AHMET TALAT DURU VE ÇALIŞMALARI

TAKİP ET

Yunus Emre etrafındaki şüpheler ve tartışmalar hızını kesmeden devam ediyor. Yazın TRT 1'de başlayan Yunus Emre dizisi, Yunus Emre algısına yeni bir boyut kazandırdı.

YUNUS TEKKESİ SON ŞEYHİ’NİN TORUNU:
AHMET TALAT DURU VE ÇALIŞMALARI
Yusuf YILDIRIM
Eğitimci Arşivci Yazar

           Yunus Emre etrafındaki şüpheler ve tartışmalar hızını kesmeden devam ediyor. Yazın TRT 1’de başlayan Yunus Emre dizisi, Yunus Emre algısına yeni bir boyut kazandırdı. 
           Çoban Yunus Emre’den kadı Yunus Emre’ye geçmek hiç de kolay değil. Türk edebiyatının şah eserlerinden birini bırakan Yunus Emre’yi çobanlıktan kadılığa çıkarmak bilinçaltında bir yer edinecek mi bilinmez.
           “Yunus Emre gerçekte kimdir? Nerelidir?” sorularının cevabı yıllardır aranıyor. Ama kimseyi tatmin eden bir cevap bulunamadı şimdiye kadar. Karamanlı Ahmet Talat Duru bu düzlemin üstüne çıkıyor ve Yunus Emre’nin soyundan geldiğini ifade ediyor. Bu konuda da hatıraları ve araştırmaları var. Kendisi ile bu konuları konuştuk.

Yusuf Yıldırım:Talat Amca Yunus Emre Tekkesi son şeyhinin torunusun?
Ahmet Talat Duru: Evet. Babam Ziya Duru’ya Şeyhzade  ya da Sunullah’ın Ziya derlerdi. Dedem Şeyh Sunullah, bizim soyumuzdan gelen son şeyhtir. 1904 yılında ölmüştür. Babam çok küçük olduğundan şeyhlik makamına Kadiri Tekkesi şeyhi Şeyh Hacı Bekir Efendi geçmiş.
Babam Yunus Emre Tekkesinin şeyh evinde doğmuş.Resmi olarak 1900 doğumludur. Dedem Şeyh Sunullah’ı hatırladığını, onunla ilgili çok az da olsa hatıraları olduğunu söylerdi. O yüzden babamın doğum tarihi 1900 yılından birkaç yıl daha geriye gitmesi gerekir.  Yunus Emre Tekkesi şeyhleri, tekkenin kuzeyindeki şeyh evinde kalırlarmış. Tekke ve zaviyeler kapatılınca bizim aile Hacı Molla Çıkmazı adlı bir arka sokağa taşınıyor. 1957 yılında Yunus Emre Tekkesi yol açma bahanesi ile yıkıldı. Geriye sadece Yunus Emre Camii ve Türbesi kaldı.
Yusuf Yıldırım: Talat Amca seninle devam edelim. Kendinden bahseder misin?
Ahmet Talat Duru: 1931 yılında Yunus Emre Tekkesinin yüz metre kadar kuzeyindeki Hacı Molla Çıkmazı’ında bir evde doğdum. Çocukluğum burada geçti. Atatürk öldüğü sene rüşdiye binası iken ilkokula çevrilen Cumhuriyet İlkokulu’nda okula başladım. Bir ve ikiyi burada verdikten sonra bizi Güneş İlkokuluna verdiler. Babam Ahi Osman Mahallesi’ne göçünce dördüncü ve beşinci sınıfları Gazi İlkokulu’nda tamamladım. Ortaokul Karaman’da bir tane idi. O da Karaman Ortaokulu idi. Orta sonda tam imtihan zamanı hastalandım. Dersleri veremeyince mezun olamadım.
Yusuf Yıldırım: Okul hayatının sona ermesi sende nasıl bir etki bıraktı?
Ahmet Talat Duru: O dönemde okuyan pek olmazdı zaten. Hele esnaf çocukları okulu bitirince babalarının yanında ya da bir yerde işe başlardı. Babam da beni Taşkale’ye süt kâtipliği yapmaya gönderdi. Orada iki buçuk ay kaldım. Taşkalelilerin çıkardıkları sütlerin kayıtlarını tuttum.
Yusuf Yıldırım: Böylece iş hayatına ilk adımı atmış oldun?
Ahmet Talat Duru:  Evet. Daha sonra babam beni Yozgat’a gönderdi.
Yusuf Yıldırım: Yozgat? 
Ahmet Talat Duru: Evet. Babamın asıl mesleği bulgurculuktur. Bulgur kaynatmam için oraya gönderdi. Yozgat’a eniştem Kemal Uysal ile gittik. Yozgat’a yakın bir yerde iki ay kadar bulgur kaynattık. 
Bir gün şehre (Yozgat’a) indim. Şehri gezerken bir kitap sergisi gördüm. Sergide Hazreti Ali’nin cenk hikâyeleri var, yabancı klasikler var ve yerli romanlar var. Yok pahasına 50 kadar kitap aldım. Küçüklü-ğümden okuma alışkanlığım vardı. Yozgat’ta dünya klasikleri tanıştım. Okuma alışkanlığım okuma aşkına dönüştü. Halen günümün büyük bir bölümü okuma ile geçer. 
Yusuf Yıldırım:Yozgat’tan sonra ne oldu?
Ahmet Talat Duru:Yozgat’taki iş iki ay kadar sürdü ve bitti. Kaynattığımız bulgurları getirdik. Babamın bir süre işleri bozuk gitmişti. Yozgat dönüşü bir bulgur hane aldı. Tekrar babamın işleri düzeldi ve gelişerek devam etti. 
1951 yılında askere gidip 1953’te geldim. Dönüşte manifatura işine girdim. Kervansaray tarafında bir manifaturacı dükkânı açtım. Manifaturacılık 1977 yılına kadar devam etti.  Bu arada 1955 yılında evlendim. Hanımım Hadimizadelerdendir. Kayınpederim Rıza, Yozgat Mutasarrıfı Hüseyin Nesib Bey’in kardeşinin oğlu oluyordu.  Eşimin adıSevimdir. Çocuklarım sırası ile Berrin, Ziya, Berna ve Rıza’dır. 1979 yılında kızım Berna’yı Bursa’da bir arabanın çarpması sonucu kaybettim.
Yusuf Yıldırım:1977 yılından sonra başka bir iş mi başladı?
Ahmet Talat Duru: Manifaturacılık geçerliliğini kaybetti. Ben de Duru Ekmek adı ile ekmek fabrikası açtım. Çocuklarla beraber on yıl Musalla’nın arkasında bu fabrikayı işlettim.  Daha sonra çocuklar da kuyumculuğa başladı ben de bilezik atölyesi açtım. Bu atölye Karaman’da ilktir.Altıncılıkta kullanılan zehirli maddelerin zararından dolayı bu işi de bırakarak ben de kuyumculuğa girdim. 2010 yılında ge-çirdiğim kalp ameliyatı sonrası işleri bıraktım. 
Yusuf Yıldırım: Talat Amca seni asıl Yunus Emre ve Karaman Tarihi çalışmalarından tanıyoruz. Birçok kitap, makale ve köşe yazısı yazdın. İlk yazdığın yazıyı ve konusunu hatırlıyor musun?
Ahmet Talat Duru: 1970lerde yazmaya başladım. İlkyazımı Karamanda Uyanış gazetesine verdiğimi hatırlıyorum. Ama kesin tarihini ve konusunu hatırlamıyorum. Yazılarımı genelde daktiloda yazarım. Sadece bir kopya çıkardığımdan yazılarımın bir kısmı da kaybolmuştur.
Yusuf Yıldırım: 50 yaşından sonra Osmanlıca öğrendin. Bugün matbuOsmanlıca’nınharicinde rika ve talik yazılı belgeleri çok rahat okuyorsun? 
Ahmet Talat Duru: Evet.1980lerin başı idi.  Geçmişimiz Yunus Emre Tekkesi’ne bağlı olduğu için Yunus Emre merakını yenmek için Osmanlıca öğrenmeye karar verdim. İmam Hatip’ten Necati Yeniel Hoca ile Selçuk Üniversitesi’nden Ali Osman Koçkuzu Hocayı görmeye gittik. Şimdi emekli olmuştur. Hocaya meramımız anlattık. Hoca Osmanlıca’yı ne kadar biliyorsun diye sordu. Ben de sadece Kur’an bildiğimi söyledim. Hoca: “O zaman sen önce matbu olarak Osmanlıca okuma yazmayı öğrenmen gerekir.” dedi. Bunun üzerine Osmanlıca Elif-Ba kitaplarından satın alarak Osmanlıca öğrenmeye ilk adımı attım. Şimdi çat pat arşiv belgelerini okuyorum. Çok iyi okuduğum söylenemez. Ben kendime yetecek kadar okuyorum. Sen bu işin okulunda okumuşsun, çok iyisin. Arapçan Farsçan da var. 
Yusuf Yıldırım: Estağfurullah Talat Amca. Rika ve talik yazılı belge okumak hele Şer’iye Sicili kayıtları okumak ileri seviye Osmanlıca sahibi olduğunu gösterir. Sen de bu konuda birçok Osmanlıca bilirim diyenden çok iyisin. İlk kitabına gelelim. Yunus Emre Şeyhliği?
Ahmet Talat Duru: Önce dediğim gibi. Soyumuz Yunus Emre’den gelir. Dedem Şeyh Sunullah Yunus Emre Tekkesinin son şeyhlerindendir. Babam Ziya Efendi, çocukluğumuzda kardeşim Ali ile beni sık sık Yunus Emre Camii’nin haziresine götürürdü. Burada dedelerimizin ve akrabalarımızın yattığını söyler devamında Fatiha okurduk.
Yunus Emre’nin soyundan gelmiş olmamız ve Yunus Emre’nin hayatındaki belirsizlikler, benim içime ateşi düşürdü. Kendimde hep Yunus Emre adına bir şeyler yapma mecburiyeti hissettim. Böylece geç-mişe dönük araştırmalarım başladı. Araştırmalarda hep karşıma Osmanlıca yazılı belgeler çıkıyor ancak ben Osmanlıca bilmiyordum. Eğer araştırma yapacaksam ve başkasına bağımlı olmayacaksam Osmanlıca öğrenmem gerektiğini gördüm. Bir önce söylediğimi gibi 1980lerin başından itibaren Osmanlıca öğrenmeye başladım. Belli bir seviyeye gelince de Konya Mevlana Kütüphanesi ve Osmanlı Arşivi’nde bulunan Yunus Emre belgelerini inceledim. 
Sonuçta ilk kitabım Yunus Şeyhliği ortaya çıktı. 1993 yılında basıldı. Kitap iki bölümden oluştu. Birinci bölümde Yunus Emre’nin Karamanlı olduğunu gösteren konular işlendi. İkinci bölümde Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası’ndan bazı bölümleri yayımladım. 
Yusuf Yıldırım:Yunus Divanı? Hem de Karaman nüshası?
Ahmet Talat Duru:Evet. Dedem Şeyh Sunullah ölünce tekkenin şeyhliği, Kadiri Tekkesi şeyhi Hacı Bekir’e geçmiş. Şeyh Hacı Bekir de Yunus Tekkesi’nin divanını yanına almış. Ölmeden önce bu divan, Kayserilizadelerden Bahri Efendi’ye geçmiş. Daha sonra bu divan Bahri Efendi’nin oğlu Baha Kayserilioğlu’nun elinde ortaya çıktı. Kendisinden divanı yayımlamak üzere istedim. Bana fotokopisini getirdi. Sonradan öğrendim ki Baha Kayserilioğlu bana divanın tamamını vermemiş.
Yusuf Yıldırım: 10 yıl sonra Belgelerle Yunus Emre kitabını yayımladın?
Ahmet Talat Duru: Yunus Şeyhliği kitabı benim için ilk idi. Oradaki yanlışlarımı düzeltmem gerekiyordu. Bu yanlışları düzelttikten sonra kitabı Belgelerle Yunus Emre adı altında bir kez daha yayımladım. 2004 yılı idi galiba.
Yusuf Yıldırım:Bundan başka da çok önemli çalışmaların oldu. Unutulmak ve yok olmak üzere olan özellikle 1980 öncesine Karaman folklor ve kültürüne ait bir kitap daha yayımladın. 
Ahmet Talgat Duru: Evet Karaman’ın Yakın Tarihteki Kültürü ve Gelenekleri kitabı. Karaman’ın gelenek ve görenekleri, meslekleri ve yemeklerine ait küçük bir derleme yaptım. Karaman kültüründen kendime göre bildiğim gördüğüm veya duyduğum yaşantıları yazmaya çalıştım.
Yusuf Yıldırım: Bu arada muhteşem bir kitaba oğlun Ziya Duru ile imza attın. Fotoğraflarla Karaman!
Ahmet Talat Duru: Şimdi bir kişi ölünce ona ait ne varsa onunla yok olup gidiyor. O yüzden Karamanlıların ellerindeki fotoğrafları toplamak istedim. Tanıdığım ailelere; Kıyıda köşede, sandıkta kutuda olan fotoğraflarınızı getirin. Ben “Onları çoğaltıp aslını size vereceğim.” dedim. Tanıdığım herkes de bana itimad edip destek oldu. Mendil çıkısında, kutuda albümde fotoğraflar getirdiler. Ben de çoğaltıp asıllarını sahiplerine verdim. Oğlum Ziya da derlenen fotoğrafları bilgilerle destekleyip kitap olarak yayımladı. Bu çalışma ile Karaman’ın 20. yy sporu, eğitimi, yöneticileri ve önemli insanları bu kitap ile yok olmaktan kurtarılmıştır. Karaman için bir kazanç oldu. İlk basımı 2001 yılında oldu. 2007 yılında genişletilmiş hali ile bir kez daha basıldı.
Yusuf Yıldırım: 2010’da Karaman Tarihi adlı bir kitap yayımladın?
Ahmet Talat Duru: Aslında bu kitap tam istediğim gibi olmadı. Ben eski çağlardan itibaren tüm Karaman’ın tarihini yazmak istedim. Ancak her dönemin uzmanlığı ve kaynakları farklı. Biraz aceleye geldi. Kalp ameliyatı olmam gerekiyordu. Ne olur ne olmaz diye alelacele ameliyattan önce yayımladık. Matbaa sırasında baskı ve imla hataları olmuş. 
Yusuf Yıldırım: Yazar Ahmet Uçar ile çok bir bilinmeyen ama ses getiren bir kitaba daha imza attınız. Katran Kazanında Sterilize!
Ahmet Talat Duru: Mısır’da Beşir Kampında İngilizler tarafından tutsak tutulan Ahmet Altınay’ın günlüklerini içeren bir kitaptır. Bu kamptaki 15.000 civarındaki Türk askeri, zehirli ve yakıcı madde ile doldurulmuş havuzlara güya temizlensin diye sokuluyorlar.  Ahmet Altınay daesir olduğu Beşir Kampı dönemi hatıralarını günü gününe yazdığı için bu kitap önemlidir.
Yusuf Yıldırım:Son olarak 2013 yılında Kirişçi Mahallesi adlı bir kitabın yayımlandı?
Ahmet Talat Duru:Eski Karaman Belediye Başkanı Kamil Uğurlu Karaman Mahalleleri adlı bir kitap yazmamı istedi. Ben de çocukluğumun geçtiği, en iyi bildiğim mahalle olan Kirişçi Mahallesi’ni yazdım. Kirişçi Mahallesini her yönü ile tanıtmaya çalıştım. Şimdilerde olmayan mahallenin sembolü olmuş birçok insan, mekân, dükkân, tarihi eseri kitaba aldım. Kitap çok beğenildi. Ama bana göre daha çok eksiği var. Keşke çocukluğumda gençliğimde gördüğüm yaşlılar şimdi olsa da onlara bir danışşa idim. 
İnşallah diğer mahalleler de az da olsa çok da olsa kitaplaşır.
Yusuf Yıldırım: Kitaplar haricinde birçok makale ve köşe yazın var?
Ahmet Talat Duru: Yazı yazmaya köşe yazısı ile başladım. Halen de lüzum gördüğümde ya da bir istek geldiği zaman; Karaman’ın yerel gazetelerine, şehir dergilerine yazı yazıyorum. Yazılarım genelde Yunus Emre ve Karaman üzerine olmaktadır. Siyasi ve tarihi konularda da yazdığım olmaktadır.
Yusuf Yıldırım:Talat Amca Maşallah! Hiç heyecanını kaybetmeden istekli bir şekilde yazı yazmaya devam ediyorsun. Üstelik kapris gurur yapmadan yazıyorsun.
Ahmet Talat Duru:Yusuf biliyorsun. Yazı yazmak bir hastalıktır. Bir kere bu hastalığa tutuldun mu seni bırakmıyor. Yazı yazmayı sevdiğim kadar bir görev olarak da gördüm. Şimdiye kadar Karaman Tarihi ve Yunus Emre konusunda çalışmayı bir hizmet olarak gördüm. Ancak bizden sıra yavaş yavaş geçiyor. Sıra sizlerde. Bu sorumluluğu gençlerin yavaş yavaş alması gerekiyor. 
Yusuf Yıldırım: Talat Amca çok kuvvetli bir yönün daha var. Şiiri çok seviyorsun. Divan ve halk edebiyatından şiirleri konuşma arasında hemen söyleyiveriyorsun. Ayrıca şiirlerin de var?
Ahmet Talat Duru: Şiiri çocukluğumdan beri severim. Merakım vardır. Çok büyük şairler çok güzel şiirler söylemişler. Bu şiirleri okumak, anlamını düşünmek yorumlamak ve birileri tartışmak da çok hoşuma gider. Ben de bir ara dörtlükler halinde şiirler yazdım. Şiir denir mi bilmem. Ama sonra büyük şairler gibi şiir yazamayacağımı düşünerek o alana fazla girmedim. 1970lere kadar yazdığım birçok şiirden şimdi 10 kadar şiir kaldı.
Yusuf Yıldırım:Şiirlerinden birini okuyucu ile paylaşır mısın Talat Amca?
Ahmet Talat Duru:Tabii Yunus Emre’yi aklıma alarak yazdığım bir şiir var. Tutku!

TUTKU
Lebinden şekeri tadalı beri
Başka elden dolu içemez oldum
Mehtap gibi yüzünü göreli beri
Senden gayri güzel göremez oldum
Aşık dedin kan akıttım yaşları
Ferhat dedin deldim dağlar taşları
Yakup dedin çözemedim düşleri
Yusufum nerede bilemez oldum
Yunus dedin, girdi Tapduk düşüme
Kamber dedin zehr attılar aşıma
İyi kötü dedin diktin karşıma
Pirinci taşından geçemez oldum
Aşık dedin, bir od saldın içime
Beni soktun bin biçimden biçime
Talat dedin, taktın beni peşine
Melamet kapısını açamaz oldum 

Yusuf Yıldırım: Talat Amca Yunus Emre konusuna tekrar dönelim. Ömrüyün büyük bölümünde Yunus Emre çalıştın. Yunus Emre’nin Karamanlı olduğunu hep savundun. Şiirlerini yayımladın.
Ahmet Talat Duru: Yunus Emre konusu değil de Yunus Emre meselesi diyelim. Çünkü Yunus Emre’nin hatırasına bilir bilmez herkes sarılıyor. Dolayısı ile yalan yanlış bilgiler ortalıkta dolaşıyor. Ve bu iş çözülemez mesele haline gelmiştir. 
Ama bizim elimizdeki belgeler şüphe götürmez bir şekilde Yunus Emre’nin Karamanlı olduğunu gösteriyor. İnancımız kesindir ki bir gün gelecek herkes Yunus Emre’nin Karamanlı olduğunu görecek ve kabul edecektir.
Yusuf Yıldırım: Talat Amca verdiğin bilgiler için teşekkür ederim.
Ahmet Talat Duru: Sohbet için ben teşekkür ederim.