CHP İL BAŞKANI İ.ATAKAN ÜNVER

TAKİP ET

CHP İl Başkanı Av. İsmail Atakan Ünver, Sosyal Paylaşım Sitesi Facebook'tan yaptığı açıklamasında şunları söyledi;

CHP İL BAŞKANI ÜNVER; “DARBE GİRİŞİMİ, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN ANAYASAL DÜZENİNE VE BU DÜZENDEN MEŞRUİYET ALAN DEMOKRATİK SİYASİ HAYATINA, DOLAYISI İLE DEMOKRASİMİZE KARŞI YAPILMIŞTIR”
    CHP İl Başkanı Av. İsmail Atakan Ünver, Sosyal Paylaşım Sitesi Facebook’tan yaptığı açıklamasında şunları söyledi; 
“Değerli dostlar;
15 Temmuz gecesi yaşadığımız “darbe girişimi” ile ilgili olarak herkesin elbette ki yorum yapma ve düşündüklerini söyleme hakkı var. Ancak bu yapılırken şu unutulmamalıdır: Darbe girişimi, her ne kadar ülke yönetiminde başarısız olduğu, hukuk devleti ilkesinden koptuğu noktasında eleştirilse de / eleştirsek de “anayasal meşruiyeti olan” iktidar; ve her ne kadar ülkede bir muhalefet sorunu var, iktidar mücadelesinde yetersiz kalıyorlar eleştirisine maruz kalsa da iktidarla anayasanın öngördüğü koşullarda ve meşru yollarla mücadele eden “demokratik" muhalefet birlikte hedef alınarak yapılmıştır. 
Darbeciler, (mealen) iktidara “sen ülkeyi benim istediğim gibi yönetmiyorsun, o zaman görevden el çektirilmelisin” derken, demokratik muhalefete de “sen iktidarı değiştirmek konusunda yetersizsin, o zaman sen de kenara çekilmelisin” demiş, anayasal düzeni ve demokrasiyi askıya almak üzere darbe girişimini uygulamaya koymuşlardır.
Muhakkak ki tüm darbelerde olduğu gibi bu darbenin de ilk hedefi, iktidarı etkisiz kılmaktır. Ve yine muhakkak ki tüm darbelerde olduğu gibi bu darbenin de ikinci hedefi, demokratik siyasi hayatı ve dolayısı ile demokratik muhalefeti ortadan kaldırmaktır. Eğer darbeciler bu hedeflerine ulaşabilmiş olsalardı, bugün, iktidar partisinin mensupları ile birlikte muhalefet partilerinin mensupları da siyaset sahnesinden indirilmiş, devlet de cuntanın eline geçmiş olacaktı. 
Bu itibarla darbe girişimini, sadece iktidara karşı yapılmış gibi algılamak doğru değildir. Darbe girişimi, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzenine ve bu düzenden meşruiyet alan demokratik siyasi hayatına, dolayısı ile demokrasimize karşı yapılmıştır. Demokrasimizin eksikliklerinin olması, siyasi aktörlerin yanlışlarının olması bu gerçeği değiştirmez. O nedenle bu “alçakça” girişim hakkında değerlendirme yapılırken bu hususlar göz ardı edilmemelidir.
Bu bakımdan 15 Temmuz'da gerçekleştirilen darbe girişimi hakkında “tiyatro”, “senaryo”, “üç beş kendini bilmezin intiharı” gibi nitelemelerde bulunulması ne kadar doğru değilse, bu girişimin köşe taşları döşenirken tahkimat yapanların bu girişimden tek başına bir mağduriyet ve kahramanlık çıkarmaya çalışmasının da o kadar doğru olmayacağını düşünüyor ve değerlendiriyorum. 
15 Temmuz gecesi insanları bu tarz düşünmeye sevk eden bir takım görüntüler ortaya çıksa da girişimin tüm ayrıntıları hakkında, henüz tam bilgiye sahip olmadığımız akıldan çıkarılmamalıdır. O gecenin yavaş yavaş ortaya çıkan ayrıntıları, bende, “uçurumun kenarından dönüldüğü” kanaatini uyandırmaktadır. İnşallah da dönülmüş, tehlike bertaraf edilmiştir. 
Mesela; Genelkurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanının en yakınındakilerin de katkısıyla derdest edilerek alıkonulabilmiş olması, Cumhurbaşkanı’nın kaldığı otele baskın yapılması, darbecilik iddiası ile 100’e yakın generalin ve Türkiye’nin dört bir yanındaki birlikleri sevk ve idare eden komutanların gözaltına alınması girişimin boyutlarını ortaya koyarken; girişimin en kritik anlarında darbecilere karşı direnen darbe karşıtı TSK mensuplarının canları pahasına girdikleri çatışmalar, 1. Ordu Komutanının tutumu ve Genelkurmay Başkan Vekili sıfatı ile TSK’yı sevk ve idaredeki başarısı, emniyet güçlerinin kararlılığı, darbecilerin halktan ve hiçbir siyasi kanattan destek bulamaması, medyanın tutumu, iktidarı ile muhalefeti ile siyasetin darbe karşıtı kararlılığı gibi ayrıntılar, aslında o gece, işin sıcağı ile çok da fark edilemeyen birçok kritik anın yaşandığını gözler önüne sermektedir. Eğer bu anlarda basiret gösterilmemiş olsa, 16 Temmuz sabahına nasıl çıkılacağını öngörmek, gerçekten zor.
Elbette TSK’nın, devlet aygıtının ve ülkenin bu noktaya gelmesine yol açan yanlışların, darbe girişimi öncesi ve sonrası yaşananların tartışılacağı zaman da gelecektir. Ancak gün; terörle mücadele, Suriye ve Ortadoğu’daki çatışmalar ve dış politikadaki kritik meselelerin çemberinde olan Türkiyemiz açısından özellikle TSK bünyesinde yaşananların, zaafiyet oluşturmaması adına gerekenlerin yapılması günüdür. 
Gün; cumhuriyete, demokrasiye, laik sosyal hukuk devletine sahip çıkma günüdür. Bu sebeple gün, birlik günüdür. Demokrasimize karşı yapılan bu girişimin ve ilerde ortaya çıkabilecek benzer girişimlerin tamamen etkisiz kılınması için “ayrıştırıcılık değil, birleştiricilik”, “daha az özgürlük değil, daha fazla özgürlük”, “daha az hukuk güvencesi değil, daha fazla hukuk güvencesi” anlayışı rehber olmalıdır. 
Devlet aygıtının aksayan yönleri yeniden düzenlenirken, geçmiş yanlışlardan ders çıkarılarak “senin adamın-benim adamım” psikozundan kurtulunmalı ve oraya buraya biat edenlere değil, 78 milyonu temsil eden liyakat sahibi kimselere görev verilmelidir. 
Ne yapılacaksa da hukuk içerisinde ve adaletle yapılmalıdır.”