ÇİÇEK FOTOĞRAFLARI ÇEKERİM
Edirne’den Hakkâri’ye, Muğla’dan Artvin’e kadar gittiğim her il ve ilçemizde İslami hayatı yaşamaya çalışanların haliyle halleşmeye, diliyle konuşmaya, örnek davranışlarını diğer il ve ilçelerde örnek olarak anlatmaya çalışırken o il ve ilçelerin dağlarında mevsimine göre açan çiçeklerin de fotoğraflarını kaydetmeye çalışıyorum. Hindistan, Avustralya, Avrupa devletlerinde de önce Avrupa insanına İslam’ın güzelliğini ve güzel kokusunu göstermeye çalışan insanlarla halleştikten sonra bana “Nereleri gezmek istersiniz” denildiğinde “Kır çiçeklerini görmek istiyorum” dediğimde durakalıyorlar ve beni çiçek bahçelerine götürüyorlar. Çiçek bahçeleri, bana kuş kafesi gibi, hayvanat bahçesi gibi…koskocaman saksı gibi gelir. Ben illa da Kır çiçeğini severim. Karaman’ın Hacıbaba dağının eteklerinde bir kır çiçeğinin fotoğrafını çektim, yapay zekaya adını sordun, o da bana, “Bu çiçek, Amerika’nın batı bölgelerinde, yüksek rakımlı çayırlarda ve kayalık yamaçlarda yetişir. Siz bu fotoğrafı nerede çektiniz” diyerek önce bilgi verdi sonra bu çiçeğin nerede çekildiğini sordu” Hayata küsmüş, umudunu yitirmiş, kendini salıvermiş, her şeye boş vermiş… bir arkadaşınız varsa, hemen yanına gidiniz ve onu köyün, kasabanın, şehrin dışında bir taşın, bir ağacın gölgesinden kır çiçeklerine baktırın. Çayırlar, ağaçlar ve çiçekler, arkadaşınıza fark ettirmeden tedavi ederler. Çiçekleri şairler, kendilerince güzel olanlara benzeterek adlandırmışlar ve çiçeklerin padişahı beyaz gülü sevgili peygamberimize benzetmişler. Onun sohbetlerinde yetişen Sahabe asrına da “Asr-ı saadet” denmiş. Gül üzerine kaç tane şiir yazılmış diye bakmayın çünkü sonu gelmez. Hüseyin Kazım Kadri’nin “Büyük Türk Lügatı” nı açtım ve sizin için “Gül” kelimesinden türetilmiş şu kelimeleri seçtim: Gülab=Gülsuyu Gülendam=Gülboylu Gülbeden=Gülten Gülberk=Gülyaprağı Gülbeşeker=Gültatlısı Gülbün=gülağacı Gülbahar Gülbîz=Gül dövüp eleyen Gülbû=Gülkokulu Gülbûse Gülpûş=Gül ile süslü Gülten Gülçehre=Gülyüzlü Gülçîn=Gültoplayan Gülüter=Tazegül Gülühandan=Açılmışgül Güldeste=Güldemeti Gülruh=Gülyanaklı Gülrûy=Gülyüzlü Gülürânâ=Güzelgül Gülrîz=Gülsaçan Gülzâr=Gülbahçesi Gülistan=Gülbahçesi Gülşen=Gülbahçesi Gülüsadberk=Yüz yapraklı gül Gülizar=Gülyanaklı Gülgûn=Gülrenkli Gülsürh=Kırmızı gül Güldan=Gül kabı Gülfeşan=Gül saçan Gülkengebin=Bal ile yapılan gül tatlısı Gülabdan=Gül suyu kabı Lügatta “Gül” kelimesinin açıklamasında 80 tane Türk şairinin şiirini örnek olarak verdiği gibi bir o kadar da Farsça söylenmiş şiir vermiş. On beş kadarda güllü atasözünü nakledivermiş. Gül dikensiz olmaz. Gül yüzlü peygambere gönül verenler de bu yoldaki dikenlere aldırmazlar. Gülü başımıza aldığımızda, diken de onun hatırına başımıza alınmış olur. Bahçıvan güle su verirken dikenler de gülün yüzü suyu hürmetine suya kanarlar. Gönlümüz o gülün kokusuyla sarhoş olunca ayağa batan dikenlerden haberimiz olmaz. Gül, dikenler arasından gelir. Batan dikenlerin çokluğu güllü günlerin yakınlığını haber verir. Gül devrini yaşayanlar, çağının bülbülü olmuşlar ve yalnız “Gül” üzerine bir Gülname meydana getirecek kadar söz üretmişler. Bazı insanlar çiçeklerde Leylayı görürler, bazısı da Leyla’da çiçekleri görürler ve tasvirlerini ona göre yaparlar. Biz Müslümanlar da, çiçeklerde de, Leyla’da da Mevla’mızın güzelliğini, kudretini, sanatını, Kur’an-i Kerimde geçen “Sıbğatullah/Allah’ın boyasını” görürüz. 03 Mayıs 2025 tarihinde konferans için gittiğim ilde ilk arayıp sorduğum, 09 Nisan 2013 tarihinde MGV adına Konferans vermek için beni davet eden değerli zat oldu. Her şehrin çiçeklerinin fotoğrafını çektiğim gibi, o şehirde yaşayan ve İslam’a hizmeti olanları da ziyaret ederim. 65 yaştan İl Kültür Müdürü olarak emekli olmuş ama hizmetten emekli olmamış. Müslümanın emeklisi olmaz rahmetlisi olur. Asansörü olmayan salona yüz kilonun üzerinde kilosuyla geldi. Genç MGV’liler saygıyla sarıldılar ona. Bunlar, doksan yaşında İstanbul’u fethetmek için Medine’den İstanbul’a gelen Eba Eyyup el-Ensari(r.a.) inin yolunda yürüyorlar. Asr-ı Saadette olmayı ister Mehmet Akif Ersoy merhum: “Gül devrini bilseydim onun, bülbül olurdum; Yâ Rab, beni evvel getireydin ne olurdu?” demiş. Siz bu dünyamıza gül devrini getirmek için çalışan Müslümanlarsınız. Rabbimiz yardımcımız olsun