EV YILANI İÇİN BİLE "ARKADAŞINIZ" DİYEN PEYGAMBER

Yayınlanma: 13.06.2024 14:02 Güncelleme: 13.06.2024 14:02

Bizim dillerimizin onu övmeye gücü yetmez. Onu yaratan Rabbimiz: “Biz, seni ancak, âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya süresi ayet 21/107) bize tanıtıyor. İslam ve insanlık düşmanlarıyla savaşırken bile düşmanı yakarak veya zehirleyerek cezalandırmayı yasaklamış: “Ateşle cezalandırmak, ancak ateşin Rabbine aittir” buyurmuş (Ebu Davud, Sünen, K. Cihad, bab 122) Mermi, top gibi silahlar, ateşli silahlardır ama yakıcı değildirler. Onun yolunda olan ilim adamları için sevgili Peygamberimiz: “Âlimin afvı için, göktekiler, yerdekiler, hatta denizdeki balıklar bile istiğfar ederler” buyurur. (Buhari, Sahih, K. İlim, bab 1) Hadis inkârcıları, Batı'nın “hınk” deyicileri, “Balık hiç istiğfar eder mi?” deyip başlayabilirler. Bundan bir ilerisini haber vereyim; Sevgili Peygamberimiz, ev yılanları için, "Onları öldürmeden önce üç defa evden gitmesini isteyin, eğer gitmezlerse öldürün ve gidin arkadaşınızı defnedin."(Müslim, Sahih, K. Selam, bab 37 Katlü’l-Hayyat, Ebu Davud/ K. Edeb, bab 173 Fi katli’l- Hayyat, Tirmizi, Sünen, K. Sayd, Bab 15 katlü’l Hayyat) buyruğunu henüz şu anda dünyada anlayacak insan sayısı çok az ama yakında anlaşılır. Kur’an-ı Kerim'de yaratılan her şeyin, Allah’ı tespih ettiğini anlatan ondan fazla ayet vardır. Âlimler, insanların kâfir olarak ölüp cehennemde sonsuz senelerde yanmasını engellemek için çalıştıkları gibi, havada, denizde, karada yaşayan bütün hayvanların bu dünyada yakılarak veya zehirleyerek öldürülmesini de yasaklamışlardır. Onun için gerçek İslam âlimleri yeryüzünde rahmet fedaileridirler. Devlet başkanlarını ve onun askerlerini de o âlimler yetiştirdiğinden, hiçbir zaman düşmanı zehirleyerek veya yakarak cezalandırma tarafına gitmedikleri gibi, ürettiği mermilerle, toplarla kaleleri ve zalim kâfirleri yıkarak etkisiz hale getirmişler. Sevgili Peygamberimiz, pis/zehirle öldürmeyi yasaklamış. Ebu Hureyre (R.A.) rivayet ediyor: “Allah’ın Resulü pis=zehirli şeylerle tedaviyi yasakladı” buyurdu (İbni Mace, Sünen, K. Tıp, bab 11, hadis 3459, Ahmet, Müsnet, 2/446,478) batılı, batıl mantığıyla, üretimi artırma hırsıyla, zehirli ilaçlar üretti. Üretimi artırdı ama uzun zamanda tabiatın dengesini bozduğunu ve kendisine zararlı olduğunu anladı ve şimdi eskiye yani tabii mücadeleye döndü. İslam, zararlı hayvanların öldürülmesine izin vermiş ama zehirlemeyi ve yakmayı günümüzde elektrik akımıyla yakmayı ve işkence etmeyi yasaklamış. Her şeyin zıddı var deniliyor. Canınıza ve malınıza zarar veren yılanı, kuduz köpeği, akrebi vurun öldürün, tuzakla öldürün. Bir hayvanla öldürün fakat ze¬hirle veya yakarak değil. Bundan yüz yıl değil, elli yıl önce zirai ilaçların zehriyle, dünyanın her yerinde zararlılarla beraber faydalılar da öldürülürken, İslam âlimleri zehirlemenin doğru olmadığını söylediklerinde bir kısım Batı'nın hınk deyicileri, "o hadisi biz kabul etmiyoruz, çünkü akla ve gerçeğe uygun değil" dediler. Ama o “hınk” diyerek destek verdikleri Batı'nın Karun gibi zenginleri, dünyada Batılıların ayak basmadığı, toprağına zehir atamadığı yerleri bulup, oranın insanlarına organik, tabii sebze ve meyve ürettirdiklerini ve onları yiyip, giydiklerini gördüler. Zehirle zirai mücadele, tabii mücadeleye dönüyor. Dinim zehirle değil, fareyi kediyle derken, biyolojik mücadeleye işaret ediyor. İslami ilimlerin duraklama devri olmasaydı teknoloji, tabiatla savaşa girmez ve insanlık atılan zehirlerle bin bir çeşit hastalıkla kıvranıp durmazdı. Yıldız Ca¬mii'nde Arapça olarak, “Kıyamete kadar bu Osmanlı Devleti devam edecek” diyen bir levha vardı.  Hattatın biri yazmış güya Muhittini Arabi söylemiş.  Osmanlı böyle bir emniyetin içine girmişler ki işi bırakmışlar. On¬dan önce ilim sahasında, fıkıh sahasında fevkalade ilerle¬meler olurken, beraberinde tıpta, kimyada ilerlemeler var. Hukuki, fıkhi çalışmalar durunca teknik çalışmalar da du¬ruyor. Eğer Müslümanlar bunu görmüş olsaydı sanayi bundan çok ilerde olurdu. Ama zehirli olmazdı; zehirsiz de bunu yapmak mümkün olabilir, nasıl olur? Ben bilemem, ben, işin ehli değilim. Eğer kendilerini kandırmamış olsalardı, ilk günkü gibi çalışmaya devam etselerdi yakmayan, zehirlemeyen silahlar yaygınlaşmazdı ve denize atılan atıklar da balıkları zehirlemezdi. Havadaki kuşlar ölü olarak yere düşmezdi. Balinalar karaya vurmazdı. Japonya’da, Vietnam’da, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Gazze’de havadan serpme zehirli silahlar ve yakıcı silahlarla hâlâ öldürmeye devam edenler, yedikleri, içtikleri ve giydiklerinde zehir istemiyorlar. İşte Batı'nın medeniyeti bu. Bu yolun, çıkmaz yol olduğunu gördüler ama çıkış yolu olmadığından, karanlık dünyalarında yürüyorlar ve bizi de kendi karanlıklarına çekiyorlar. İnsanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkaran Allah celle celalühün yoluna tekrar dönelim ve insanlığa yol gösterelim.

Devamını Okumak İçin Tıklayınız