CHP İL BAŞKANI İ.ATAKAN ÜNVER
CHP Karaman İl Başkanı İsmail Atakan Ünver, 4 Mayıs’ta yaşananların 28 Şubat Post Modern Darbesi’ni de aşan bir niteliğe sahip olduğunu belirtti. Ünver basın açıklamasında;
CHP’Lİ ÜNVER; “MÜDAHALENİN ADI, 4 MAYIS SARAY DARBESİDİR” “Bilindiği gibi 05.05.2016 günü, Sayın Ahmet Davutoğlu, AKP’nin 22 Mayıs 2016 tarihinde yapılacak Olağanüstü Kongresi’nde aday olmayacağını belirterek, genel başkanlık görevinden ayrıldığını açıkladı. Ancak basın toplantısında bunun kendi tercihi olmadığını da ifade etti. O zaman yanıtlanması gereken soru şu: kendi tercihi değilse hangi gerekçeyle ayrıldı? Bu sorunun yanıtı verilmedi. Bu sorunun yanıtını biz verelim: 17 Aralık 2012; dönemin Başbakanı şu ifadeyi kullandı: “Yasama ve yargı benim için ayak bağıdır” dedi. Yani güçler ayrılığı ilkesini açıklıkla reddetti. Sonra devam etti, 21 Mart 2015; Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildikten sonra “parlamenter sistem artık bekleme odasına girmiş bulunmaktadır” diye bir cümle kullandı ve bunu birkaç yerde ayrıca tekrar etti. Bu söylemler aslında anayasal düzene anayasadan kaynağını almayan bir müdahalenin, bir tek adam yönetimi özleminin ayak sesleriydi. Bunu defalarca ama defalarca dile getirdik. Önceki gün gerçekleşen görüşmeyle müdahale fiilen gerçekleşti. Müdahalenin adı, 4 Mayıs Saray Darbesidir. Şunu özellikle vurgulamak isterim ki, 4 Mayıs’ta yaşananlar, 28 Şubat Post Modern Darbesi’ni de aşan bir niteliğe sahiptir. 28 Şubat’ta rahmetli Erbakan Başbakanlık’tan uzaklaştırılmıştı. 4 Mayısın 28 Şubattan farkı Sayın Davutoğlu’nun “Yol Arkadaşım” dediği, “Dava Arkadaşım” dediği bir kişi tarafından bu müdahaleye maruz bırakılmış olmasıdır. Sayın Davutoğlu Başbakan olarak iki kez seçimlere girmiş, 7 Haziran’da yüzde 40,87; 1 Kasım’da yüzde 49,5 oranında oy almıştır. Başarılı bir sonuçtur. Yani parlamenter demokratik sistemin kuralları içinde, Başbakanlık koltuğuna Sayın Davutoğlu oturmuştur. Bu bağlamda meşruluğu hiç tartışılmamıştır. Çünkü milli iradeye saygı demokrasinin temel kuralıdır. Özetle, Sayın Davutoğlu’nu başbakanlık koltuğuna kendisinin de sıklıkla vurguladığı milli irade getirmiştir. Ancak Sayın Davutoğlu kendisine ve partisine oy veren 23.681.926 kişinin iradesiyle değil, bir kişinin iradesiyle koltuğundan ayrılmak zorunda kalmıştır. O bir kişi, 4 Mayıs’ın mimarı olan kişidir. O bir kişi, ülkesinin demokrasisini değil, kendisi için bir tek adam yönetimini düşünen ve planlayan kişidir. Sayın Davutoğlu 4 Mayıs’ta kaynağını anayasadan almayan bu müdahaleye boyun eğerek, anayasal düzeni yok sayan yönetim anlayışına zemin hazırlamıştır. Oysa demokrasi adına doğru olan 23 milyon kişinin kendisine verdiği görevi savunmasıydı. Milli iradeye sahip çıkmasıydı. “Bu koltuğa beni halk getirdi ancak halk götürür” demesiydi. Yani 4 Mayıs Darbesi’ne Sayın Davutoğlu’nun açıkça direnmesi gerekirdi. Şu kadere bakın ki demokrasi adına Sayın Davutoğlu’nu savunmak da bize düştü. Türk siyasal tarihinde önemli bir yeri olan AKP’nin neredeyse bütün kadrolarının 4 Mayıs Darbesi’ni kabullenmiş görünmeleri de demokrasimiz adına başka bir acı tablodur. Oysa demokrasilerde darbeler desteklenmez, darbelere direnilir. Bu halkın iradesine, yani milli iradeye bağlılığın temel bir görevidir. Sayın Davutoğlu maalesef bunu yerine getirememiştir. 4 Mayıs Darbesi’ni bir partinin iç meselesi olarak görmemek de gerekir. Bu darbe 64. Hükümete karşı yapılmıştır. Bütün cumhuriyetçilerin, demokratların, aydınların, yani demokrasiden yana olan bütün vatanseverlerin darbeye direnmesi bir gerekliliğin de ötesinde bir zorunluluktur. Demokrasilerin evrensel kurallarını ve anayasal düzeni tanımayan bir yönetim anlayışının yasal zeminini hazırlamak için ülkenin meşru Başbakanına karşı 4 Mayıs Darbesini yapanlar şunu asla unutmasınlar: Cumhuriyet Halk Partisi olduğu sürece asla amaçlarına ulaşamayacaklardır. Yaklaşık 150 yıllık bir parlamenter geçmişimizi, tek adam yönetimini özleyenlerin ve amaçlayanların beklentilerine teslim etmeyeceğiz. Kimsenin şüphesi olmasın darbecileri yeneceğiz, demokrasi kazanacak. Tarih de bunu hep böyle yazmıştır.”dedi.