ÖĞRETMENİM, FATİH'İN PORTRESİ VE KARAMANOĞULLARI (1)

TAKİP ET

 

Ahmet TEK

ahmetalitek@gmail.com

 

   İlkokul öğretmenim, Cumhuriyet İlkokulu’nun kıdemli öğretmenlerinden Ahmet Duru idi.

   Türkçeyi doğru kullanmayı ve imlayı ondan öğrendim. Okuma tutkumu da ona borçluyum. Ahmet Duru’dan öğrendiklerim bu kadarcık mı?

    Hayır. Ondan öğrendiklerim geleceğime çok şeyler kattı, hayata bakışıma da. Allah rahmet eylesin.

   İlkokul 4. sınıftayım. Sınıfımız çok kalabalık. Her sırada üç kişi oturuyoruz. (O dönem arkadaşlarımın bir bölümüyle hala görüşürüz, görüşemediklerimizin kulaklarını çınlatırız.) Okullar açılalı bir-iki hafta oldu. O zamanlar her şey tek tip, kitaplar da. Ders kitapları dışında kitap bilmiyoruz, bilsek de alacak paramız yok.

   Öğretmenim kapakları gösterişli ve renkli bir kaç kitabı sırama koydu, bunlar senin, diğer kitaplarla beraber okursun, dedi.

   Çok mutluydum. Kitaplar arasında dikkatimi en çok çekeni “Tarih” olmuştu. Konuları ders kitabımızla aynıydı. Ancak başlık içerikleri ve resimleri farklıydı.

   Tarihi bir kaç günde bitirmiştim. Büyük İskender ve Fatih Sultan Mehmet’in resimlerini çok beğenmiştim.

   Fatih’in meşhur yağlıboya tablosu ders kitabımızda da vardı. Öğretmenimin hediyesi olan kitapta ebat büyük, renkler canlıydı.

   Öğretmenimin kitapları verdiğinin ertesi günü çocukluğumun ilk şokunu yaşadım.

   Sıramın arkasında, sınıfın sessiz ve arkadaşlık ilişkisi kuramayan kız öğrencilerden bir arkadaşım, öğretmenimizin bana kitap verdiğini, kendisine vermediğini annesine anlatmış.

   Arkadaşımın annesi sınıfa hiddetle girdi. Sınıftaki tüm gözler ona çevrildi. İlk kez, bir veli ders sırasında sınıfa giriyordu. O ana kadar sınıfımıza sadece “hademe” gelir, kapıyı çalar, eşikte bekler, öğretmenimize mesajını sessizce iletir, bizler ne konuşulduğunu duymazdık.

   Öğretmenimiz bu davetsiz misafirin tavrı karşısında şaşkınlığını gizleyememişti.

   Hoş geldiniz, önemli bir şey mi oldu, dedi.

   Öfkeli annenin, ciddi bir durum için çocuğunu almak için sınıfa girmiş olabileceğini düşünmüştü, zannımca. Çünkü bizler böyle düşünüyorduk.

   Hiç öyle değilmiş.

   Anne, vücudu baştan ayağa titrer halde, sınıfı çınlatan bir tonda bağırdı:

   Sen bir köylü çocuğuna kitaplar vermişsin, Bize niye vermedin?

   Muhatabı öğretmenimizdi, fail bendim. Biz ise anne-kızdı.

   Çok heyecanlandım. Küçücük kalbim pıt pıt atıyordu. Rengim de kaçmış olmalı.

   Köylü çocuğu ben oluyordum. Çiftçi çocuğuydum, köylü değildim. Öyle düşünüyordum, şimdi de bu düşüncedeyim. Evimiz Karaman’ın en güzel mahallesindeydi.

   Demek ki, arkadaşımın aktardığına göre tavır takınan annesi, yergi sıfatı olarak “köylü çocuğu”nu uygun bulmuştu. (O yıllarda köylü nüfus, kentli nüfusun 3 katıydı)

   Öğretmenimizin yüz hatları önce gerildi, sonra dili gibi sertleşti.

    “O öğrencimin adı Ahmet Tek. Bana gelen yardımcı kitapları ona verdim”, dedi.

   Bu tercihi yaparken sınıf başarısını, okuma merakını dikkate aldığını belirtti. Başka şeylerde söyledi. Anneyi sakinleştirmek için çabaladı.

   Anne sakinleşmiyordu. Bizler çok rahatsız olmuştuk. Öğretmenimiz, kitapları getirtmek isterlerse adres vereceğini ifade ederek, anneden sınıfı terk etmesini istedi.

   Öğretmenim benim kahramanımdı, bu olaydan sonra süper kahramanım oldu.

   Tarih kitabı gözümde bir başka değer kazanmıştı. Sayfalarını çeviriyor, Büyük İskender ve Fatih Sultan Mehmet’in resimlerinin olduğu yere gelince, dakikalarca bu kahramanların resimlerini inceliyordum.

   Ahmet Duru,  benim için kah Büyük İskender kah Fatih Sultan Mehmet oluyordu.

   Bu benzetmem, öğretmenimi bu tarihi kişiliklerle özleştirmemden değildi.

   Bana hediye ettiği tarih kitabında en çok aklımda kalan iki kahraman bunlardı. Benim süper kahramanım öğretmenimi bu kahramanlarla birlikte hatırlamamdan daha doğal ne olabilirdi.

   Ne zaman Büyük İskender’in ve Fatih’in resmini veya heykellerini görsem, aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen öğretmenim Ahmet Duru’yu hatırlarım.

   Makedonya’nın başkenti Üsküp Meydanı’ndaki devasa büyüklükteki Büyük İskender heykelinin önünde fotoğraf çektirirken ilkokul öğretmenini hatırlayan birileri var mıdır?

   Olabilir diyelim ve bugün bile bu iki kahraman bana öğretmenimi çağrıştırıyorsa, o öğretmen benim için büyük insanmış.

Fatih’in portresi ve Karamanoğulları’nın öyküsü yarına kaldı.