DURMAK YOK

Yayınlanma: 18.10.2024 14:56 Güncelleme: 18.10.2024 14:56

Sevgili Peygamberimiz, en güzel örneğimizdir. Mekke’de on üç yıl, insanlığın hayvanlardan daha vahşi olduğu bir ortamda, onlara insan olduklarını hatırlatıyor ve cehennemi hayattan cehenneme giden yolun üzerinde onları İslam’a davet ediyor. Bugünlerle o günler arasında nasıl günlerin saat ve saniyeleri aynı ise, insanlar da vahşette ve ünsiyette aynıdırlar. Onlar ellerinde kılıç, deve ve at üzerinde vahşi idiler. Bunlar, ellerinde füze, savaş uçağında vahşetin bin bir çeşidini sergiliyorlar. Bu gün akşam medeniyet adına kaç tane bilmedikleri tanımadıkları çocuklar dâhil binlerce insanı öldüren seçilmiş vahşilerin TV’lerde kasım kasım kasılarak anlattıklarını görürsünüz. Madde bağımlısının, madde alabilmek için annesinin kolundaki bileziği almak için kolunu kestiği, babasını öldürdüğü gibi, Mekke parlamentosunun en güçlü üyeleri de başta amcası Ebu Leheb olmak üzere düşmanca saldırdılar ve Mekke’den Medine’ye hicrete karar verir ve gider. On üç yıl, aralıksız ve gece gündüz nazil olan ayetleri tebliğ/ulaştırma, tenvir/aydınlatma, tebyin/açıklama ve örnek olmaya çalışır.  Medine’ye varınca, “Uzun yoldan geldik şöyle bir dinlenelim” demedi ve ilk konuşmasını devesinin üzerinde, kendisini karşılamaya gelenlere yapar ve Beni Kaynuka Yahudilerinin Hahamı Husan’ın Müslüman olmasına ve Abdullah bin Selam adını almasına sebep olur. İslam dininde dinlenme, yaptığın işi bitirdikten sonra bir başka işe girişmek olduğunu, İnşirah süresinin son ayetinde haber verir Rabbimiz. “Kabirde çok dinleneceğiz” demek de pek garanti değil. Cennetlik ameller işlemiş, Rabbimiz tarafından kabul edilmiş ve kabrimizi cennet bahçelerinden bir bahçe haline getirmişsek evet; kabir dinlenme yeridir ki, dünyada o kabir kadar güzel bir yer yoktur. Ancaaak, cehenneme layık işler yapmışsak, kabrimiz de cehennem çukurlarından bir çukur olur ki, dünyanın en korkunç zindanları, işkence haneleri o kabrin yanında, cennet gibi gelir. Sevgili Peygamberimiz hemen Medine halkına ve çevredeki Beni Kaynuka, Beni Nadr ve Beni Kureyza Yahudileriyle ile temasa geçer. Medine Yahudileri Mekke müşrikleri gibi değiller; yüzüne gülüyor, arkandan hançerlemenin yollarını arıyorlar. İki düşman arasındaki fark, Mekkeli müşrikler mert, alenen düşmanlığını bildiriyor ve gösteriyor. Bunu yaparken Mekkeli Müşriklerle de saldırı planları yapıyorlar. Sevgili peygamberimizle Yahudi kabileleriyle sal­dırmazlık anlaşmasını imzalamış ve bunun üzerine Mek­keliler (S.A.V.) Efendimizin gücünün arttığını görünce teh­likeyi sezmişler: “Yarın ileride  oradakilerle beraber ge­lip yine kendi yerine yurduna sahip çıkmaya çalışacak. Öyleyse daha bu devleti doğmadan boğalım” diye bin ki­şilik bir deve kervanı düzenleyerek Şam’a gönderiliyor. Buradan gelecek olan gelir İslâm’a karşı harp için kullanı­lacaktır. Bin deve, her biri 200 kilodan bin deve 200 ton yük taşıyorlar ki, 4 veya 5 bin dirhemlik bir kâr edileceği söyleniyor. Bu ka­dar ser­maye İslâm’a karşı kullanılacak. Günümüz putperestleri de aynı değil mi? “Müslümanlara karşı kullanılmak üzere şu kadar dolar, şu kadar silah gönderildi” haberlerini dinlemiyor muyuz? Müslümanların ha­ber alma teşkilatı, durumu öğreniyor. Bizim Sevgili Peygamberimizin mucize­lerini anlatan kitaplarımız vardır, mucizeler haktır, ger­çekleş­miştir, en büyük mucizesi de Kur’an-ı Kerim’dir ama o tüm olayları bizim yapabileceğimiz kuralları uygulayarak yapıyor. Eğer tüm olaylar mucize kabilinden gelmiş olsaydı, biz şöyle diyebilirdik: “Bedir harbini ka­zanmış ama doğu tepesine oturmuş okumuş şöyle üfleyi­vermiş, kâfirlerin de armut düşer gibi kelleleri yere düşü­vermiş. Şimdi biz bunu yapamadığımıza göre, bizim kâfirlere karşı yapabileceğimiz bir şey yok” derdik. Efendi­mize bu hak da verilmiş. Cebrail (A.S.) geliyor: “Dile ben­den ne di­lersen; altını üstüne getireyim” diyor. Ama Efen­dimiz (S.A.V.) onu istemiyor. Fiilen, Bedir, Uhud, Mekke fethine katılıyor ve harbi bizzat kendisi yönlendiriyor ve uygula­nan metotlar bizim de uygulayabileceğimiz türden. Öyle olunca Efendimiz (S.A.V.) bize öğrettiği farz, vacip ve sünnetler, sakınmamız gereken bütün haramlar, tebliğ için cihat dâhil yapmamız gerekenlerin hepsini o yapmış bize örnek olmuş ve bunların hepsi bizim de yapabileceğimiz ibadetlerimizdir. Allah yardımcımız olsun.

Devamını Okumak İçin Tıklayınız