GÜLŞEN'İ BIRAKIN
Hiç bilmediğim bir sanatçı İmam Hatipliler’e kem laf etmiş. Olmamış, ayıp etmiş. Duydum ki arkasından özür dilemiş. İyi etmiş. Hatasını samimi olarak anlamak ve özür dilemek uygar bir davranış. Karşılığında da uygar bir tutum beklerdim. Özrün kabulünü... Nerdeee? Devlet bu gibi durumlarda yangına körükle gitmez. Sorunun taraflar arasında çözülmesi için çabalar. Çünkü sorun gönüllülük esası içinde çözülürse bir daha tekrarlanmaz. Ben Köy Enstitüleri ve Öğretmen Okulları için yazılıp söylenenleri ve bu gün bile tekrarlanan yalan, iftira ve hakaretleri tekrarlasam utanç taşı ortadan çatlar. Anlı sanlı bir kişi yüzüme karşı “ sizin okullar neden hep komünist yetiştirdi?” deyiverdi. Cevabını meşrebimizce verdik elbette ama koşarak da savcıya gitmedik. Gerek de yoktu. Bu tutumlarından dolayı kim hapis yatmış, kim yatar? Öğretmen yetiştiren kurumlar bu gün ayakta mı? Hepsi o iftira va hakaretlerin sonucu kapatıldı ve ulusal eğitim onulmaz yaralar aldı. Ülkemizin eskiden beri yaraları var. Bunların içinde iyileşmeye yön tutmuş, kabuk bağlamış olanları var. İnsanların yaşam tarzlarına müdahale etme konusunda hayli yol aldık. Bu yaraları yeniden kim kanatıyor? Elbette bunu yapanlar bu milletin kardeşliğini dinamitleyenlerdir. Dostları değildirler. Savcı ve yargıçların görevi bu yaraları deşelemek değildir. Bundan güç alan toplum düşmanları kabuk bağlamış yaralara toplu bir saldırı başlatırlarsa Allah esirgesin kan kaybından gideriz. Adaleti siyasetin sopasına dönüştürmek, ülkeyi batırır. Unutmak istediğimiz kadar kötü anıları hatırlatıp durmayı onaylamak mümkün mü? Kardeş kavgası ile tükettiğimiz enerjimizi, kardeşliğimizi beslemeye harcarsak dünyadaki itibarımız da hızla yükselir. Bir düşünün. İşe Gülşen’i serbest bırakarak başlayın isterseniz. Güzel bir özlüsözümüz vardır. “Keser döner sap döner Gün olur hesap döner” Bir birimize karşı kem hesapların olmadığı günlerin yakın olmasını ne çok dilerim, ne çok özlerim.