çok kitap okudum, aynanın karşısına geçip sunuculuk yaptım ve 4. Sınıf yerli malları haftasında tüm okulun önünde program sundum. 
    Yıllar geçti okumayı hiç bırakmadım ben, elime ne zaman bir kitap alsam bana inanarak bakan bir çift göz hep aklıma geldi.  
O gün beni sadece yolun karşısına geçirmedin sen öğretmenim, bana inandığın ve beni de inandırdığın için size bir teşekkür borcum var benim…
Mesleğimde aldığım bütün takdir ve ödülleri, ben en çok da size borçluyum Öğretmenim…
Bugün 24 Kasım Öğretmenler günü… Tam 33 yıl geçti üstünden ama ben sizi hiç unutmadım Öğretmenim… Ayça ve Mustafa Öğretmeni görünce,  33 yıl sonra bir memleket gazetesinden size yazıyorum; okumaya devam ediyorum, meslek hayatımda, çok programlar sundum, yaptığım her iş de yerli malı haftasında ki sevinci ve gururu hep yakama taktım ben, bilin istedim Öğretmenim..
Bu 24 Kasım’da, Öğretmenler gününüzü kutlarken öylece yanımdan geçip gitmediğiniz için, hayatıma şahane bir iz bıraktığınız için, bana inandığınız için çok ama çok teşekkür ederim Öğretmenim…
Sevgili Mustafa Öğretmenim, siz 7 yaşındaki Ayça’yı sadece yolun karşısına geçirmiyorsunuz. Elinizi sımsıkı tutan o minicik elin bu topraklarda bir karşılığı var. Ona bundan sonra yürüyeceği yolda bir ışık yakıyorsunuz. Gün gelecek o ışık sizi, bizi ve hepimizi bulacak ve aydınlatacak. Küçük Ayça,  kendi ayakları üzerinde durmayı başardığı gün, eminim o da bir çocuğun elinden tutacak ve bir gün Mustafa Öğretmenim deyip gözleri uzaklara dalıcak.
Müfredatın değil, öğrencinin elinden tutulduğu bir eğitim yılı dileklerimle, üzerimde emeği, sevgisi, inancı ve hakkı bulunan tüm Öğretmenlerimin ve kızım Elif’in Öğretmenlerinin günü kutlu olsun.
Öğretmenim, lütfen elimden tut…